ABD ve İsrail'in tek teraflı olarak imzaladığı "Yüzyılın Anlaşması" tüm dünyada tepki toplarken Washington'da düzenlenen bir panelde de tartışıldı. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı Washington Ofisince (SETA DC) düzenlenen "Trump'ın Yüzyılın Anlaşması" başlıklı panel ABD basınında geniş yankı uyandırdı..
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 43. sayısı çıktı.
Devamı
ABD ve İsrail liderlerinin Beyaz Saray'da tüm dünyaya ilan ettiği Kudüs'ü işgal planına Körfez ülkelerinin yaklaşımı konuyu yakından takip edenler için şaşırtıcı olmadı. Hem salonda hazır bulunan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Umman'ın Washington büyükelçileri hem de duyuru sonrası Körfez başkentlerinden yükselen mesajlar hemen hemen birbirine paraleldi.
Başkan Trump, merak edilen 'Yüzyılın Anlaşmasını' geçen Salı günü açıkladı. Beklendiği gibi 'Ortadoğu Barış planı' diye sunulan metin, aşırı derecede İsrail yanlısı. Ne anlaşma ile ne de barış ile bir alakası var. Müzakere olmaksızın Filistinlilere dayatılan bir ilhak planı.
SETA Enerji Araştırmaları Direktörü Kemal İnat, ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı Filistin-İsrail sözde barış planı üzerine değerlendirmelerde bulundu.
SETA Strateji Araştırmacısı Hüseyin Alptekin, Trump’ın açıkladığı sözde Filistin-İsrail barış planı üzerine değerlendirmelerde bulundu.
SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, İsrail’in kuruluşu ve tarihi üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Devamı
SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı Filistin-İsrail sözde barış planı üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Devamı
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı sözde İsrail-Filistin barış planı üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak ilan ettiği günden beri Türkiye'nin attığı adımlar yoğun bir şekilde tartışılıyor.
Ne tek bir NATO üyesi, ne tek bir AB üyesi, ne de tek bir G-20 üyesi ABD'nin yanında yer aldı.
Trump’ın ABD’nin İsrail Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı, hem BM Güvenlik Konseyinde hem de BM Genel Kurulunda ezici bir çoğunlukla kınanmıştır. Filistin konusu, ABD’nin küresel vicdanı ve ortak ahlaki mutabakat noktalarını ihlal etmenin de maliyet doğurabileceğinin bir göstergesi olmuştur. Trump yaklaşımını dengelemenin en etkili yöntemi, bu yaklaşımın ABD’nin maddi çıkarlarına da dokunabileceğini göstermektir.
ABD, veto yetkisi yeterli gelmeyince tehdit vetosunu devreye soktu. Washington yönetimi, eski dönemlerde daha sofiste bir şekilde, “düzenin sahibi benim” yaklaşımıyla ve diplomasi sosuyla sonuç almaya çalışırlardı. ABD’nin bu kadar açıktan tehdide başvurması, artık giderek etkisizleştiğinin de göstergesi. Zaten ABD bunun farkında olduğu için, Trump’ın güvenlik stratejisi, çok kutupluluğa gidişi engelleme üzerine inşa edildi.
Amerika zayıf olduğu için yalnız kalmadı. Çok güçlü olduğu ve gücü nedeniyle şımarıklık edip tüm müttefiklerini ittiği için yalnız kaldı..
İbn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Köse, "Bana göre meselenin çözülmesinin tek bir yolu var. Bu da ABD'nin Filistin'e değil de İsrail'e baskı uygulayarak anlaşmaya zorlamasıdır." dedi.
ABD bölgede hegemonik bir güç olmasına rağmen bu rolü hakkıyla oynama konusunda sıkıntılar mı yaşamaktadır? Yoksa ABD bölgede hegemonik bir güç olmaktan uzak ve nüfuzu da sallantıda olan bir devlet midir? Başka bir şekilde ifade edecek olursak, ABD-İsrail ikilisi böylesi bir karara, bölgede güçlerinin zirvesine çıktıkları için mi, yoksa bir düşüş yaşadıkları için mi imza attılar?
SETA Strateji Araştırmacısı Talha Köse Trump ve Netanyahu’nun Kudüs kararının arkasındaki çıkarları hakkında değerlendirmede bulundu.
Trump ülkesini dünyada yalnız bırakacak bir karara imza atmakla kalmadı. Barış sürecindeki sözde tarafsız rolünü de tümüyle kaybetti.