Kriter'in Nisan Sayısı Çıktı: Şimdi Muhasebe Zamanı

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 89. sayısı raflarda yerini aldı.

Devamı
Kriter'in Nisan Sayısı Çıktı Şimdi Muhasebe Zamanı
Ramazan Gazze ve İslam Karşıtlığı

Ramazan, Gazze ve İslam Karşıtlığı

Bugün ramazan ayının beşinci günü. Gazze'de hâlâ ateşkes yok ve İsrail gıda yardımı bekleyen Filistinlileri öldürmeye devam ediyor.

Devamı

Duran, İslam karşıtlığının önemli bir tehdit olduğunu ve bununla mücadele edilmesi gerektiğini belirterek, "Tabii bunun sadece Batı'da olmadığını da görmemiz lazım. Doğu'da da aynı şekilde bir yaygınlaşma var. Hindistan'daki gidişat Müslümanlara karşı Hindu milliyetçiliği olarak ortaya çıkan İslamofobik davranış çok ciddi alarmlar veriyor."

Sovyetler Birliği dağıldığında bağımsızlığını yeniden ilan eden Azerbaycan'ı çok zor şartlar bekliyordu. Topraklarının yüzde 20'si Rusya destekli Ermenistan tarafından işgal edilmiş, savaş sebebiyle bir milyonu aşan göçmene ev sahipliği yapmak zorunda kalmış, ekonomik yapısı darmadağın olmuş ve ülkede istikrarsızlık baş göstermeye başlamıştı. Bu nedenle her ne kadar Azerbaycan bağımsızlığını yeniden ilan etmiş olsa da içinde bulunduğu zor şartlar nedeniyle bağımsızlığın sevincini tam anlamıyla yaşayamamıştı.

Hafta sonunda Dışişleri Bakanlığı’nın düzenlediği Antalya Diplomasi Forumu’nu takip etme fırsatı buldum. Türkiye’nin dış politika önceliklerini içeren birçok meselenin ele alındığı forumda, bölgesel istikrarsızlık ve küresel meydan okumalar çağında uluslararası sistemin yeniden inşası sorunu benim için öne çıkan tema oldu. ABD’nin 2. Dünya Savaşı sonrası kurduğu ‘kurala dayalı’ uluslararası sistemin ne sorunları çözebildiği ne de istikrarı sağlayabildiği bir dönemde yaşıyoruz. Bu temel soruna ilişkin farkındalığın öne çıktığı forumda, diplomasinin imkân ve sınırlarının gerçekçi bir şekilde tartışılması Türkiye’nin ayakları yere basan bir liderlik arayışında olduğunun göstergesiydi. Önceden belirlenmiş genel bir paradigmanın katılımcılara sunulması şeklinde gerçekleşen birçok uluslararası toplantının aksine, kavramsal çerçevenin bizzat katılımcıların katkılarıyla oluşturulmaya çalışıldığını gördük. Bu yaklaşım, Türkiye’nin güçlü liderliğinin aynı zamanda ne kadar mütevazı olduğuna ve meselelerin paydaşlarının katılımıyla çözümüne odaklandığına işaret ediyor.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 88. sayısı raflarda yerini aldı.

Kriter'in Şubat Sayısı Çıktı: Tarihi Karar | İsrail Soykırımla Yargılanacak

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 87. sayısı raflarda yerini aldı.

Devamı
Kriter'in Şubat Sayısı Çıktı Tarihi Karar İsrail Soykırımla Yargılanacak
Kriter'in Ocak Sayısı Çıktı Büyük Seçimlerin Yılı 2024

Kriter'in Ocak Sayısı Çıktı: Büyük Seçimlerin Yılı 2024

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 86. sayısı raflarda yerini aldı.

Devamı

Avrupa'nın birçok ülkesinde olduğu gibi Almanya'da da yıllardan beri İslam düşmanlığı, kurumsal ayrımcılık, nefret söylemleri, camilerin kundaklanması, Müslümanlara yönelik hakaret, şiddet ve cinayetlerin artması siyasi ve sosyal bir sorundu. 7 Ekim'in ardından ise Almanya'da bu sebeplerden dolayı hâlihazırda tedirgin bir ruh haliyle hayatlarını idame ettiren Müslümanlarda korku cumhuriyetinde yaşadıkları hissiyatı gün geçtikçe güçlenmeye başladı. Filistin'deki savaşın alevlenmesiyle Almanya'da Müslümanlara ve İslami cemaatlere yönelik siyasi baskılar giderek artmaya başladı. Dolayısıyla Müslümanlar açısından 7 Ekim zorlu bir milat anlamı kazandı.

Biden yönetimi İsrail’in operasyonlarının sivillere maliyetinden rahatsızlığını bir süredir daha yüksek sesle dile getiriyor. Operasyonların Hamas liderliğini hedef alan daha sınırlı ve sabırlı bir operasyon şekilde ilerlemesi gerektiği mesajını veren Washington bir yandan da İsrail’in Hamas sonrası senaryolar hakkında bir plan ortaya koymasını istiyor. Biden’ın Filistin Yönetimi’nin Gazze’de yönetimi ele almasını tercih ettiği biliniyor ancak Netanyahu’nun buna karşı çıktığı da basına yansımıştı. Bu tür detaylarına ortalığa dökülmesi Washington’la Tel Aviv arasında üstü örtülü bir rahatsızlık olduğunu ortaya koyuyor ancak Biden yönetiminin İsrail’e ciddi bir baskı yapmaya hala hazır olmadığı açık.

İsrail ve Filistin arasında neredeyse on yıllardır devam eden çatışmalar, uzun bir süredir sadece siyasetin veya diplomasinin değil aynı zamanda hukukun da konusunu oluşturmaktadır. İsrail devleti onlarca yıldır silahlı çatışmalar hukukunu ve insancıl hukuku hiçe sayan saldırılar yaptığı gibi soykırım suçlarının birçok türünü işlemekten geri durmamaktadır. Bu açıdan ortada yargılanması ve cezalandırılması gereken son derece ağır suçlar ve onları işleyen devlet görevlileri bulunmaktadır.

Netanyahu Gazze konusundaki Beyaz Saray’ın telkinlerini dinlememekle birlikte Amerikan yardımına teşekkür etmeyi ihmal etmiyor. Amerika’nın koruması olmaksızın uluslararası baskılara dayanamayacağının farkında olan Netanyahu, koalisyon ortaklarına Washington’la ilişkiyi götürebilecek tek aktörün kendisi olduğu mesajını vermeye çalışıyor. Biden yönetimi ise İsrail’in politikalarında sınırlı değişiklikler talep etmesine karşın kayıtsız destek politikasına devam etmekte ısrar ediyor. Bunu en son BM oylamasında görüldüğü üzere yalnız kalmak pahasına yapması da Amerika’nın ‘kurallara dayalı uluslararası sistem’ ilkesinden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor. Washington bir yandan da İsrail’in ‘orantılı cevap’ kavramını anlamsızlaştıran saldırılarına ve fosfor bombası kullanarak savaş suçu işlemesine rağmen silah vermeye devam ediyor. Kısacası Netanyahu’nun Biden’a teşekkür etmesi için çok sebep var ve bu dinamiklerin kısa sürede değişmesini beklememizi gerektirecek bir işaret yok.

İsveç, bayramın birinci günü kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'in polis koruması altında yakılması ile yeniden gündemde. Ocak ayındakine benzer şekilde Stockholm'deki bir cami önünde işlenen bu menfur eylemin özgürlükle uzaktan yakından bir alakası yok. Aksine Müslümanların kutsallarına karşı işlenen bir nefret suçu ve apaçık bir tahrik. Meselenin Batı ve Müslümanlar boyutundan önce Türkiye ve İsveç kısmına bakalım. Malum, PKK ve FETÖ mensuplarına İsveç'te örgütlenme, finans bulma ve gösteri yapma alanında tanınan serbestlik Türkiye tarafında eleştiriliyor. Ankara, Stockholm'ün NATO üyeliğini onay vermek için terörle mücadelede verdiği sözleri tutmasını bekliyor. Bu konuda yeterli ilerleme sağlamayan Stockholm hem PKK'lıların gösterilerine hem de polis korumasında Kuran yakılmasına izin veriyor. Her ikisi de ya aymazlık ya provokasyon. Ya da gerçekte İsveç'in NATO üyeliğini istemediğini düşündürüyor. Menfur eylemin Avrupa ve İslam karşıtlığı boyutu daha az sorunlu değil.

İsveç'te bulunan terör örgütü ile doğrudan veya dolaylı bağlantılı kesimler Batı kamuoylarının itibar ettiği kavramları kullanarak ve bu ülkelerin diplomatik ve siyasi çerçevesinin verdiği ferahlıkla yaptıkları yasadışı birçok faaliyeti rahat bir şekilde sürdürdüler.

İsveç’in NATO’ya üyeliğine dair Türkiye ile imzaladığı mutabakatın kapsamı nedir? İsveç, mutabakata ne derece uygun tavır sergilemektedir? İsveç’te gerçekleştirilen dini değerlere saldırı eylemlerini ya da terör örgütü yandaşlarının faaliyetlerini ifade özgürlüğü ile bağdaştırmak mümkün müdür?

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, İsveç’te gerçekleşen çirkin eylem üzerine değerlendirmelerde bulundu.

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, İsveç’te gerçekleşen çirkin eylem üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Danimarkalı aşırı sağcı siyasetçi Paludan'ın Kur'an-ı Kerim yakma alçaklığı çok yönlü bir "İslam karşıtlığı, Batı ve Türkiye" tartışması başlattı. Öncelikle İsveç devleti, Stockholm'deki Türk büyükelçiliği yakınında gerçekleştirilen bu nefret suçuna BM ve Avrupa Konseyi Sözleşmeleri'ne aykırı olarak izin vermiştir. Özgürlükler ve demokrasi ile ilgisi olmayan bu tavır Avrupa'da son yıllarda ana akım siyaseti dönüştüren İslam karşıtlığını teşvik etmektedir.

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, İsveç’te gerçekleşen çirkin eylem üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Anayasada da din ve vicdan özgürlüğü bu kazanımlar korunarak toplumsal barışı sağlayacak ve keyfi sınırlamaları önleyecek şekilde düzenlenmelidir.