Sapığın CHP'li olmanın ötesinde birçok üst düzey CHP'li ile yakın ilişki içerisinde olması tabii ki CHP'yi çocuk istismarcısı yapmaz. Siyasi partiler kamusal organizasyonlardır, siyasetçiler de siyasetin tabiatı gereği mümkün olduğu kadar fazla kişi ile ilişki kurarlar.

Rapor on iki farklı ülkeden örgüte katılan kırk üç kişi ile yapılan mülakatlara dayanarak yazılmış. Bu örneklem kümesi DEAŞ'ın tümünü yansıtmıyor ve buradan elde edilen sonuçlar üzerinden DEAŞ'ı analiz etmek doğru değil.

Gözlemcilerin gözden kaçırdıkları temel nokta, aşırı sağın oldukça uzun bir süredir Avrupa'da siyasi gündemi belirleyen esas güç haline geldiği gerçeğidir.

Avusturya savunma bakanı Doskozil’e göre; Avrupa Birliği Balkanlar üzerindeki etkisini kaybederken buna karşılık Türkiye'nin etkisi artıyor

DEAŞ’ın tarihte örneği olmayacak şekilde güçlenmesinin arka planında ABD öncülüğündeki batılı devletlerin politikaları temel belirleyici faktör olarak ön plana çıkmaktadır.

İslamofobya bugün Batı'daki Müslümanların özellikle gündelik yaşamlarında daha da görünür hale gelerek, okul, iş yeri, cami, toplu taşıma araçları ve sokakta Müslümanlara yönelik fiziki saldırılarla somut bir düşmanlık halini almıştır.

Diasporadaki sosyal ve ekonomik sermayeleri göz önünde bulundurulduğunda örgütün sadece ülke içerisinde pasifize edilmesinin sorunu bütünüyle çözmeyeceği açıktır.

Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel iki ülke ilişkilerinin düzelmesi için adım atması gereken taraf Almanya olduğu için Ankara’dan beklediği tavizi alamadan dönmek zorunda kaldı.

Türkiye'nin merkezi rolü giderek artıyor, Çin'in, Rusya'nın, ABD'nin küresel sistemdeki rolleri de yeniden tanımlanıyor. Peki ya Avrupa? Avrupa ortada yok!

İslamofobi artık retorik düzeyde bir nefret söylemi olma eşiğini çoktan aştı ve Müslümanlara yönelik fiziki saldırılarda kendini gösteren somut bir düşmanlık halini aldı.

Türkiye ile AB ilişkileri geçmişi incelendiğinde, AB’nin ve AB üyesi ülkelerin belki de tarihinin hiçbir döneminde bir ülkenin iç siyasetinde bu kadar açık ve militanca bir tavırla pozisyon aldığı görülmemiştir.

Bu çalışma 2016 yılında Hollanda’da Müslümanlara ve İslam dinine karşı ayrımcı ve düşmanca tavırları içeren olayları tartışmaktadır.

Bu çalışmada Fransa’daki seçim öncesi cumhurbaşkanı adayları ve kampanya süreci analiz edilmektedir.

SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı Hollanda ile yaşanan diplomatik kriz üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Batı’da artan bu İslam düşmanlığının sadece o ülkelerde yaşayan Müslümanları hedef almayacağı, İslam ülkelerine yönelik saldırgan politikaların artmasına da yol açacağı beklenmelidir.

SETA Eğitim ve Sosyal Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman Avrupa'da artan ırkçılık üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Eski Türkiye'yi geri istiyorlar. Yarı sömürge Türkiye'yi. Yönünü tayin ettikleri, gönüllerince hükmettikleri Türkiye'yi.