Analiz: ABD-İran Yakınlaşması: Gerçek mi, Hayal mi?

ABD-İran ilişkileri nasıl bir tarihsel seyir izledi? Taraflara yakınlaşma gereğini düşündüren ihtiyaçlar neler? Olası yakınlaşmanın taraflar, bölge ve Türkiye açısından muhtemel sonuçları neler?

Devamı
Analiz ABD-İran Yakınlaşması Gerçek mi Hayal mi
Gülen Hareketi ve 17 Aralık Muhasebesi

Gülen Hareketi ve 17 Aralık Muhasebesi

Gülen Hareketinin radikal muhalefeti ve 17 Aralık süreci ile yükselen sert dini söylem, Türkiye'deki din-siyaset ilişkisi ve demokratik kültürün dönüşümü üzerinde önemli etkileri olacak yeni bir dönemin habercisidir.

Devamı

Türkiye'de sıhhatli bir siyasal alan ve kültürün varlığını teminat altına alabilmek adına, diğer düşünce akımları ve siyaset teklifleriyle birlikte İslamcılığı da kavramsal dolayımı, tarihsel birikimi ve düşünsel zenginliği ile birlikte ele almak durumundayız.

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, İslamcılığın modern dünyanın değişen şartlarına ve moderniteye verilen bir tepki olduğunu ancak sadece moderniteye verilen bir tepkidir demenin İslamcılığın dinamizmini görmemek anlamına geleceğini belirtti.

Erdoğan karşıtları Erdoğan'a ilginin sahiciliğini, köklü nedenselliğini ve psikolojisini anlayamıyorlar. Anlamayanlar sadece Ak Parti mitingine gidenlere “cv'siz kişiler” diyenler değil. Sosyalist veya liberal sol kökenli akademisyenler de anlamıyor.

Siyasal bir lider; halkın %50'sinden oy alabiliyorsa, siyasal tarihimizin en büyük mitinglerini yapabiliyorsa, 17 Aralık gibi büyük bir saldırıdan güçlenerek çıkabiliyorsa, burada özel bir şey var demektir.

Gülen Grubu ve Amerika

Washington'da zemin kazanmak için gerekli olan başlıkların tamamı Türkiye'de ‘yerlilik krizi', İslam dünyasında ise ‘işbirlikçilik' başlığı altına girmektedir.

Devamı
Gülen Grubu ve Amerika
İdealler ve Yeni Nesil Arasında Ortak Bir Dil Arayışı

İdealler ve Yeni Nesil Arasında Ortak Bir Dil Arayışı

Gençler kendilerini daha çok duyurmak istiyorlar. Dolayısıyla, gençlerin kendilerini daha rahat ifade edecekleri ortamlara ihtiyaç var.

Devamı

Türkiye tarihine dönün bakın, ne vakit kurucu bir siyasal özne ortaya çıksa mutlaka çevrelenmeye çalışılmış, iddialarını küçültmesi talep edilmiştir.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasındayeni yönetim, Mısır'ın istikrarı için İhvan'ı ve Selefileri oyunun içinde tutacak bir formül bulmak zorunda.

HDP'nin ideolojik bir körlük yaşayarak kendi gündemini halka dayatmasının yan etkileri, kendini önümüzdeki seçimlerde hissettirmeye başlayacaktır.

Türkiye daha güçlü bir ülke olsaydı, kimse bu tür çalışmaların iç siyaset açısından önemli sonuçlar doğurabilecek birtakım gelişmelerin işareti olduğu “beklentisi” ya da “endişesine” kapılmazdı.

Türkiye'nin Avrupa ile eleştirel entegrasyonu eski ve yeni batıcıların da zayıf aktör patolojisinden kurtulmalarını gerektiriyor.

Etrafımızda önemli seçimler yapılıyor: Avrupa Parlamentosu'nda aşırı-sağ ve euro-septiklerin yükselişe geçtiği seçimler, Mısır'da darbe tiyatrosunun son perdesi cumhurbaşkanlığı seçimleri.

Avrupa'da çok kültürlülük söyleminin geldiği noktayı da sorgulamamız gerekir. Fakat şu anda aslolan, Avrupa Parlamentosu seçimleri vesilesiyle konuşulması gereken, Avrupa Birliği fikrine ne olduğu sorusudur.

Sisi'nin darbesiyle statükoya dönüş umuduna yatırım yapanlar, Esed'in hangi gayri meşru yolla olursa olsun varlığını sürdürmesini eski düzen adına beklemeye devam edecekler.

Türkiye'nin Kürt meselesi ve PKK ile imtihanında değişmeyen tavırların başında farklı dozajlarda nükseden 'siyaset düşmanlığı' olageldi. Anti-siyasetin zirve yaptığı en yoğun sahneler ise 2008-2013 arasında nüksetti. 2008'de AK Parti'yi kapatma girişimi başarısızlıkla sonuçlanınca ilk kez bir hükümet açık bir şekilde sorunun ismini koyarak Türkiye gündemine taşımaya başladı. Erdoğan bir yıl sonra tartışmaları resmileştirecek bir adım atarak 10 Kasım 2009'da ilk kez TBMM'nin sorunu resmen tartışmasının önünü açtı. 2009 Açılım sürecinde ortaya çıkan manzara oldukça ilginçti. Başta PKK olmak üzere neredeyse bütün aktörlerin 'siyasetin devreye girmesinden' duyduğu rahatsızlık aşikârdı. Bunun en çarpıcı örneği MHP'nin PKK'nın dağdan indirilme hedefine 'gerekirse dağa çıkarız' tepkisi olmuştu.

Türkiye'de 2013 yılında yaşanan gelişmeleri sıraladığımızda, uzun bir listeyle karşılaşırız. Lakin listenin kabarıklığına rağmen 2013'ün en önemli gündem maddesini, Kürt Sorunu'nun barışçıl ve siyasal yollarla çözülmesini hedefleyen Çözüm Süreci'nin oluşturduğu aşikardır. Meselenin sivil inisiyatifle çözülmesini amaçlayan ilk hamle olmasa da, dört unsuru bir araya getirmesi, Çözüm Süreci'ni diğer girişimlerden farklı kılıp başarıya ulaşma potansiyelini artırıyor.

Uzun yıllar sonra ilk kez 2014'te farklı bir Nevruz'a şahitlik ettik. 2013 Nevruz'u Kürt meselesinde yol ayrımını açık bir şekilde ortaya koymuştu. Kürt meselesi asra yaklaşan arka planının yanında, yakın tarihimizde Kemalizm(ler)in var ettiği ve sürdürdüğü bir sorundu. Bu durum özellikle 1980'lerden 2000'lerin ortasına kadar Kürt meselesinde her açıdan statükonun yerleşmesini sağladı. Sorun neredeyse dokunulmaz haline geldi. Siyaseten müdahale etmenin toplumsal maliyeti yükseldikçe ortaya farklı ‘Kürt meselesi dünyaları' çıktı. PKK, sol-liberal ve Alevi elitler üzerinden ana ekseni Kemalizm mukallitliği olan bir Kürt meselesi dünyası inşa ederken; vesayet rejimi Kürt meselesi üzerinden hem Türk sorununa yatırım yaptı hem de ömrünü neredeyse yirmi yıl uzatmış oldu. Türk ve Kürt Kemalizm'ine oldukça konforlu bir dünya sunan kısır döngüye dur denileceğinin ilk işareti 2009'da Açılım süreciyle geldi. 2009 Açılım sürecinin başardığı en önemli şey Kürt meselesi ile siyasetin ve toplumun açık bir şekilde yüzleşmesini sağlamak oldu.

Önümüzdeki dönem Irak'ta bölünme senaryolarının fazlaca konuşulacağı ve Irak'taki siyasi/etnik unsurlarla IŞİD dinamikleri arasında çatışma ve/veya müzakerelerin devam edeceği bir dönem olacaktır.

IŞİD'in hem Irak'ta hem de Suriye'deki genişleme hikayesinde birbirine benzer süreçler yaşandı. Uluslararası toplumun kendi kendini doğrulayan kehaneti oldular.