Bugün Mısır'da darbecilerin amacı şiddete bulaştırarak İhvan'ı marjinalleştirmek ve bu şekilde siyasette küçük bir aktör olarak tutmaktır. Elimine etmek bu hareketi bitirmez.
Devamı
Ulutaş: Mısır'da yaşanan katliamlar ve tutuklamaların devam etmesi, ülkede siyasi bir çözüm yolunun kapısını kapamış durumda.
Devamı
Son aylarda yaşanan olaylar göstermiştir ki İslami siyasal aktörler bundan sonra ancak muktedir olma siyaseti geliştirebildikleri müddetçe siyasal kazanımlarını sağlama alabileceklerdir.
PYD, bugünlerde yürüttüğü propaganda kampanyası gereği çatışmaları El-Kaide teröristlerine karşı laik PYD'lilerin kahramanca Kürt halkını savunması olarak göstermeye çalışsa da gerçek resim çok farklı.
21. yüzyılın en ağır sancılarından biri, 20. yüzyıl boyunca hem Batı'ya hem de onlar adına bölgesel düzenin nöbetini tutanlara konforlu bir jeopolitik dünya vermiş olan Ortadoğu'da statükonun çözülmesi olacak.
Kuzeydeki çatışmalara ilişkin üç ana sebebin altını çizen komutanlar, bunlardan ilkinin muhaliflerin gücünü coğrafi olarak bölme çabası olduğunu ifade ediyorlar.
Türkiye, Kemalist emekli dünyasına ait bir dış politika tercihi işaretini verdiği andan itibaren fazlaca emek harcamadan hızla ilişkilerini düzeltebilir. Bunun anlamı ise başarı değil. Ama bu durum sadece iddiasız ve anlamsız bir aktöre dönüşmek olsa iyiydi; aynı zamanda bölgesel jeopolitikte ciddi bir pozisyon kaybıdır da.
Devamı
Türkiye, kısa vadeli Kürt devleti tartışmalarından ziyade uzun vadeli Suriye'de kaosun sona erdirilmesi tartışmalarına yoğunlaşmalı ve Suriyeli Kürtler analizini sadece PYD üzerinden yapmamalıdır.
Devamı
Mısır'da yaşananlar sadece bir koltuk mücadelesi değildir. Asıl hedef, Ortadoğu'da dengeleri değiştirecek yeni bölgesel aktörler vasıtasıyla kurulacak olan ittifakların ve oluşumların önünü kesmektir.
Mısır'da ordu, yeni doğmakta olan bir demokrasiyi devirirken, demokratik ülkeler neden bu kadar sessizler?
SETA Dış Politika Araştırmacısı Mehmet Özkan, TRT Türk'te yayınlanan Görüş Farkı adlı programda Mısır'da yaşanan askeri darbe sonrası Mısır'ın siyasi aktörleri üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Siyasal İslam, tanımlamaları çeşitlilik arz etse de genel olarak bir ülkede siyasal, toplumsal ve ekonomik yaşamın İslami referanslar doğrultusunda şekillendirilmesi olarak tanımlanır. Bu kavram, kendi idaresini meşrulaştırmaya çalışan Suriye lideri Esad'ın dini siyasi emellere alet etmek şeklindeki tanımına indirgenemeyecek kadar derinliğe de sahip. Siyasal İslam denildiği zaman akla ilk gelen oluşumlardan biri Müslüman Kardeşler (Arapça adıyla İhvan-ı Müslimin). Hem dini hem siyasi bakış açısına sahip bu örgüt, 1928'de Hasan el Benna tarafından kuruldu ve Arap Baharı'yla birlikte güncel siyaset sahnesinde önemli bir aktör haline geldi. Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Körfez ülkelerinde de yayılma alanı bulan ve çağdaş bir İslam toplumu kurmada Kur'an ve Sünnet'i rehber olarak dikkate alan Müslüman Kardeşler, seküler rejimlerce hep bir tehdit olarak algılandı.
Çin'in Doğu Türkistan'da her muhalif sesi ortadan kaldırma ve her farklılığı asimile etmeye çalışmasının altında hiç de barışçıl görünmeyen bölgesel plan ve stratejiler ve bunları hayata geçirmeye kararlı kasası dolmuş, gözü kararmış bir rejim bulunuyor.
Ortadoğu'da var olan Camp David düzenini şimdilerde sarsan aktörlerin Müslüman olduğunu belirten SETA Dış Politika Direktörü Talip Küçükcan, Mısır'da yaşanan gelişmelerin, bu düzeni sarsan Müslümanların iktidarını ne kadar mümkün kıldığını akla getirdiğini belirtti.
Kılıç Kanat: Ekonomik anlamda uğranılan olumsuz durum, Çin'in bölgede artan siyasi baskı ve dini kısıtlamalarıyla bir olunca, özellikle Uygur gençleri arasında geleceğe dair artan umutsuzluk ve rejime yabancılaşma kendini gösteriyor.
Mısır'da muhalefet, 30 Haziran merkezli senaryolarını ekonomik gerekçeler üzerine bina etti. Ancak genel olarak ülkeyi bundan sonra bekleyen süreç için öngörüler üç senaryo üzerinde yoğunlaşılıyor.
Mısır'da 30 Haziran'da Cumhurbaşkanı Mursi'ye karşı düzenlenecek protestolar öncesi ülkenin önde gelen Şii gruplarından Şiraziye mezhebinin dini lideri Hasan Şehate'nin de aralarında bulunduğu dört Şii'nin Selefilerce öldürülmesi, ülkedeki siyasi tansiyonu daha da yükselteceğe benziyor.
Dini Liderin, Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyindeki temsilcisi olduğu dikkate alındığında Ruhani'nin reformcu bir aday olmaktan çok reformcuların taleplerini de dillendiren ve böylece onların desteğini almayı başarmış ve sistemle çatışmayacak birisi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.