11 Eylül'ün beşinci yılı: Muhasebe zamanı (2)

ABD 1904 yılında Küba, Porto Rico, Guam ve Filipinlerin tamamını ele geçirdiğinde dönemin Amerikan Başkanı William McKinley bu ‘Yeni Roma’ idealini kayda değer bir şekilde ifade etmiş ve bunu ‘beyaz adamın yükü’ olan ‘medenileştirme misyonuyla’ birleştirmişti:  “…Bütün bu yerleri almaktan başka çaremiz kalmamıştı. Şimdi Filipinlileri eğitmemiz, medenileştirerek seviyelerini yükseltmemiz, Hıristiyanlaştırmamız ve İsa’nın da kendileri için olduğu insanlar olarak onlar için elimizden geleni yapmamız gerekiyor.” Amerika’nın askerî ve ekonomik bir imparatorluk olma ideali artık teolojik bir nitelik kazanmıştır. Başkan McKinley’den tam bir asır sonra Başkan Bush, Amerika’nın teröre karşı mücadelesini benzer referanslarla meşrulaştırmaya çalışıyor.

Devamı

Kültür Savaşları Devam Ediyor

Geçtiğimiz Temmuz ayında Washington’da yapılan bir toplantıda ABD’nin eski Türkiye büyük elçilerinden biri AKP hükümetinin önünde duran büyük sorunları değerlendirirken, en büyük meydan okumanın AB üyeliği, ekonomik başarı yahut PKK meselesi değil, Türkiye’deki kültür savaşını kazanıp kazanmayacakları olduğunu söylüyor. Büyük elçiye göre AKP’nin meşruiyet savaşı, hükümet etme performansı değil, kültür savaşında izleyeceği politikalar tarafından belirlenecek.Büyük elçinin ifadesiyle bu ‘50 yıllık kültür savaşı’, AKP’nin ne kadar gündeminde bilemiyoruz. Fakat şu kadarı açık: Amerikalılar Türkiye’de yükselişe geçen Amerikan karşıtlığını büyük bir kültür savaşının parçası olarak görüyor

Devamı

The German Marshall Fund (GMF) tarafından yayınlanan “Atlantik Ötesi Eğilimler” adlı araştırma, Türkiye’nin ABD’ye soğuduğunu, buna karşın İran’a yakınlaştığını gösteriyor. Türkiye dahil 12 Avrupa ülkesi ve ABD’yi kapsayan araştırmada “Türkiye Batı’ya sırtını mı dönüyor?” altbaşlığıyla aktarılan verilere göre Türklerin büyük çoğunluğu ABD ve Avrupa’ya mesafeli duruyor.

Fransa Meclisinin onayladığı sözde Ermeni soykırım yasası, gündemimizi uzun bir süre meşgul edecek. Fakat yasa Türkiye’den çok Avrupa ve AB için bir imtihan. Çünkü Avrupa’nın düşünce ve ifade özgürlüğü ilkesine sadık kalıp kalmayacağını, bu yasaya ilişkin tavrı belirleyecek.Öncelikle şunu belirtelim: Fransa’nın bu kararı siyasi bir provokasyon niteliği taşıyor. Batının kışkırtıcı hatalarına İslam dünyasından gelen her ölçüsüz tepki, Avrupa’daki muhafazakar ve ideolojik siyasi çevrelerin elini güçlendiriyor.

Katolik dünyasının ruhani lideri Papa 16.ncı Benedikt’in Türkiye ziyareti, Müslüman bir ülkeden çok sanki Ortodoks bir ülkeye yapılıyormuş gibi bir havaya büründü. Vatikan kökenli “Papa Müslümanlarla değil Ortodokslarla diyalog yapmaya geliyor” açıklaması, Türk medyasının dikkatinden kaçmadı ve pek çok ulusal gazetenin manşetine taşındı. Daha sonra “Müslümanlarla da diyalog kurulacak” açıklaması yapıldı ama bu zihinlerdeki şüpheleri pek gidermişe benzemiyor Papa’nın Türkiye ziyareti Katolik ve Ortodoks dünyalarını birleştirme yönünde atılmış tarihi bir adım olabilir mi? İki kilise ve dini otorite arasındaki bin yıllık bölünme, bundan sonra ortadan kalkabilir mi?

Tren kazası, raydan çıkma, duraklama, dondurma, vs. derken Türkiye’nin AB üyeliği belirsiz bir istikamette ilerliyor. Kıbrıs meselesinden dolayı müzakere sürecinin yavaşlatılması, bundan sonraki dönemle ilgili önemli ipuçları veriyor. Bu belirsizlik ve gerginlik ortamında AK Parti hükümeti AB üyeliği konusunda eski heyecan ve kararlılığını muhafaza edebilecek mi? Bugün Kıbrıs diyen AB, yarın başka konularda ayak diretecek ve müzakere sürecini fiilen sona erdirecek mi?Limanların açılması ve dolayısıyla Kıbrıs meselesinden dolayı müzakerelerin askıya alınması iki ihtimali gündeme getiriyor: Ya AB, çok ilkeli ve tutarlı bir politika izliyor ve temel prensiplerden taviz verilmeyeceğini söylüyor ya da AB’nin, Türkiye’nin üyeliği konusunda hala büyük şüpheleri var.

Özgürlük, Rasyonalite ve Modernliği Aşmak (I)

Moderniteye hususi bir tarihi tecrübe olarak baktığımızda pek çok temel özelliğinden bahsedebiliriz. Bu tecrübeyi oluşturan ekonomik ve siyasi şartlar, Batı medeniyetinin Greko-Romen ve Yahudi-Hıristiyan kökleri, Reformasyon sonrasında yaşanan gelişmeler, Avrupa sömürgeciliği ve yeni kıtaların keşfi, kapitalizmin ortaya çıkısı, ulus-devlet gibi unsurlar, herhangi bir modernite tartışmasının değinmek zorunda olduğu konulardır.Biz burada modernitenin iki kurucu unsuru olan özgürlük ve rasyonalite kavramları üzerinde duracağız. Bu iki unsur, moderniteyle ortaya çıkan yeni yaşam biçimlerinin de temelinde yer alır.

Devamı

Ortadoğu'da Kriz ve Değişim: Amerikan Hegemonyasından Güçler Dengesine Geçiş

Amerika’nın dış politika yapım sürecine etkide bulunan önemli düşünce kuruluşlarından Council on Foreign Relations’ın başkanı Richard N Haas, Foreign Affairs Dergisi’nin Kasım/Aralık 2006 tarihli sayısında “The New Middle East1” (Yeni Ortadoğu) başlıklı bir makale yayımladı. Haas, makalesinde Ortadoğu’da Soğuk Savaş sonrası şekillenen Amerikan hegemonyasının sona erdiğini ve bölgede yeni bir döneme girildiğini vurgulamakta. Savaşın mimarlarından Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ara seçim hezimetinin ardından istifa etmek zorunda kaldı. Richard Perle, Eliot Cohen ve Kenneth Adelman gibi neo-conların önde gelen isimleri Irak konusunda mevcut politikanın bazı noktalarının yeniden gözden geçirilmesinin gerekebileceğini dile getirdiler2. 

Devamı

Gürcistan’ın G. Osatya’ya girmesiyle başlayan Rusya ve Gürcistan arasındaki sıcak bir çatışmayla gözler Kafkaslar’a çevrildi. Ama kazan uzun zamandır kaynıyor. Öyle anlaşılıyor ki İslam dünyasında dondurulmaya çalışılan çatışmaların yerini Avrasya’da etnik ve dini temelli sıcak çatışmalar alacak. Ufak etnik çatışmalar dahi giderek jeopolitik mücadelelerin fay hatlarına dönüşecektir ve taraflar büyük güçler veya koalisyonlar olacak.

ANAYASA Mahkemesi’nin “iktidar partisini kapatmama kararı”, birçok farklı ve derin sonucu ortaya çıkarmış oldu. Lakin mezkur sonuçların dışında, 14 Mart’tan bugüne kadar geçen 4,5 aylık sürenin Türkiye’ye maliyeti, muhtemelen kararın getirdikleri arasında tartışılmayacak bile.

Geçen Nisan başında Amerika’nın Irak’ı işgal edişinin 4. yılına girerken, dünya işgalden daha çok İran’ı konuşuyordu. Yine işgalin başlangıcının yıldönümü olan Mart sonunda 15 İngiliz askerini esir alan İran, bir bakıma 3000 yıllık Pers-Sasani diplomasi tecrübesini konuşturdu.

Türkiye son dört yılda dış politikada belli açılımları gerçekleştirdi. Türk dış politikasının son dönemdeki hareketli seyrinin Irak’ın işgali ile oluşan yeni durumun dayattığı mecburi gündem ve imkânlarla da doğrudan alakası var. Mesele Türkiye’nin bu yeni imkanların ne kadarını kendi iradesi dahilinde, ne kadarını ise ABD’nin oturtmaya çalıştığı “yeni güçler dengesi” çerçevesinde kullanabildiğidir.

Sivil anayasa taslağı hazırlık süreci ve bunun etrafında gelişen tartışmalar gündemdeki en sıcak konular arasında yer alıyor. Yeni anayasanın birçok alanda yenilikler getireceği beklentisi var. Ön çalışmalara ilişkin medyaya yansıyan haberlerden anlaşıldığı kadarıyla din eğitiminin zorunlu olmaktan çıkarılmasının da taslakta bir öneri olarak yer alacağı anlaşılıyor. Gerek din eğitiminin zorunlu olmaktan çıkarılarak isteğe bağlı bir derse dönüştürülmesine, gerekse yüksek öğretim kurumlarında başörtüsü yasağının kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler kamuoyunda uzun uzun tartışılacağa benziyor. Bu tartışmalara kısmen de olsa katkıda bulunması amacıyla Avrupa Birliği'nin (AB) din eğitimi konusuna bakışının ana hatlarıyla ele alınmasında yarar var.

Ortadoğu’da son yıllarda yaşanmakta olan gerilimler ve çatışmalar uzun bir süredir dünya siyasetinin sıcak gündemini teşkil etmektedir. Irak’ta 4 yıldan uzun bir süredir devam etmekte olan Amerikan işgali Irak’a istikrar getirememiştir. Irak işgali hızla bir iç savaşa dönüşmektedir. İç savaş durumunda ortaya çıkabilecek yıkım, hem Irak, hem de bölge açısından şu ana kadar yaşanan yıkımın çok daha ötesine geçecektir. Arap, Türkmen ve Kürt unsurlarından oluşan Irak, adeta Ortadoğu’nun mikrokozmozudur.

Türkiye, 22 Temmuz ve sonrasında cumhurbaşkanlığı seçimlerine yoğunlaşırken ABD'de de seçim süreci ilerliyor. 2008 Kasım'ında yapılacak seçimlere Cumhuriyetçi ve Demokrat partilerin kimleri başkan adayı olarak göndereceği 2008'in ilk aylarında belli olacak.

Bu yıl Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle düzenlenen bir sempozyum 'İslam Medeniyetinde Bir Arada Yaşama Tecrübesi' üst başlığını taşıyordu.

Türkiye bu sorunun cevabını çoktan verdi. Medeniyetler çatışması tezinin borazanlığını yapanlara, medeniyetler ittifakının mümkün ve gerekli olduğunu gösterdi. Başbakanlar Recep Erdoğan ve Luis Rodriguez Zapatero liderliğine Türkiye ve İspanya ile ele ele verip “Medeniyetler İttifakı” projesini başlattı.

SETA KONFERANS Konuşmacı:     Dr. Hasan Yavuz     Başbakan Danışmanı / Marc Bloch Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih: 14 Mayıs 2007 Pazartesi Saat: 15.00 Yer: SETA, Ankara