Kudüs meselesi bir Türkiye meselesidir. Tarihi, kültürel ve dini kodlarımızda dünyadaki tüm ülkelerden daha güçlü bir şekilde yer alan bir meseledir. Salt bir zulme karşı gelme ve mazluma sahip çıkma meselesi de değildir; Filistin meselesinin özü Türkiye’nin öz meselesidir.
Devamı
ABD ve İsrail’in ne yapmak istediği belli. Peki, İslam dünyası Kudüs için ne yapıyor? İsrail işgalinden beri İslam dünyasının Kudüs için ne yaptığına bakarsak, şimdi de pek fazla bir şey yapamayacağını görürüz. Bunun iki önemli nedeni var:
Devamı
Bölgede Türkiye hariç sesini yükseltebilecek, diplomasiyi yürütecek ve en nihayetinde Filistin halkının haklarını etkili bir şekilde savunacak aktör kalmadı.
Trump'ın bu kararının arka planında şüphesiz iç siyaset ve ideolojik hesaplar rol oynamaktadır. Başkanlık koltuğuna oturduğundan beri başı soruşturmalar ile belada olan Trump'ın İsrail ve Kudüs konusunda fanatik görüşlere sahip olan Evanjelikleri ve Siyonistleri memnun ederek iç siyasette bir nebze olsun rahatlamak istediği açıktır.
Kudüs’ün statüsünü belirleme yetkisi Allah’tan Trump’ta veya herhangi bir ülkenin başkanında değil. Trump bu kararıyla BM kararlarını çiğnedi, zaten ilerlemeyen “barış sürecini” dinamitledi ama Kudüs’ün statüsünü tayin etmedi.
Trump ülkesini dünyada yalnız bırakacak bir karara imza atmakla kalmadı. Barış sürecindeki sözde tarafsız rolünü de tümüyle kaybetti.
Trump’un bu kararının radikalizmin önünü açacağına değinen Altun , İslam ülkelerinin bir araya gelerek bu meseleye ABD ve Batı ülkelerinin dayatmalarının ötesinde kendi akılları ve çıkarları çerçevesinde bakması gerektiğine değindi:
Devamı
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Kudüs hakkında uluslararası kamuoyundan gelmesi beklenen tepkiler hakkında değerlendirmede bulundu.
Devamı
SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan B. Yalçın, son gelişmelerle İsrail’in bölgede izleyeceği politikalar hakkında değerlendirmede bulundu.
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Kudüs meselesinde Türkiye’nin tepkisi hakkında değerlendirmede bulundu.
İçinden geçtiğimiz dönem kaygan bir zeminde kısa vadeli ittifakların herkesle kurulabileceği bir dönem. Herkesin değişik müttefiklere ihtiyacı var. Ama Kudüs'ü başkent yapma gibi stratejik değeri çok zayıf sembolik bir eyleme karlkışırsanız yok yere güvenliğinizi tehdit altına atarsınız..
Elçiliği Kudüs'e taşıma kararı İsrail'in çıkarına gibi görülüyor. Trump yönetiminin bugünkü dağınık halinde Washington'daki İsrail lobisi tarihi anın geldiğini düşünüyor olabilir.
57 devletin üye olduğu AGİT'in sadece 12 üyesinin Müslümanlara karşı işlenen nefret suçları ve söylemleri ile ilgili istatistikleri AGİT ile paylaştığı düşünülecek olursa sorunun vahameti daha iyi anlaşılabilir.
Başarılı bir yayın yılı geçiren Insight Turkey dergisinin 2017 yılı son sayısı olan “Bölgeye Dönüş: Rusya, Batı ve Orta Doğu,” bu başarılı yayın yılını tamamlıyor. Daha önceki sayılarımızda olduğu gibi okuyucularımızın bu sayıyı da bilgilendirici ve ufuk açıcı bulacağını umuyoruz!
Türkiye'nin Mısır'da terör saldırısı nedeniyle bir günlük yas ilan etmesinin ardından Mısır'ın olası tavrını değerlendiren uzmanlar, Türkiye'nin olumlu tavrına Mısır'ın da karşılık verebileceğini düşünüyor.
Bu analizde AB’yi parçalanmanın eşiğine getiren göç dalgası karşısında İslamofobi ve yabancı düşmanlığının yükselmesine neden olan Avrupa’daki tartışmalara değinilecektir.
Bu coğrafyanın ortalama insanı bugün İsrail, ABD ya da Suud eliyle İran'a yönelik bir müdahale beklentisi içine girmiş durumda. Bu beklentinin doğruluğu, yanlışlığı bir yana ama bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Almanya, Avusturya, Fransa ve Hollanda gibi devletler çeşitli enstrümanları ve devlet baskısını kullanarak, Avrupa İslamı projesini desteklemeye başladılar.
CHP'nin 2019'a giderken kullanmayı düşündüğü başlıca sermayelerden biri irtica söylemiydi. Bir başka deyişle CHP, Erdoğan karşıtlığı siyasetini laiklik vurgusu üzerinden yürütmek istiyordu. Laik-dindar dikotomisi CHP için yarayışlı bir malzeme olarak kurgulanmıştı.
Bugün İran'ın Ortadoğu'daki etkisi bir nüfuzdan çok daha öteye geçmiştir. Son bir kaç yıl içinde Şii nüfusun silahlı milis kuvvetlere dönüşüne tanık olduk.
Eğer yeni dönemin güvenlik eksenleri Arap-Fars ve Türk-Kürt çatışmaları üzerinden kurulmak isteniyorsa bölge ülkelerinin yeniden bir değerlendirme yapmaları ve geri dönülemeyecek adımlar atmamaları elzemdir. Bu da İran’ın başta Suriye’de olmak üzere kendisine çeki düzen vermesi ve aşırılıklarını törpülemeyi birincil görev olarak addetmesinden geçmektedir.