Pompeo, Veliaht’ı Kurtarabilir mi?

Pompeo'nun Riyad-Ankara hattındaki seyahatinin amacı Kaşıkçı skandalı ile ilgili gelişmeleri takip etmekti. Yaygın kanaate göre ve Riyad'dan yayımlanan fotoğraf karelerinden anlaşıldığı kadarıyla Washington, Veliaht Bin Selman'ı Kaşıkçı skandalından sıyırabilecek bir formülün peşinde. Kariyerinde CIA Direktörlüğü bulunan Pompeo'nun bu vazife ile görevlendirilmesi de ilginç.

Devamı
Pompeo Veliaht ı Kurtarabilir mi
Trump ın Türkiye ye Karşı Hisleri

Trump’ın Türkiye’ye Karşı Hisleri!

Trump’ın Türkiye hakkında iyi yönde değişen hislerinin Washington’ın Türkiye politikası açısından ne anlam ifade ettiğini sorgulayalım...

Devamı

Pastör Brunson davasında yargı kararını verdi. Tanık ifadelerinin değişmesiyle Pastör hakkındaki casusluk suçlaması düştü. Suçun niteliği değiştiği için 35 yılla yargılanan Brunson, "terör örgütüne yardım" suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası aldı.

Kaşıkçı skandalında Riyad'ın etrafındaki çember daralıyor. Bir yandan her geçen gün olayın yeni detayları açığa çıkıyor. Diğer yandan da Riyad üzerindeki diplomatik baskı yoğunlaşıyor.

Türkiye'ye yönelik negatif bir kampanyanın bayraktarlığını yapan Almanya'nın ve diğer bazı Avrupa Birliği üyesi devletlerin bu ani politika değişikliğinin arkasında hangi nedenler yatıyor?

Ekonomik ve askerî göstergeler 2000’li yıllardan itibaren, ABD’nin on yıllara, Batı’nın ise yüzyıllara uzanan üstünlüğüne karşı ciddi bir meydan okumanın Uzak Doğu’dan geldiğini gösteriyordu.

Türkiye Dik Durdu ABD 'Yaptırım' Silahını Kaybetti

Bu kriz ile sadece ABD-Türkiye ilişkileri yeniden tanımlanmış olmadı, ABD’nin dünya nezdindeki statüsü de yeniden tanımlanmış oldu. Amerika artık hiç olmadığı kadar yalnız.

Devamı
Türkiye Dik Durdu ABD 'Yaptırım' Silahını Kaybetti
Trump Döneminde ABD Yalnızlaşıyor

Trump Döneminde ABD Yalnızlaşıyor

Görevinin ikinci yılında olan ABD Başkanı Donald Trump, uyguladığı dış politika ve ticaret yaklaşımlarıyla ülkesini uluslararası arenada giderek yalnızlaştırıyor.

Devamı

2010 yılının haziran ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İran’a karşı çok ağır yaptırımlar içeren 1929 sayılı kararı aldığında ABD, Avrupa, Rusya ve Çin bu yaptırımlar konusunda hemfikirdi.

Bütün devletler, uluslararası sistemin gerek ekonomik gerekse askerî açıdan en güçlü ülkesinin kullandığı tehdit dili, imzaladığı anlaşmaları yok sayması ve yaptırım uygulayarak bütün ülkeleri dize getirmeyi hedefleyen politikası karşısında kendi güvenliklerini ve ekonomik çıkarlarını risk altında görüyorlar.

Türk-Amerikan ilişkilerinde ne zaman bir kriz baş gösterse 'bu sefer çok farklı, diğerlerine benzemiyor' değerlendirmesi yapılır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Johannesburg'daki BRICS zirvesine katılması Türkiye'nin yeni dönemdeki arayışları açısından çok önemliydi.

Türkiye de İran’ın başta Suriye ve Irak olmak üzere bölge ülkelerine yönelik nüfuz politikasından rahatsız ve buna karşı mücadele de ediyor, ancak Trump yönetiminin Tahran’ı sınırlandırıp önlerini açmak istediği İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan yayılmacılığı da Türkiye’yi rahatsız ediyor.

Türkiye sınırlarındaki PKK terör koridorunu tasfiye etmek amacıyla Irak cephesine ağırlık veriyor.

FETÖ Batı'daki hamileri için her şeyden önce Türkiye'deki kumpas ve jurnal kapasitesi dolayısıyla değerliydi. Şimdi bu kapasiteleri ciddi şekilde zayıfladı.

Trump Ortadoğu'ya yönelik bir hamle yapacaksa bunun bir ayağı İran'ı sıkıştırmak öbürü ise İsrail'i merkeze alan adımlar olacaktır.

Aktörler arasındaki çelişkileri kullanabilmek için sahaya inme cesareti Ankara'nın elini güçlendirmekte.

Gelinen noktada, Cenevre ve Astana süreçlerine rağmen, ne yazık ki barıştan hayli uzağız. Vekillerin yanında asillerin (ABD, Rusya, İran, Türkiye ve İsrail) de cephede olmasını iç savaşın ancak yeni bir aşaması olarak görebiliriz. Buna "Suriye savaşı 2.0" diyorlar.

Türkiye'nin Zeytindalı harekatı karşısında Suriye'de varlık gösteren diğer aktörler taktiksel düzeyde yeni hamlelerde bulunmaya devam ediyor.

Deaş'ın bitmesiyle Suriye'de çatışmaların azalacağını umanlar hayal kırıklığına uğradı.

Kriter Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Fahrettin Altun kaleme aldığı yazıda 28 Şubat yargılamalarını işledi.