5 Soru: Karabağ Krizi | Bundan Sonra Ne Olacak?

Ermenistan’da mevcut durum nedir? Ermenilerin bir stratejisi var mı? Azerbaycan’ın Karabağ’daki mevcut girişimleri nasıl yorumlanmalıdır? Azerbaycan’ın Karabağ’ı normalleştirme sürecine yönelik tehditler nelerdir? Son gelişmeler ışığında Türkiye nasıl bir strateji benimsemelidir?

Devamı
5 Soru Karabağ Krizi Bundan Sonra Ne Olacak
Erdoğan dan İsrail Gazı Mesajı En Akılcı Enerji Rotası Türkiye

Erdoğan’dan İsrail Gazı Mesajı: En Akılcı Enerji Rotası Türkiye Üzerinden Avrupa

Başkan Erdoğan, ilk adımları Berat Albayrak’ın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı döneminde atılan İsrail gazının Avrupa’ya taşınması projesine ilişkin, “İsrail’in arayışı malum. En akılcı rota Türkiye üzerinden bu kaynakların Avrupa’ya ulaştırılması” dedi

Devamı

Kültürel ve coğrafi bir kavram olan Türk Dünyası büyük ve kadim bir coğrafyanın adıdır. Literatürde yıllardan beri kullanılan bu kavram ilk kez Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesinde resmi olarak kullanılmıştır. Coğrafi olarak Türk Dünyası, Orta Asya'dan Anadolu, Kafkasya'dan Rusya-Sibirya'ya, Orta Doğu'dan İran ve Balkanlara, kısaca "Adriyatik'ten Çin seddine" kadar uzanan bir coğrafi bölgeyi tanımlar. Asya ile Avrupa kıtasında yer alan bu coğrafya aynı zamanda Doğu-Batı arasındaki ticaretin geçiş güzergâhında yer alarak dünyanın jeopolitik kalbinde yer alan mümtaz bir bölgedir. 300 milyonluk nüfusu, 1,6 trilyon dolarlık milli geliri, 1 milyar doları aşan dış ticaret hacmine sahip olan büyük bir ekonomik güce sahiptir. Türk Dünyası kavramı sadece bağımsız Türk Devletlerini değil aynı zamanda özerk cumhuriyetleri ve farklı ülkelerde yaşayan Türk topluluklarını da içine almaktadır. O nedenle bu durumu da dikkate alındığında belirtilen ekonomik rakamların daha yukarı seviyede olduğunu söylemek mümkündür. 5 asıl üye 3 yedek üyesi bulunan ve Türk Dünyasının somut iradesinin teşekkülü olan Türk Devletleri Teşkilatına ilişkin IMF verilerine göre temel sosyo-ekonomik büyüklükleri şöyledir:

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 83. sayısı raflarda yerini aldı.

Küresel ticaret, yeni arz zincirleri ve enerji tedariki ile ilgili yeni rotalar, yeni koridor ve ağ haberleri gündemi sıkça meşgul ediyor. Pandemi, Arap Baharı, Rusya-Ukrayna krizi, Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Asya'daki gerginliklerin yanı sıra kabuğunu kırmaya başlayan Asya ve daha spesifik olarak da Çin ve Hindistan gibi ülkelerin yeni pazar arayışı, hem bu ülkeleri hem ortaklarını yeni rota arayışlarına itiyor.

İsrail'in Hamas saldırısına hedef gözetmeksizin mukabelede bulunması halinde Filistinli ve Lübnan'daki Şii milis grupların koordineli bir strateji izleyebileceği de bekleniyor.

Uzmanlar Cevaplıyor: İsrail-Filistin Çatışması

İsrail ordusunun Hamas ve Filistinli gruplarla çatışması sürüyorken uzmanlardan son gelişmelere dair cevaplar aldık.

Devamı
Uzmanlar Cevaplıyor İsrail-Filistin Çatışması
Hamas-İsrail Çatışması Yeni Bir Ortadoğu Getirir mi

Hamas-İsrail Çatışması Yeni Bir Ortadoğu Getirir mi?

7 Ekim günü Kassam Tugayları'nın gerçekleştirdiği kapsamlı saldırıyla İsrail-Filistin çatışması uzun yıllar sonra yeniden gündemin ilk maddesi. Büyük bir şoka uğrayan İsrail, Gazze'yi "tam ablukaya" alarak ağır bombardıman altında tutuyor. Başbakan Netanyahu, "Gazze saldırılarına vereceğimiz karşılık Ortadoğu'yu değiştirecek" derken Savunma Bakanı Gallant, İsrail'in karşı saldırılarının ne kadar sert olacağını şu cümleyle ifade etti: "Elektrik yok, su yok, yiyecek yok, yakıt yok, her şey kesilecek. İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket edeceğiz."

Devamı

Hamas’ın İsrail’e saldırıları sonrasında ABD’nin İsrail’i uluslararası arenada koruyan ve destekleyen tavrının devamını görmek şaşırtıcı olmadı. Biden yönetimi İsrail’in kendini savunma hakkına sahip olduğunu ve bu ülkeye tam destek verdiğini açıklamanın yanında, ABD’nin bir savaş gemisini bölgeye gönderdi. Savaş gemisi sevkinin çatışmaların bölgesel bir savaşa dönmesi durumunda ABD’nin müdahale etmekten çekinmeyeceği mesajını verdiği açık. Ancak aynı zamanda bunu bir önleyici adım olarak da görmek mümkün zira Biden başkanlık seçimine bir yıl kala İran’la bölgesel bir çatışmaya gidecek bir yoldan kaçınmak istiyor.

İsrail, her ne kadar geleneksel tehditlerin güç ve kapasitesinin azaldığını düşünse de 7 Ekim’de Hamas’ın hava, deniz ve karadan profesyonelce hazırlanan saldırısıyla İsrail açısından bu tehditlerin geçerliliğini koruduğu ortaya çıkmıştır. Söz konusu tehdit unsurlarına bakıldığında yerel düzeyde Hamas’ın ve bölgesel düzeyde İran’ın İsrail için varoluşsal bir tehdit oluşturduğu görülmektedir. Bununla birlikte İsrail açısından terör tehditlerinin varlığı her zaman güvenlik riski oluştursa da Afrika’da son dönemde yaşanan darbe süreçlerinin istikrarsızlıklar oluşturması, El-Kaide ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin güçlenmesi ile fraksiyonlarının varlığı dolaylı olarak İsrail açısından yeni güvenlik tehditlerini ortaya çıkarmıştır. Bu bağlamda İsrail’in Afrika’daki güvenlik politikası özellikle terör tehditleri ve radikalleşmenin etkisini genişletmesine karşı etkili önlemler üzerine odaklanmaktadır.

ABD’nin 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan’ı ve Irak’ı işgal ettiği, Türkiye’nin ise sadece terör örgütüyle mücadele şiarını ön plana çıkardığının altı çizilmeli

Batı dışı dünyada tepkiler büyürken ABD Başkanı Biden'ın Tel Aviv'e koşulsuz desteği İsrail-Filistin çatışmasını ne yazık ki daha büyük yıkımlara yol açacak yöne götürüyor.

Eski Başkan Trump’ın Ortadoğu politikası son derece İsrail yanlısı bir çizgideydi. Evanjelist tabanını memnun etmek adına Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden Trump, İbrahim Mutabakatları’yla İsrail’in Filistin meselesini çözmeden de bölgede normalleşmeye gidebileceği tezini öne sürmüştü. Filistin için ekonomik yatırımlar da vadeden ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak lanse ettiği plan büyük ölçüde İsrail’in öncelikleri üzerine kurulmuştu.

İsrail dün BM'den 1.1 milyon Filistinlinin 24 saat içinde Gazze'nin güneyine tahliye edilmesini istedi. BM, "böyle bir tahliyenin imkânsız olduğunu ve çok yıkıcı insani sorunlara yol açacağını" söylese de bir haftalık ağır bombardımanın ardından İsrail ordusu, kara harekâtına hazırlanıyor.

İsrail'in diğer Arap devletleri ile değil, devlet dışı aktörler ile muhatap olduğu ve olmaya devam edeceği aşikâr. Diğer bir ifadeyle, Hizbullah ve İslami Cihad gibi oluşumlar Hamas ile birlikte hareket edebileceğini açıklıyor. Henüz gerçekleşmemiş olan bu ihtimal son dönemin vekil savaşları kavramından ABD ve İsrail'in de muaf olamayacağını hatırlatıyor.

Başkan Biden’ın bugün gerçekleşecek İsrail ziyaretinde bir yandan ‘koşulsuz’ desteğini yinelemesi bir yandan da Gazze operasyonuna üstü örtülü koşullar getirmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Dışişleri Bakanı Blinken’ın bölgede devam ettirdiği mekik diplomasisinde öne çıkan açıklamalar bölge ülkelerinin İsrail’in saldırılarından ne kadar rahatsız olduğunu gösterdi. Biden’ın da Ürdün Kralı Abdullah, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Filistin lideri Abbas’la görüşecek olması sadece İsrail’le gerçekten kayıtsız şartsız destek vermekten kaçındığını ve bölgesel dengeleri gözettiğini gösteriyor. Biden’ın başlangıçtaki İsrail’e koşulsuz destek açıklamasına rağmen bölgesel çatışmaya dönüşmemesi koşulunu öne sürdüğü söylenebilir.

Türkiye’nin doğru ve adil olanı seslendirmesi nedeniyle, kendi çıkarlarını önceleyen ABD ve Avrupa zihniyeti Türkiye’nin girişimlerine tedirgin yaklaşıyor.

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısının 15. günü geride kalırken, bu çatışmayla bağlantılı insani kriz de derinleşmeye devam ediyor. ABD'nin ve Batılı ülkelerin önemli bir kısmının İsrail'in saldırgan askeri kampanyasına verdiği sarsılmaz destek, İsrail'in eylemlerinin kontrolsüz kalmasına izin veren istisnai bir durum yaratıyor. ABD'nin de kararlı desteğiyle toplu cezalandırmanın bir savaş stratejisi olarak İsrail tarafından benimsenmesi, bölgeyi istikrarsızlaştırma ve küresel güvenliği daha önce görülmemiş bir ölçekte tehlikeye atma tehdidinde bulunmaktadır.

İsrail-Filistin çatışmasının başlamasıyla küresel güçler taraflara desteğini açıkça belirtti. Öte yandan Türkiye’nin barış çabaları devam ediyor. Ortadoğu’daki çatışmanın küresel güçleri nasıl tetiklediğini, Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Pirinççi ile konuştuk.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 84. sayısı raflarda yerini aldı.

Vatan muharebesinden sonra elde edilen zaferle Azerbaycan, işgal altındaki topraklarını kurtarmasıyla elde ettiği başarıyı bölgesel istikrara dönüştürmek konusunda açık bir şekilde niyetini ortaya koymuştur. Bölgede istikrarın sağlanması amacıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in önerisi ile oluşturulan, üç bölge ülkesi (Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan) ve üç komşu ülkeyi (Türkiye, Rusya ve İran) içeren platformun hayata geçmesi durumunda bölgenin birçok sorunu Batının ya da bölge dışı ülkelerin müdahalesine gerek kalmadan çözüme kavuşabilecektir. İlki Aralık 2021 tarihinde Moskova'da gerçekleşen platform toplantısının ikincisi Türkiye'nin girişimiyle Rusya, Azerbaycan, Ermenistan, İran ve Türkiye dışişleri bakanlarının katılımıyla 23 Ekim'de Tahran'da gerçekleşti. Bu platformun hayata geçmesi halinde bölgesel sorunların bölge ülkelerinin katılımıyla çözülmesine katkı sağlayacağı için bölge barış ve istikrarına hizmet edecektir.