Tahran, seçimlere giden Trump'ın da ABD kamuoyunun da Ortadoğu'da yeni bir büyük savaşa hazır olmadığını hesaplayarak risk alıyor. İran Dışişleri Bakanı Zarif'in ABD'li muhatabı Pompeo'ya laf atarak "topyekün savaş" tehdidinde bulunması Körfez'deki güç oyununun son peşrevi. Washington ise Aramco saldırısına nasıl karşılık vereceğini belirlemeye çalışıyor. Füze depoları mı, zaten satılamayan petrolün tesisleri mi vurulmalı, bu tartışılıyor. Göstermelik bir karşı saldırı kontrollü gerilimi bitirmez, Tahran'ın eline oynar. Kaldı ki, etkili bir cevap verilmezse, Körfez ülkeleri ABD'den silah almaya devam etse bile İran ile uzlaşmanın çarelerini arayacaklar. Zarif şimdiden Suud ve BAE'yi masaya çağırdı bile. Bu da İran'ın bölgesel hegemonya hırsını güçlendirir.
Devamı
Washington ile Tahran arasındaki gerilim, çatışma ve müzakere seçenekleri arasında bir sarkaç gibi gidip geliyor. 2020 başkanlık seçimlerine giderken İran gerilimi Trump için sürekli gündem maddesi olacak.
Devamı
Bölgede bir Suud-İran savaşı çıkarmak zaten uzun zamandır yatırım yaptıkları bir hedef. İlerleyen günlerde, iki tarafa da büyük zarar verecek böyle bir savaşı başlatmaya yönelik yeni provokasyonlara şahit olabiliriz.
Orta Doğu’da uzun yıllardır vekiller üzerinden yürütülen savaşlarda artık sona gelindiği ve bu vekillerin arkasındaki güçler arasında doğrudan çatışma riskinin arttığı epeydir konuşuluyor.
Irak'ta ayrılıkçı pan-Kürdist siyasetin zayıflamaması için çaba sarf ediyor, "Batı, Kürdistan hayalinden vazgeçmemeli" propagandasını canlı tutuyor.
Irak'ın bölünmesi durumunda II. Dünya savaşından beri bölgenin değişmeyen jeopolitiği somut anlamda kırılmış olacak ve etnik yapının belirleyici olacağı yeni bir devlet ortaya çıkacak.