Ankara, 2017 yılında da kendi halkının çıkarını önceleyen bağımsız dış politika konusunda taviz vermeyen tavrını sürdürdü. Bu tavrın ABD ve Avrupa ülkelerindeki bazı kesimlerde meydana getirdiği rahatsızlık sonucu Türkiye’ye yönelik saldırıların artması da, Batı ile artık egemenliğe karşılıklı saygı temelli bir ilişki geliştirmek isteyen AK Parti hükûmetinin kararlılığını etkilemedi.
Devamı
SETA Strateji Araştırmacısı Talha Köse, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika gezisi hakkında değerlendirmede bulundu.
Devamı
Ne tek bir NATO üyesi, ne tek bir AB üyesi, ne de tek bir G-20 üyesi ABD'nin yanında yer aldı.
SETA Washington Genel Koordinatörü Dr. Kadir Üstün: Uluslararası kamuoyu Türkiye ile birlikte hareket ederken İsrail ve ABD yönetimi öngördükleri ama bu kadarını beklemedikleri bir yalnızlık içinde kaldı
Amerika zayıf olduğu için yalnız kalmadı. Çok güçlü olduğu ve gücü nedeniyle şımarıklık edip tüm müttefiklerini ittiği için yalnız kaldı..
ABD bölgede hegemonik bir güç olmasına rağmen bu rolü hakkıyla oynama konusunda sıkıntılar mı yaşamaktadır? Yoksa ABD bölgede hegemonik bir güç olmaktan uzak ve nüfuzu da sallantıda olan bir devlet midir? Başka bir şekilde ifade edecek olursak, ABD-İsrail ikilisi böylesi bir karara, bölgede güçlerinin zirvesine çıktıkları için mi, yoksa bir düşüş yaşadıkları için mi imza attılar?
Trump beklenen güvenlik strateji belgesini açıkladı. Birçok yönüyle tartışıldı ve tartışılmaya devam edilecek. En önemli eleştirilerden biri aslında bu belgenin strateji tarafının oldukça zayıf olduğuna yönelik olması.
Devamı
Bu analiz DEAŞ’a karşı yürütülen küresel mücadelenin açmazları ve terörle mücadeledeki eğilimlerini tartışarak DEAŞ sonrası düzen ve istikrar için öneriler sunmaktadır
Devamı
Süper güç, gücün her unsurunda kendi kendine yetebilen ve küresel operasyonlar yapabilen aktör demektir..
Mekke ve Medine'nin koruyucusu olarak kendini sunan bir devletin Kudüs konusundaki pasif tavrı Müslüman ve Arap dünyasındaki "liderlik" iddiasını yaraladı.
Türkiye, Türk halkının son 20 yılda verdiği eşsiz demokrasi mücadelesi ile zincirlerini birer birer kırmış; Filistin ve İslam dünyasının gerçek manada umudu haline gelmiştir.
ABD başkanları, isteyerek ya da istemeyerek, Ortadoğu politikalarında sürekli sınırlandırmak istedikleri güçlere alan açıyorlar.
ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti kabul ettiğini ve büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyacağını açıklaması basit biçimde "fiili durumun resmiyet kazanması" olarak değerlendirilemez. Bu karar, yeni bir kaos dalgası yaratmak ve bunun üzerinden bölgede İsrail'in tahakküm alanını genişletmek için alınmış bir karar.
ABD ve İsrail’in ne yapmak istediği belli. Peki, İslam dünyası Kudüs için ne yapıyor? İsrail işgalinden beri İslam dünyasının Kudüs için ne yaptığına bakarsak, şimdi de pek fazla bir şey yapamayacağını görürüz. Bunun iki önemli nedeni var:
Bölgede Türkiye hariç sesini yükseltebilecek, diplomasiyi yürütecek ve en nihayetinde Filistin halkının haklarını etkili bir şekilde savunacak aktör kalmadı.
İçinden geçtiğimiz dönem kaygan bir zeminde kısa vadeli ittifakların herkesle kurulabileceği bir dönem. Herkesin değişik müttefiklere ihtiyacı var. Ama Kudüs'ü başkent yapma gibi stratejik değeri çok zayıf sembolik bir eyleme karlkışırsanız yok yere güvenliğinizi tehdit altına atarsınız..
Bugün Türkiye, Avrupa’nın Soğuk Savaş sonrasında görmediği ölçekte ciddi bir güvenlik tehdidi altındadır.
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran DEAŞ’ın sosyolojik temelleri hakkında değerlendirmede bulundu.
Elçiliği Kudüs'e taşıma kararı İsrail'in çıkarına gibi görülüyor. Trump yönetiminin bugünkü dağınık halinde Washington'daki İsrail lobisi tarihi anın geldiğini düşünüyor olabilir.
Son dönemde dünya siyasetinde işbirlikleri azalırken ittifakların sayısı artıyor. Devletler uzun vadeli ve güvene dayalı kazan-kazan ilişkisini bir kenara bırakıp al-ver ilişkisine geçiş yaptı..
Bu dört olgu an itibarıyla Ortadoğu’yu şekillendirmeye de devam ediyor.