İslam’ın Avrupa’daki Tek İmaj Belirleyici Unsuru: DAEŞ

Enes Bayraklı: “Avrupa’da maalesef İslam’ın imajını belirleyen tek şey DAEŞ saldırıları.”

Devamı
İslam ın Avrupa daki Tek İmaj Belirleyici Unsuru DAEŞ
Batının Mültecilerle İmtihanında İslamofobiyi Görüyoruz

Batının Mültecilerle İmtihanında İslamofobiyi Görüyoruz

Hilal Barın: “Kurumsallaşmış İslamofobi, yenileşmiş bir yüze sahip. ”

Devamı

Toplum adına hareket etmesi gereken tüm medya organlarının muhalefet şehvetinden ve ideolojik tereddütten kurtularak ortak payda etrafında hareket etmesi gerekir.

Mısır halkı daha fazla demokrasi için çıktığı yolda Mübarek dönemine göre daha baskıcı bir rejimle karşı karşıya kaldı.

AB'de Türkiye'nin üyeliğine şüpheyle yaklaşan ve imtiyazlı ortaklık öneren bazı aktörlerin bu konuda bir paradigma değişikliğine gittiklerini iddia etmek için henüz çok erken olduğu açıktır.

Paris saldırıları sonrasında gösterilen kararlı tutum, Suriye iç savaşının bölgede yol açtığı insani trajedinin ortadan kaldırılması konusunda gösterilmemiştir ve bu trajediye uzun zaman seyirci kalınması Paris saldırılarını tetikleyen nedenlerden biri olmuştur.

Paris'teki Terör Saldırılarının Mağduru Müslümanlardır

SETA Vakfı Genel Koordinatörü Duran, Paris'te yaşanan terör olaylarının en büyük mağdurunun Müslümanlar olduğunu belirtti.

Devamı
Paris'teki Terör Saldırılarının Mağduru Müslümanlardır
Avrupa Kurumsallaşmış İslamofobi'ye Karşı Önlem Almalı

Avrupa Kurumsallaşmış İslamofobi'ye Karşı Önlem Almalı

Hilal Barın: “Kurumsallaşmış İslamofobi, bütün toplumun kılcal damarlarına yayılmış durumda.”

Devamı

Antalya'da, ekonomik problemlerin içine mülteci akınını zor da olsa entegre ederek küresel işbirliğine davet yapan bir platformun içinde, koca bir dönem sonunda bir sabah aniden terörün en ön sıraya gelip konduğu bir konjonktür oluşmuş oldu.

Muhittin Ataman, gerçekleşen saldırının İslamofobi algısının, İslam düşmanlığı şeklinde daha sert bir seviyeye evrileceğine ve aşırı sağın önlemez yükselişine sebep olacağına dikkat çekti.

İstanbul "One minute" krizinin yaşandığı Davos'a alternatif olacak zirve düzenleyecek. Toplantıya dünya liderleri ve akademisyenler katılacak.

ABD 11 Eylül sonrası neocon odakların ete kemiğe büründürdüğü İslam nefreti sorunuyla yüzleşmek zorundadır.

28 Şubat'ın iç dinamikleri kesinlikle yadsınamaz, fakat hariçten bir 28 Şubat okuması yapılmadan da büyük resim görülemez.

11 Eylül'den sonra Usame bin Ladin ismi Amerikalılar için sıradan bir isim olmaktan öte bir korku ve nefret nesnesi haline gelmişti.

Kimlik krizinden kurtulma arayışındaki Fransa  laiklik ve cumhuriyet değerlerini yaşatma bahanesiyle yasakçılığa sığınıyor.

ABD iddia ettiği gibi Müslümanlara da açık çok kültürlü bir toplum mu olacak, yoksa Müslümanları dışarıda tutarak yola devam mı edecek?

Bu yıl Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle düzenlenen bir sempozyum 'İslam Medeniyetinde Bir Arada Yaşama Tecrübesi' üst başlığını taşıyordu.

BATI’DAKİ çoğulculuk tartışmalarının 11 Eylül’den sonra yeni bir boyut kazanacağına ve bu saldırıların ardından güvenlik merkezli yaklaşımların yükselişe geçeceğine herkes kesin gözüyle bakıyordu. Fakat Avrupa ve Amerika’daki çoğulculuk ve çok kültürlülük tartışmalarının Müslüman topluluklar üzerinden yapılıyor olması, yeni ve endişe verici bir eğilime işaret ediyor

Tren kazası, raydan çıkma, duraklama, dondurma, vs. derken Türkiye’nin AB üyeliği belirsiz bir istikamette ilerliyor. Kıbrıs meselesinden dolayı müzakere sürecinin yavaşlatılması, bundan sonraki dönemle ilgili önemli ipuçları veriyor. Bu belirsizlik ve gerginlik ortamında AK Parti hükümeti AB üyeliği konusunda eski heyecan ve kararlılığını muhafaza edebilecek mi? Bugün Kıbrıs diyen AB, yarın başka konularda ayak diretecek ve müzakere sürecini fiilen sona erdirecek mi?Limanların açılması ve dolayısıyla Kıbrıs meselesinden dolayı müzakerelerin askıya alınması iki ihtimali gündeme getiriyor: Ya AB, çok ilkeli ve tutarlı bir politika izliyor ve temel prensiplerden taviz verilmeyeceğini söylüyor ya da AB’nin, Türkiye’nin üyeliği konusunda hala büyük şüpheleri var.

Şiddet eylemlerinin devlet tarafından önlenememesi veya iktidarın ‘meşru’ şiddet enstrümanlarına sıkça başvurarak halkına şiddet uygulaması iktidarın aşınmasının bir belirtisidir. Bu nedenle şiddet iktidarın zayıflamaya ve meşruiyetini yitirmeye başladığı dönemlerde daha fazla gündeme gelir.