Gerçekten savaş isteyen bir ülke, 6 ay boyunca Suriye ile, 13 ay boyunca da uluslararası camiayla birlikte aktif diplomasi yürütmezdi.
Devamı
Mısır'da Cumhuriyet kurulduğundan bu yana ilk kez, 'iktidara el koyan' bir irade henüz ortada görünmüyor.
Devamı
Maliki, ABD-İran nüfuz mücadelesinden zarar görmemek isteyen Iraklılar için bir zorunluluk olarak kendisini Irak siyasetine empoze etmiş durumdadır.
Türkiye'nin en eski yeni tartışmalarından olan "yeni ve sivil anayasa" tartışmalarına yeniden başladık.
İktidara geldiğinden beri iki senede bir seçime girmiş olan Erdoğan'a "İyi diktatör" demek Türkiye'yi bir kez daha okuyamamaktır.
Hamas ve el-Fetih, aralarında dört yıldır süren anlaşmazlığı sona erdirmek için Kahire’de bir uzlaşma anlaşması imzaladılar.
2000'li yılların başından itibaren TSK'nin siyasal rolü ve sistem içindeki ayrıcalıklı konumu eski yıllara oranla daha fazla sorgulanmaya başlandı.
Devamı
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte yeni yılın ilk günlerini Suudi Arabistan'da geçirdik.
Devamı
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, 7 Aralık 2009’da ABD Başkanı Barack Obama ile Beyaz Saray’da bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin en önemli özelliği, gündeme gelen konuların ekseriyetinin ulusal değil, bölgesel ve küresel nitelik taşımasıydı. Görüşme, Obama yönetimiyle gündeme gelen “model ortaklık” nosyonunun ilk defa ete kemiğe büründüğü bir çerçeveyi oluşturarak ekonomik işbirliğinin kurulması kararı ile sonuçlandı. Model ortaklığın içinin doldurulmasıyla karakteri değişen ilişkileri hâlâ eski çerçevede değerlendiren siyasi gözlemcilerin kriz beklentisi doğru çıkmadı.
Çok değil 11 yıl önce Türkiye ve Suriye, Ekim 1998'de imzalanan Adana anlaşması ile bir askeri çatışmanın eşiğinden döndü.
SETA 26 Haziran'da gerçekleştirdiği Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çalıştayı ile bir ilke daha imza attı. Azerbaycan'dan 30'a yakın akademisyen, milletvekili, devlet adamı ve gazeteci Türk meslektaşları ile toplantıda bir araya geldi. Türkiye-Azerbaycan ilişkileri enine boyuna masaya yatırıldı. Nisan 2009'da iki ülke arasında zirve yapan "kriz" tüm yönleriyle tartışıldı.
Analizde, sırasıyla HEP, DEP, HADEP, DEHAP ve DTP tarafından temsil edilen Kürt legal siyasal oluşumu ele alınıyor.
Analiz, CHP'nin 29 Mart yerel seçimleri öncesindeki siyasal performansını değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Amerikan imparatorluğu son sekiz yıldır kullandığı siyaset teknolojisini değiştirme kararı aldı. İmparatorluğun ancak bir süre kullanabileceği neocon teknoloji vazifesini hitama erdirmiş oldu. George W. Bush’la beraber iktidara gelin neocon ekibin, fiili hazırlıklarını 1997-1998’de tamamladıkları “Yeni Amerikan Yüzyılı” projesi, ABD’nin Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan küresel belirsizliği belli bir süreliğine aşmasına yardımcı oldu. Bir an için son sekiz yıl içerisinde neocon projenin hayata geçmediğini farz edelim; Amerika küresel anlamda daha etkin (aktif) mi yoksa daha zayıf (pasif) bir pozisyonda olurdu? Neocon projenin ABD’ye maliyetlerinin olduğu elbette doğrudur. Lakin kâr-zarar analizini derinlikli yaptığımızda karşımıza şu tablo çıkmaktadır. Amerika, gerek siyasi gerekse ekonomik kriz bölge ve alanlarında, varlığıyla yokluğunu eşitleyen bir güç haline dönüşmüştür.
SETA PANEL Konuşmacılar: Doç. Dr. Kudret Bülbül Doç. Dr. Bekir Berat Özipek Dr. İbrahım Kalın Tarih: 8 Mayıs 2008 Perşembe Saat: 17.30 Yer: SETA, Ankara
TÜRKİYE’De Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine ilişkin tartışmalar, tıpkı kamusal alanda din tartışmaları gibi laiklik ekseninde yürütülüyor.
Türkiye'de toplumda toptan bir Batı ya da Hıristiyan karşıtlığının değil, Batılı devletlerce yürütülen siyasete yönelik bir karşıtlığın söz konusu olduğunu ortaya koymaktadır.
Tren kazası, raydan çıkma, duraklama, dondurma, vs. derken Türkiye’nin AB üyeliği belirsiz bir istikamette ilerliyor. Kıbrıs meselesinden dolayı müzakere sürecinin yavaşlatılması, bundan sonraki dönemle ilgili önemli ipuçları veriyor. Bu belirsizlik ve gerginlik ortamında AK Parti hükümeti AB üyeliği konusunda eski heyecan ve kararlılığını muhafaza edebilecek mi? Bugün Kıbrıs diyen AB, yarın başka konularda ayak diretecek ve müzakere sürecini fiilen sona erdirecek mi?Limanların açılması ve dolayısıyla Kıbrıs meselesinden dolayı müzakerelerin askıya alınması iki ihtimali gündeme getiriyor: Ya AB, çok ilkeli ve tutarlı bir politika izliyor ve temel prensiplerden taviz verilmeyeceğini söylüyor ya da AB’nin, Türkiye’nin üyeliği konusunda hala büyük şüpheleri var.
Batılı ülkeler ile Türkiye’nin ya da Avrupalılarla Türklerin en büyük farkı nedir diye bir soru sorulsa acaba cevabınız ne olurdu? Kuşkusuz herkes kendi bakış açısına, bilgi düzeyine ve deneyimlerine göre farklı cevaplar verecektir böyle bir soruya. Kimileri farklı diller konuşulduğunu, farklı ırklara mensup olunduğunu, farklı coğrafyalarda yaşanıldığını ve farklı dinlere inanıldığını söyleyecektir. Bunların hepsinde gerçeklik payı var. Ama bunların da ötesinde günümüzdeki gelişmeleri ve özellikle Avrupa’daki Türkleri ve diğer göçmen toplulukları doğrudan etkileyen bir fark var Türkler ile Avrupalılar arasında. Nedir peki bu fark?