Türkiye-Afrika İlişkilerinde Yeni Dönem

Afrika'yı AK Parti dönemindeki dış politikanın en başarılı olduğu alan olarak adlandırmak abartı olmayacaktır.

Devamı
Türkiye-Afrika İlişkilerinde Yeni Dönem
İslami Teklif'in Sosyolojik ve Entelektüel Sınırları

‘İslami Teklif'in Sosyolojik ve Entelektüel Sınırları

21. yüzyıl üç açıdan İslami siyasetin ve yönetimin normalleşmesi, rasyonel bir zemine oturup tepkisellikten çıkmasının hikâyesi olacaktır.

Devamı

Çıkarları açısından anlamlı olmayan ve siyasi maliyeti yüksek adımlara zorlanmasına rağmen Türkiye bir yandan rasyonel kalabilirken diğer yandan sınır güvenliği ve insani yardım konusunda Batılı ülkelerin göze alamayacağı riskleri üstlendi.

Bölgenin yeniden barışa ve istikrara kavuşması IŞİD'in ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacak mı? Yoksa bölge için IŞİD'in ortaya çıkmasından önceki, yani Esad'ın varil bombaları ve SCUD füzeleriyle şehirlere saldırdığı durum mu uygun görülüyor?

Kamuoyunda ‘17 Aralık operasyonu' olarak adlandırılan olay 17 Aralık günü gerçekleştirilen adli-polisiye hikâyeden çok daha öte bir anlam taşıyor. 25 Aralık girişimi, TIR operasyonları, İHH soruşturması, Öcalan'ın 1999 yılındaki sorgulanmasından sızdırılan gizli montajlanmış görüntüler, Başbakan'ın yakınlarının ve çalışma arkadaşlarının sızdırılan telefon görüşmeleri bir paket olarak büyük bir operasyonun yapı taşlarını oluşturuyor. AK Parti hükümetinin dış politika duruşu ve Çözüm Süreci de bu paketin içinde hedefe konan başlıklar olarak göze çarpıyor. Çözüm Süreci yaşanan onca şeye rağmen geçtiğimiz yıla damgasını vuran en önemli gelişme olarak tarihteki yerini çoktan aldı. Tarihsel bağlamında Kürt meselesinin altın yılı olarak adlandırabileceğimiz süreçte BDP'nin azımsanmayacak katkıları oldu. Bu bilgiler ışığında, BDP'nin 17 Aralık tutumunu ve bu tutumun Çözüm Sürecine yansımasını bütün bu gelişmelerle birlikte değerlendirmek gerekiyor. 17 Aralık'ın genel anlamıyla Kürt meselesine özelde ise Çözüm Sürecine bakan yönünü kestirmek zor değil: ‘Çözüm Sürecinin sona ermesi ve PKK'nın silahlı mücadeleye tekrar başlaması'. 17 Aralık operasyonlarının resmi bülteni olarak işlev gören Bugün gazetesinin önce Demirtaş'ın özerklik açıklamasını sonra da PKK'nın yaptırdığı ‘şehitlik' haberlerini manşetten görmesi ve sızdırılan video kayıtları ile Öcalan'ın itibarsızlaştırılmasına yönelik girişimler bu kanıyı güçlendiriyor. Peki bu plan ne ölçüde mümkün olur?

Geçen hafta bir televizyon programında ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu'na, partisinin Kürt meselesinin çözümüne yönelik ilk üç önerisinin ne olduğu soruldu. Kılıçdaroğlu bu soruya şu cevabı verdi: "Şu anda aklımda değil, bilseydim hepsini getirir burada konuşurduk." Kürt siyasetinin aktörlerine gelince... Onlar da çözüm sürecine yönelik konuşmalarında somut öneriler sunmak yerine, daha çok hükümetin açıklamalarını sorunsallaştırarak, ilgili açıklamaların "barış diline hizmet etmediğine yönelik" genel bir söylemle siyaset üretmekteler.

Demirtaş'ın Oylarındaki Mitler, Gerçekler ve Beklentiler

10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı Seçimleri sonuçları her seçim gibi üzerinde durulması gereken muazzam sosyolojik tahlillere imkân sunan bir veri seti sundu. Birçok açıdan ilklere sahne olan bu seçim, aynı zamanda ülkenin içinden geçtiği dönemin de siyasal sağlaması denilebilecek bir resim sundu. Genelde, seçmen her zaman olduğu gibi topluma yeni bir şey sunan esaslı siyasete, istikrarlı bir değişime ve daha da önemlisi Çözüm Süreci'ne verdiği desteği yeniledi. Bu üç referans noktası ülke siyasetinin geleceği açısından olmazsa olmaz kaideler olarak yerini aldı. Özelde ise seçim sonuçları her siyasi partinin tabanın isteklerine, beklentilerine ve reflekslerine dair ders niteliğinde mesajlar içermektedir. Bu yüzden, Türkiye siyaseti adına söyleyecek lafı olan siyasi partilerin bu sonuçları ayrıntılı bir şekilde analiz etmesi gerekmektedir. 10 Ağustos seçiminden sonra yapılan analizler, işini özenli bir şekilde yapan birkaç isim dışında, şaşırtıcı bir şekilde ‘kazananlar enflasyonu' yaratmanın ötesine geçemedi. Bu yaratılan ‘kazananlar enflasyonu'ndan kasıt tabii ki Demirtaş'ın aldığı oylar üzerinden yapılan güzellemeler. Demirtaş'ın aldığı oyların sosyolojik zemininin peşine düşmek HDP'nin geleceği hakkında çizilecek resmin daha da netleşmesini sağlayacağı gibi, seçim kampanyası boyunca nelerin doğru ve nelerin yanlış yapıldığının sağlıklı bir muhasebesi için de muazaam bir imkân sunacaktır.

Devamı
Demirtaş'ın Oylarındaki Mitler Gerçekler ve Beklentiler
IŞİD ve Çözüm Süreci

IŞİD ve Çözüm Süreci

2003'de ABD'nin Irak'ı işgal etmesiyle, Irak topraklarında yaşanan kaos, şimdi de kimsenin beklemediği ve anlayamadığı yeni bir aktörle, yani IŞİD'le başka bir boyuta taşındı. IŞİD'in Irak ve Suriye'de etkinleşmesiyle Ortadoğu'daki şiddet arttı. Sınır komşuluğunun yanısıra, geçmişten gelen tarihsel, ekonomik ve siyasal ilişkilerinden dolayı Türkiye bu bölgede yaşananlara hiçbir zaman kayıtsız kalmamıştır. IŞİD, diğer ülkelerin farklı planlar kurduğu Irak ve Suriye'de tüm dengeleri altüst etmiştir. Çünkü IŞİD örgütünün yapısı, finansman kaynağı, kısa sürede nasıl bu kadar güçlendiği belirsizliğini korurken, tek bilinen gerçek IŞİD örgütünün Irak'ın geleceğini yönlendirmek istemesi ve bunun için enerji noktalarına odaklandığıdır.

Devamı

Türkiye bir kez daha kanlı sokak siyasetinden medet uman aktörlerin terör eylemleriyle karşı karşıya. Kanlı sokak siyaseti, meşruiyetini ve varlık zeminini yitirmiş kirli unsurların tevessül ettikleri bir yol. Bu unsurları sadece yerli unsurlar olarak düşünmek de doğru değil. Düpedüz uluslararası bağlantıları olan ve hatta uluslararası aktörlerin manipülasyonu ile hareket eden unsurlar bunlar. Sorunun uluslararası boyutu ortadayken, sadece Türkiye'nin içine bakarak analiz yapamayız. Hedef, çözüm sürecini bitirmek.

AK Parti Türkiye'nin dönüşümünde muktedir olma konumuna geldiğinden itibaren sokakların ateşiyle imtihan edilir oldu. 2007 Cumhurbaşkanlığı krizi döneminde de meydanlar harekete geçirilmişti. Ancak o dönemde meydanların destekçisi olan Kemalist vesayet hâlâ güçlü bir direnç ortaya koyabiliyordu. Gezi olayları, AK Parti iktidarını seçim yoluyla ya da vesayetçi unsurların müdahalesiyle götüremeyeceğini anlayan çevrelerin öfkesini sokaklara taşımıştı. 17 Aralık denemesi ise devletin kritik kurumlarında odaklanan paralel yapının toplumsal bir sermayeyi AK Parti aleyhine çevirmesiydi. Kobani gösterilerinde ortaya çıkan şiddet ise yeni bir öfkenin tezahürü.

Kobani'de yaşanan katliamlar üzerinden özellikle Kürt siyasal hareketinin sokağı siyaset üretme ve politik söylemini meşrulaştırmak için bir sonuç alma yöntemi olarak kullanması, birçok kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlandı.

Başbakan Davutoğlu'nun AK Parti grup toplantısında çerçevesini açıkladığı "İç Güvenlik Paketi"nde önemli değişiklikler bulunuyor. Bu değişikliklerin içinde, gösterilere silahla ya da molotof kokteyliyle katılanlara yönelik yeni yaptırımlar, gözaltı sürelerinin yeniden düzenlenmesi ve Jandarma ve Sahil Güvenlik komutanlıklarının atama ve sicil yetkilerinin doğrudan İçişleri Bakanlığı'na bağlanması konuları tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu tartışmaların içeriği, daha çok güvenlik sektörünün geçmiş dönemlerde sivil siyasal aktörlerinin denetimine tabi olmadığı dönemler hatırlatılarak oluşturulmakta.

Bir türlü taşların yerine oturmadığı Ortadoğu'da siyaset de söylemler de devinim halinde. Barış ve uzlaşma da şiddet ve çatışma da kendini meşrulaştıracak söylemle geliyor. Çözüm sürecinin neresinde olduğumuza dair muhasebemizi söylemlerin analizi üzerinden yapmakta fayda görüyorum. Artık herkesin malumu ki, ABD'nin IŞİD ile savaş stratejisinin getirdiği fırsatlardan istifade eden PKK, 2012'de Çözüm süreci başladığında bulunduğu yerde değil.

Yenişafak'a konuşan SETA Ankara Hukuk ve İnsan Hakları Araştırmaları Direktörü Yılmaz Ensaroğlu, Çözüm Süreci'nde gelinen noktayı ve yaşanan hareketliliği değerlendirdi. Ensaroğlu, “Bütün yükü sadece hükümete veya HDP'ye yıkıp kenara çekilemeyiz. Herkese büyük görevler düşüyor.” dedi.

İletişim aracı mesajın ta kendisidir der McLuhan. Yani, taş yerinde ağırdır. Doğru söz, mecrasını bulduğunda, o mecranın gerektirdiği kodlarla söylendiğinde anlamlıdır.

AK Parti'nin zor bir iktidar deneyimi yaşadığını tespit etmeliyiz. Bu parti hem Kemalist düzenin isteyerek ya da istemeyerek ürettiği her türlü vesayeti aşmak hem de kalkınmayı ve demokratikleşmeyi sağlamak mecburiyetinde.

Tüm dikkatlerin IŞİD'le havadan mücadeleye çevrildiği bir zamanda Esed rejimi kendisini radardan çıkardığı gibi iki ana strateji izledi.

Suriye meselesinin başında sahip olunan çözüm çeşitliliği zaman geçtikçe, dinamiklerin sayısı can kayıplarına paralel bir şekilde artınca kaybedildi.

Başbakan Davutoğlu'nun Hacıbektaş ve Dersim çıkışları, Ortadoğu'da etnik ve mezhepsel kutuplaşmanın en üst düzeyde olduğu bir dönemde yapılmış olması nedeniyle de son derece değerlidir.

AK Parti'ye yönelik "otoriterleşme ve yolsuzluk" suçlamalarının uzun süre iktidarda olan her siyasal partinin karşılaştığı bir durum olduğunu düşünebiliriz. Ancak kendi başarısı ile yüzleşmek bambaşka bir şey.