"Açılımın Usulü İçeriğinden Daha Önemli"

Türkiye'de sadece Kürtler devletin yanlış politikalarının hışmına uğramadılar. Doğrudur, en uzun süreli ve maliyetli politikalara Kürtler maruz kaldı, ama bundan diğer kesimler de muaf değil. Kaldı ki, Kürtlerin maruz kaldığı politikalar, Kürtler dışındaki toplumsal kesimlerde de yadsınamaz kötü sonuçlar üretti. Belki de meseleyi şöyle okumak gerekir: Devlet diye sabit, değişmez bir olgu yoktur. Devlet, onu yöneten kadroların zihniyetine göre politikalar üretir. Toplum, aslında, başından beri bu ayrımın bilincinde oldu. Karar mekanizmalarının tepesindeki kişilerle ilişkili olan meselesini devlete mal etmedi. Faili meçhul cinayetleri, o gün karar mekanizmasını ellerinde bulunduran kişilerin bir sorumluluğu olarak algıladı ve onlara oy vermedi. Bugün iç ve dış dinamiklerin değişmesiyle, Türkiye'nin öncelikleri, tehdit algısı, gelecek tasavvuru değişiyor ve bunların bir yansıması olarak da Kürt sorununa bakışı değişiyor.

Devamı

Kürt Sorununun Çözümü, DTP ve MHP'nin Tutumuna Bağlı

Kamuoyu başından beri Kürt sorunu ile PKK arasında bir ayırım yapmamaktadır. PKK, Kürt sorununun bir ürünü ve parçasıdır. Bu çerçevede, Kürt sorunu, PKK'dan önce de var olduğu gibi, PKK sorunu çözüldükten sonra da pekâlâ varlığını sürdürebilir. Dolayısıyla PKK, esasında, silahsızlanma parantezinde değerlendirilmeli iken, Kürt sorunu çok daha kapsamlı tedbir ve dinamiklerle yönetilebilir bir yola sokulabilir. Bu çerçevede, Öcalan'ı da doğru konumlandırmak gerekir. Öcalan, PKK ve PKK'nın Kürt sorununu ilgilendiren boyutları çerçevesinde ve bununla sınırlı bir biçimde ele alınmalıdır ve sorundaki payı ölçüsünde çözüm sürecinde rol alabilir. Bir örgüt olması hasebiyle, PKK'ya ilişkin meselelerde bir muhatap arayışına girmenin belli bir rasyonalitesi olabilir. Dolayısıyla, Öcalan'ın veya başka birilerinin "silahsızlanma" parantezinde nasıl bir rol oynayabileceğinin stratejisi üzerinde kafa yorulabilir.

Devamı

DTP, yaptığı birçok açıklamada, çözüm için Öcalan'ı adres göstermektedir. Muhataplık tartışması olarak da gündeme gelen bu temayül, “Öcalan, Kürt sorununun sahibidir” cümlesiyle temellendirilmektedir. Öcalan'ın Kürt sorunundaki payı ve sahiplik oranı ayrı bir tartışmanın konusudur. Ancak, Öcalan'ın avukatları aracılığıyla verdiği demeçlerde, çözüm için adres gösterdiği DTP'nin, sorumluluğu üstünden atarak bu rolü Öcalan'a iade etmesinin çözüm sürecine katkı sunmadığı açıktır. Sorunu dillendirmek ve çözüm için strateji geliştirmek üzere kurulan bir siyasal partinin, “çözüm için benimle değil, Öcalan'la görüşün” anlamına gelecek açıklamalar yapmasının siyasi rasyonalitesini anlamak güçtür. Her zamankinden daha fazla rol üstlenmesi ve inisiyatif kullanması gereken DTP'nin bu süreçte, bütün çabasını Öcalan'ı denkleme sokmaya hasretmesi, hem çözüm sürecinin selametini hem de DTP'nin siyasal varlığını sıkıntıya sokmaktadır.

Türkiye, bugüne kadar, Kürt sorununun ekonomik, siyasal, psikolojik ve güvenlik dinamiklerini hesaba katan bütünlüklü ve kapsamlı bir çözüm stratejisi geliştiremedi. Farklı zamanlarda sorunu oluşturan farklı dinamiklerin tekil olarak öne çıkarılmasıyla geliştirilen çözüm önerileri, sorunu bütünüyle kapsayamadığı için bir ilerleme sağlanamadı. Sonuçta bu eksiklikler bugün fark edilmiş ve sorun bütün yönleriyle tartışmaya açılmış durumdadır. Soruna taraf olan bütün aktörler, üzerinde anlaştıkları bir stratejiden yoksun olsalar da niyet düzeyinde çözümün gerekliliği ve aciliyeti yönünde bir mutabakata varmış gözüküyorlar.

24 SAAT Kürtçe yayın yapacak TRT 6 (Şeş)'nın faaliyete geçmiş olması, devletin Kürt sorununa yaklaşımında bir kırılma noktasıdır. Bir fiilî durum olarak ortaya çıkan bu adım aracılığıyla, devletin Kürt politikası yeni bir dönemece girdi. Bu açılım, Kürtçe yayınla ilgili bugüne dek varlığını sürdüren yasağın gereksizliğini ortaya çıkardığı gibi, Kürtçenin kullanımıyla ilişkili halen devam eden birçok yasağı ve kaygıyı da anlamsızlaştıracak. Cumhuriyet'le beraber neredeyse Kürtçeyi kullanan herkesin maruz bırakıldığı suçluluk ve isyan arasında değişen duygular, anadili Kürtçe olan halkı devlete yabancılaştırdı.

SETA Başkanı Taha Özhan, 2. yıldönümünde Mısır Devrimi sonrasında yaşanan olayları ve ülkedeki siyasi krizi Anadolu Ajansı'na değerlendirdi.

CHP neden değişemiyor?

Türkiye, yüzyıllık siyasal sorunlarla yüzleşme sancıları çekerken, CHP siyasal enerjisini kendi iç tartışmalarına harcamaktadır.

Devamı
CHP neden değişemiyor
Analiz Siyaset Arayışından Arayış Siyasetine CHP

Analiz: Siyaset Arayışından Arayış Siyasetine CHP

2010 yılından beri bir “siyaset arayışı” içerisinde bulunan CHP'nin, 2012'nin ikinci yarısından itibaren bir “arayış siyaseti”ne yöneldiği görülüyor.

Devamı

Kürt sorunu yıllardır çözül(e)miyor ancak çözümden yana umutlar zaman zaman çok azalsa da hiç kaybolmuyor. Kürt sorunundan yana yeniden umutlandığımız günler yaşıyoruz. Tabii, bu dalgalanmalar, karşılıklı olarak sorunun aktörleri/tarafları arasında ve aktörlere/taraflara karşı toplumda ciddi bir güvensizliği de beraberinde getirdiğini belirtelim.

Belayıd suikastını bir sonuçtan çok Tunus için yeni bir siyasi dalganın ve toplum mühendisliğinin başlangıcı olarak okumak doğru olacaktır.

Türkiye'nin AB üyeliği ancak Türkiye'nin AB perspektifi ile AB'nin Türkiye perspektifinin örtüşmesiyle mümkün olabilir.

Esed'in yıkılışıyla Esed'i ayakta tutan dinamik ve hesaplar da ya tekrar gözden geçirilecek ya da hepsi Esed'le birlikte Ortadoğu jeopolitiğinde sıkıntılı bir döneme girecekler.

II. Açılım döneminde CHP'de ve MHP'de siyaset dışı müdahalelerle lider ve üst düzey kadro değişimi yaşandı. BDP, açılım sürecindeki anlamsızlığını anayasa oylamasında derinleştirse de; Kürt meselesinde büyük ölçüde PKK merkezli dili kullanan ama PKK ekosisteminin dışındaki isimleri de bünyesine katarak özünde olmasa da şeklen kısmî bir değişim yaşadı. PKK ise 2010 'Arap İsyanlarını' neredeyse baştan aşağı yanlış okuyarak bölgedeki değişim eksenini ıskalayıp statükonun ayakta kalan son birkaç bekçisi rolünden öteye geçecek bir çizgi izlemedi. Sadece kan akıtabildiği için kan akıtmayı tercih eden PKK, siyasal anlamda Baas parantezinde kaldığı son birkaç yıl boyunca binlerce insanın ölmesine yol açmaktan başka bir görev ifa etmemiş oldu. Öcalan ise hapishane şartlarında "eski Türkiye aktörleriyle" kurguladığı şablonun "yeni Türkiye" ve "yeni PKK" karşısında nereye oturduğunu bile anlayamıyordu. Bu durumla yüzleşmek yerine, Öcalan, PKK ve Kürt meselesine dair "son cümleleri" söylemeyerek durumu idare etmeye gayret etti.

CHP'nin eski liderinin, Türkiye siyasetinin genelinde ve CHP özelinde değişime karşı bir duruş sergilediği söylenebilir.

SETA Araştırmacı'larından Yavuz Güçtürk Türkiye'nin insan haklarına yaklaşımını, sivil toplumun durumunu, devletin insan hakları konusunda geliştirdiği kurumların tavırlarını değerlendirdi.

SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, TRT1'de yayınlanan Enine Boyuna programında, Başbakan Erdoğan'ın Ergin Saygun ziyaretini yorumladı.

Bosna'da yaşananların üzerinden neredeyse yirmi yıl geçtikten sonra bu sefer Suriye'de yaşanan trajedi Amerika'da yapılacak başkanlık seçimlerinin kurbanı oluyor.

28 Şubat post-modern darbesinin 16. yıldönümü nedeniyle, SETA “Bin Yıllık Darbe!: 28 Şubat” başlıklı özel bir panele ev sahipliği yaptı.

28 Şubat sürecinde yargı, brifinglerle baskı altına alındı; istenen doğrultuda karar vermeyen savcı ve hâkimler hemen başka yerlere sürgün edildiler.

SETA tarafından hazırlanan “AK Parti Dönemi Türkiye Ekonomisi” başlıklı rapor, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın da konuşmacı olduğu bir panelle kamuoyuna tanıtıldı.

2012'nin son günlerinde Öcalan ve MİT yetkililerinin İmralı'da yaptıkları görüşmeler neticesinde başlayan bu yeni süreç, üçüncü çözüm girişimine işaret etmektedir. Başbakan başta olmak üzere siyasal iradenin açıktan sahip çıktığı bu sürecin en önemli özelliği, Kürt siyasetinin en etkili aktörü Abdullah Öcalan'ın doğrudan birincil aktör, Kürt seçmenle en yakın teması kuran ve demokratik meşruiyete sahip BDP'nin ise ikincil aktör olarak muhatap alınıp, onların üzerinden bir çözüm arayışına gidilmesi oluşturmaktadır.