Anayasa değişikliği ve referandum süreçlerinin, alışılagelmiş gelenekselleşmiş bir formu var: Milletten önce Anayasa Mahkemesi’ne gitmek.
Devamı
Türkiye iç siyasetinde halkın iktidarın merkezine taşındığı, bastırılan kimliklerin tanındığı bir demokratikleşme sürecine, dış politikada ise bağımlılıkları aşmaya yönelik bir yaklaşıma tanıklık ediyoruz.
Devamı
Batılı siyaset bilimciler ve gazeteciler son dönemde yoğun bir şekilde Batılı siyasetin giderek daha da popülizme kayan krizini anlamaya çalışıyorlar.
İlginçtir, siyaset kurumunun "beka" tartışması değişimci-statükocu ayrımına geldi, dayandı. Bazı liberal çevreler AK Parti- MHP'nin "ülkenin tehlike altında olduğu" tespitinde birleşmesini "statükonun zaferi" olarak görüyor.
CHP ne toplumu ne de siyaseti okuyabiliyor, karşıtlığın en basit ve keskin formunu siyaset yapmak zannediyor. İşin garibi bu tutum CHP'nin oy kaybetmesine de neden olmuyor.
SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş Anayasa değişiklik teklifi üzerine değerlendirmelerde bulundu.
67 yıllık demokrasi tarihinde 65 farklı hükûmetin kurulmuş olması bu sistem değişikliğinin gerekçesi için bir başlangıç noktasıdır.
Devamı
1982 Anayasası'nın çerçevelediği şiddet kurgusu hem siyasi hem de bürokratik anlamda hesap verebilir ve öngörülebilir olmayan aktörler aracılığıyla devletin ve toplumun kontrol altında tutulmasına imkân tanımıştır.
Devamı
Milliyetçi seçmene yönelik kurguladığı “bölünme” söylemi tutmayan CHP, bu sefer çekmecede her zaman yedekte tuttuğu “rejim” tartışmasını gündeme getirdi.
Yürürlükteki 1982 Anayasası’na göre mevcut hükumet sisteminin parlamentarizm ilkeleri üzerine inşa edildiği varsayılsa da, mevcut sistem sorumsuz bir Cumhurbaşkanlığı kurumunu merkeze alan vesayet yanlısı bir anlayış üzerine temellendirilmiştir.
Referandum sürecinin kolay geçmeyeceğini artık hepimiz biliyoruz. Şer odakları kirli araçlar kullanarak Türkiye'nin atacağı bu tarihi adıma engel olmaya çalışıyorlar, çalışmaya da devam edecekler.
CHP’nin Cumhurbaşkanlığı sistemine yönelik siyasetinde, parti adına Baykal’ın konuşması en önemli taktiksel hatalardan biriydi. Çünkü 367 krizinin mimarlarından biri olan Deniz Baykal’la ilgili toplumsal hafızamız daha çok taze.
Yüz yıldır milletin önüne anayasa dayatanlar şimdi dayatmadan şikayet ediyor. Hiç ikna edici değil.
CHP seçmeni genel başkanları Kılıçdaroğlu'na Başbakan ile bir bardak çay içtiği için söylemediğini bırakmıyor. Beceriksizlikten başlayarak ihanete kadar hepsi birbirinden ağır ithamlarda bulunuyorlar.
Çok zor günlerden geçtiğimizi düşünebiliriz. Türkiye açısından esas mesele bu süreçte birliğimizi, dirliğimizi muhafaza etmek, ayakta kalmak, büyümeye devam edebilmektir.
CHP yine siyaset üretemiyor. Halbuki MHP oldukça esnek bir tavır sergilemek kaydıyla siyaset yapıyor. Değişimin içinde yer alarak pazarlık şansı kazandı.
Şimdi ülkede AK Parti'den daha büyük bir siyasal merkez yok. Fakat AK Parti aynı zamanda bir sivil toplum örgütü gibi. Artık Erdoğan sadece bir siyasal aktör değil. Toplumun nirengi noktası.
2017'ye baktığımızda FETÖ, PKK ve DEAŞ terörünün hedefi haline gelen AK Parti ve Türkiye devleti arasındaki bağlar güçlenerek devam edecektir.
Uluslararası müesses nizamın temsilcileri Türkiye'yi yıllarca terör sopasıyla hizaya soktular! Bugün yine aynı sopayı gösteriyorlar, ancak bu kez işlemiyor, millet bu oyuna müsaade etmiyor.
Öneride seçimlerin eşzamanlılığı ile birlikte düşünülmesi gereken bir diğer başlık yasama ve yürütmenin karşılıklı olarak birbirilerini yenileyebilmesidir. Her ne kadar bu durum “fesih” biçiminde adlandırılsa da kastedilen aslında karşılıklı yenilemedir.
2002'den beri en temel kırılma hattı bürokratik vesayet ile demokratik güçler, yani milli irade arasındaydı. MHP Meclise girdiği 2007'den itibaren bu karşılaşmada tampon görevi gördü.