Kriter'in Mart Sayısı Çıktı: Şehirlerimizin Geleceği | 2024 Yerel Seçimleri

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 88. sayısı raflarda yerini aldı.

Devamı
Kriter'in Mart Sayısı Çıktı Şehirlerimizin Geleceği 2024 Yerel Seçimleri
Ateşkeste Son Durum İsrail Yine Aşırı Sağa Teslim

Ateşkeste Son Durum: İsrail Yine Aşırı Sağa Teslim

Netanyahu'nun operasyona devam kararıyla bir yandan Divan’ın temennisi çiğnendi, diğer taraftan yargılama sürecine yönelik İsrail'in hanesine bir çentik daha atıldı.

Devamı

Ürdün’deki üç Amerikan askerinin İran yanlısı milisler tarafından İHA saldırısıyla öldürülmesi şiddeti giderek artan bölgesel savaşta yeni bir tırmanış başlattı. 7 Ekim’den beri bölgesel savaş kaygılarının artık anlamsızlaştığını yazmıştık. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Gazze’deki savaşı bölgeye yayma ve ABD’yi İran’la çatışmanın içine çekmeye çalıştığını da belirtmiştik. Ürdün saldırısıyla bu çabaların kısmen başarıya ulaştığını söylemek mümkün. Son bir haftadır ABD’nin bölgede farklı hedeflere yaptığı askeri operasyonlar buna işaret ediyor. Seçim senesinde İran karşısında zayıf görünmeye tahammülü olmayan Başkan Biden’ın bir yandan da bu tırmanışı kontrol altına tutmak istediği açık.

Batılı hükümetler dört aydır masum Filistin halkına yönelik devam eden İsrail vahşetine ve soykırım siyasetine kayıtsız ve şartsız destek vermeye devam ediyor. Batı'nın sağladığı askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik desteğin İsrail'in güvenliğinin sağlanması için değil, bilakis İsrail'in masum sivillere yönelik soykırım zulmünün devamı için olduğu açık. Batı'nın desteği olmadan İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırgan, yayılmacı ve sömürgeci politikalarını sürdüremeyeceğini herkes çok iyi biliyor. Bundan dolayı da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve diğer Batılı ülkeler İsrail'in soykırım suçunun suç ortağı olduğu rahatlıkla iddia edilebilir.

Bu hafta sonu ABD Dışişleri Bakanı Blinken 7 Ekim sonrası beşinci kez Ortadoğu turuna çıkıyor.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 87. sayısı raflarda yerini aldı.

Ürdün Saldırısı ve Biden’ın Tercihleri

Ürdün’deki bir Amerikan üssüne düzenlenen saldırıda üç askerin hayatını kaybetmesi hâlihazırda devam eden ‘düşük yoğunluklu’ bölgesel savaşın şiddetinin artacağının habercisi görünüyor. Amerikan basını 17 Ekim’den beri bölgedeki Amerikan güçlerine 165 civarında saldırı olduğunu ancak Ürdün saldırısına kadar can kaybı yaşanmadığını haberleştirdi. Irak İslami Direnişi örgütünün İsrail’in Gazze’deki saldırılarına cevap olarak gerçekleştirdiğini açıkladığı İHA saldırısı, metodu, gerçekleştirildiği yer ve ölümcül sonucu itibariyle bölgesel çatışmada yeni bir aşama anlamına geliyor. İsrail’in Gazze operasyonlarının devamı ve Hizbullah’a karşı saldırılarının artması Amerikan güçlerinin de daha fazla doğrudan hedef alınması sonucunu doğurarak bölgesel çatışmanın şiddetlenmesini sağlayacaktır.

Devamı
Ürdün Saldırısı ve Biden ın Tercihleri
İsveç e Onay ve Reisi nin Ziyaretinin Ardından

İsveç’e Onay ve Reisi’nin Ziyaretinin Ardından

Yerel seçim süreci adayların açıklanması ve kampanyaların şekillenmesi ile hızlanırken dış politika gündeminde iki önemli gelişme yaşandı. İlki, İsveç'in NATO'ya katılım protokolünün salı günü 286 kabul oyu ile TBMM'den geçmesiydi. İkincisi İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin önceki gün gerçekleşen Ankara ziyareti ve bu ziyarette imzalanan 10 anlaşmaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Biden'ın İsveç'in üyeliği ve F-16'ların satışı süreçlerini eş zamanlı götürmekte anlaşmalarından sonra bu onayın gerçekleşmesi bekleniyordu, sürpriz olmadı. Nitekim ABD Başkanı Biden da eş zamanlı olarak Kongre'ye F-16'ların Türkiye'ye satışını onaylamaları yönünde çağrıda bulunan bir mektup gönderdi. Bundan sonraki safahatta topun Washington'da olduğu açık. Biden Yönetiminin F-16'ların Türkiye'ye satışını Kongre'den geçirmesi bekleniyor. Biden Yönetimi lobilerin direncini aşmak durumunda, aşamadığı seçenekte ise Kongre'ye sunmadan bu satışı gerçekleştirmek durumunda.

Devamı

İsrail'in Gazze'deki katliamları devam ederken Ortadoğu'da dikkatler giderek İran'a yoğunlaşıyor. Kızıldeniz'de seyrüseferi engellediği için Husilerin ABD-Britanya tarafından vurulmasından sonra İran ve Pakistan arasında karşılıklı füzelerin ateşlendiği bir terörle mücadele gerilimi yaşandı. Geçtiğimiz cumartesi de İsrail, Şam'da İran Devrim Muhafızları'ndan beş yetkiliyi öldürdü. Bu saldırı İsrail'in Suriye'deki İran varlığına önceki operasyonlarının devamı. Temel gerekçesi İran'ın Direniş Ekseni unsurlarına (Hizbullah ve Hamas'a) askeri destek temin etmesini engellemek. Ancak daha önemli husus, Biden yönetiminin aksine Netanyahu, İsrail-Filistin çatışmasının bölgeye yayılmasını istemesi.

Son bir haftada Ortadoğu yeni saldırı ve çatışma haberleri ile sarsılıyor. İsrail'in Gazze'deki katliamları ve Hizbullah ile Lübnan sınırındaki düşük yoğunluklu çatışması devam ediyor. Kızıldeniz'deki gerilimde ABD ve Britanya, dün Yemen'de Husileri dördüncü kez bombaladı. Washington, Husileri yeniden terör örgütü listesine aldı. Salı günü İran, Suriye'ye, Irak'a (Erbil) ve Pakistan'a (Belucistan) balistik füzelerle saldırılar düzenledi. Daha önce hep vekillerini kullanan İran'ın bu defa Devrim Muhafızları ile saldırması dikkat çekti. Vekilleri üzerinde verdiği tepkiyi yeterli görmeyen İran'ın son saldırıları meşhur "stratejik sabrının" dışına çıkması olarak görüldü.

7 Ekim sonrasında İsrail’in Gazze’ye saldırılarının bölgesel bir savaşı tetikleme ihtimalinden bahsediyoruz. Son haftalarda yaşanan gelişmeler aslında bölgesel bir savaşın zaten içinde olduğumuza işaret ediyor. Ancak bu tür çatışmaların yoğunluğunun artıp azalması ve taraflarının her zaman net olarak belli olmaması bölgesel savaşın adını koymamızı zorlaştırıyor. Artık ülkeler arasındaki savaşların karmaşık bir şekilde gerçekleşmesi, farklı mecralarda cereyan etmesi ve tarafların farklı kapasitelerini harekete geçirmesi ‘klasik’ topyekûn savaşların daha ender hale gelmesi sonucunu doğurdu. Daha az maliyetli, düşük riskli ve inkâr edilebilir olması itibariyle birçok ülkenin vekalet savaşlarını tercih ettiğini görüyoruz. Bu tür vekalet savaşları, ülkelerin doğrudan birbirlerine savaş ilan etmeden yoğunluk derecesi gerektikçe artırılabilen bölgesel bir savaşın tarafı olmalarına olanak veriyor.

Bu analiz Husilerin Yemen’de kontrolü ele geçirecek düzeyde güçlü bir aktör haline gelme sürecini dini, siyasi ve toplumsal referansları göz önünde bulundurarak incelemekte ve akabinde Kızıldeniz’deki saldırıların bölgesel ve küresel yansımaları üzerine bir projeksiyon sunmayı amaçlamaktadır.

İran neden Erbil’deki bazı hedeflere saldırı düzenledi ve saldırının etkisi ne oldu? İran’ın Erbil saldırısı ilgili aktörlerce nasıl karşılık buldu? İran neden Pakistan topraklarındaki bazı hedeflere yönelik saldırı düzenledi? İran’ın Pakistan saldırısı nasıl karşılık buldu? İran’ın saldırılarını geniş bir bölgesel siyasi çerçevede düşündüğümüzde nasıl anlamlandırabiliriz?

Bu analizde küresel ticaretin en önemli geçiş güzergahlarından biri olan Kızıldeniz’e yönelik Yemen’deki Husilerin saldırıları ile neden olduğu tehditler ve bu bölgenin güvenliğine yönelik jeopolitik riskler ele alınmaktadır. Ayrıca Husi saldırılarının Kızıldeniz güvenliğine yönelik ekonomik ve askeri boyutları da irdelenmektedir. Bu kapsamda ekonomik güvenlik konusu uluslararası deniz taşımacılığı şirketlerinin alternatif rotaları, küresel ekonomiye maliyet ve sigorta risk primleri üzerinden; askeri güvenlik konusu da Babülmendep ve Aden Körfezi’nin güvenliği, Afrika Boynuzu’nda yükselen gerilimin Kızıldeniz güvenliğine etkileri, Körfez ülkeleri ve Mısır’ın krize yaklaşımları üzerinden incelenmektedir.

Lahey'de İsrail soykırım suçlaması ile yargılanırken İsrail-Filistin çatışması bölgeye yayılıyor. ABD ve Britanya uçakları perşembe gecesi Yemen'in Sana, Saada ve Dhamar şehirleri ile Hudeyde vilayetinde 72 hedefe hava saldırısı gerçekleştirdi. 19 Kasım'dan bu yana Husiler, Gazze'deki katliama tepki olarak Kızıldeniz'de İsrail'e giden gemilere saldırıyordu. Dün ABD Başkanı Biden, gerekirse Husilere yönelik saldırılarını sürdüreceklerini açıkladı. Dünya nakliye trafiğinin yüzde 15'inin gerçekleştiği Kızıldeniz'de seyr-ü seferin güvenliğini sağlamak ve İsrail'i korumak amacıyla perşembe gecesi yapılar saldırılara tepkiler gecikmedi. İran ve vekilleri hava saldırılarını şiddetle kınarken Türkiye eleştiride bulundu. Suudi Arabistan ise bölgede artan gerilimden kaygılarını ifade etti. Riyad, ABD-Britanya müdahalesinin Husilerle anlaşmasını ve Yemen'den çekilmesini geciktirmesini istemiyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken Ortadoğu'da 4. turunu yaparak savaşın bölgesel yayılmasını engellemeye çalışıyor. Ancak bu son hava saldırıları Biden yönetimi İran ve vekillerine caydırıcı saldırıların gerekli olduğunu düşündüğünü gösteriyor. Tercih ettikleri yöntem Husiler başta olma üzere sorun çıkaranların kapasitesini kontrollü şekilde zayıflatmak. Bu yaklaşımın işe yaraması da yeni çatışmaların önünü açması da olası.

SETA Dış Politika Araştırmacısı Murat Aslan, NTV ekranlarında yayınlanan Güne Başlarken programında, ABD ve İngiltere’nin Yemen’deki Husi hedeflerine yönelik düzenlediği hava saldırıları üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Ortadoğu yeni yıla suikastlar ve terör saldırıları ile girdi. Salı günü Hamas'ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı El Aruri Beyrut'ta öldürülürken çarşamba günü İran'ın Kirman şehrinde DEAŞ'ın üstlendiği iki bombalı saldırıda 103 kişi hayatını kaybetti. Bu saldırılar gözleri İsrail'e çevirirken İran ve Hizbullah "intikam ve ağır bedel ödetme" sözü verdi.

2024'ün henüz ilk haftasında Afrika'da yaşanan gelişmeler kıtanın bu yıl hareketli geçeceğinin sinyallerini veriyor. Kızıldeniz jeopolitiğinin 2024 yılında önem kazanması beklenmekte. Bu kapsamda Etiyopya ve Mısır'ın BRICS'e dahil olması Afrika'da Kızıldeniz ve Nil Havzasının adından sıkça söz ettirmesi muhtemel. Ancak 54 ülkenin yer aldığı Afrika'da tek önemli bölge buralar olmayacaktır.

Yeni yıla çok yoğun bir gündemle girdik. Suudi Arabistan'da oynanacak Süper Kupa maçının ertelenmesi, 1 Ocak sabahı yapılan "Şehitlerimize rahmet, Filistin'e destek, İsrail'e lanet" yürüyüşü ve bu yürüyüşte tevhid bayrağı taşıyan bir katılımcıya yumruklu saldırı, Anıtkabir'deki provokasyon, AYM-Yargıtay yetki tartışması, MİT'in 34 İsrail casusunu yakalaması, Hamas liderlerinden Aruri'nin Beyrut'ta İsrail tarafından öldürülmesi Kızıldeniz'de Husilerin seyrüseferi engellemesi, Suriye'de Devrim Muhafızı lider kadrosundan birisinin öldürülmesi ve Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin dördüncü yıldönümünde İran'da 95 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan iki bombalı terör saldırısı. Bu olaylar içeride yerel seçimlere giderken geride bıraktığımızı sandığımız rejim tartışmasını laiklik, hilafet, Cumhuriyet değerleri ve Arap düşmanlığı üzerinden yeniden alevlendiriyor. Dışarıda ise bölgesel düzlemde İsrail-Filistin çatışmasının yayılması riskini yükselten gerilimler olarak öne çıkıyor. İlki seçim ortamının gerginliği ve kampanyaları ile ilgili. İkincisi uluslararası sistemdeki belirsizliklerin ve güç rekabetlerinin Ortadoğu'ya tehlikeli yansımaları ile alakalı.

İsrail’in Gazze’nin kuzeyinden bir kısım askerini çekmesi sonrasında Hamas liderlerinden Salih el-Aruri’ye Beyrut’ta suikast düzenlemesi, savaşta yeni bir aşamaya geçtiğinin işareti olarak görülebilir. İsrail Başbakanı Netanyahu, bir süredir Washington’ın Gazze’deki operasyonlarını ‘toparlaması’ yönündeki taleplerine meydan okuyan bir dil kullanıyordu. Buna karşın Gazze operasyonlarında bir sonraki aşamaya geçmesi gerektiğinin farkındaydı. Amerikan Savunma Bakanı’nın İsrail ziyareti sonrasındaki gelişmeler, kamuoyu önündeki sert söylemine rağmen İsrail’in Amerikan telkinlerini dikkate aldığını gösteriyor.

7 Ekim’deki Kassam Tugayları’nın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Operasyonu sonrasında bölgedeki tüm dengeler alt üst oldu. İsrail ile Arap normalleşmesi durduğu gibi Gazze eksenli olarak bölgesel çatışma riskleri de giderek arttı. İran’ın başta Hizbullah ve Husiler olmak üzere bölgedeki vekil unsurlarının, İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal girişimine karşı eylemler içerisinde olması, İsrail’i de karşı adımlar atmaya sevk etti. Bu kapsamda Suriye ve Irak’ta hava saldırıları gerçekleştiren İsrail, son olarak Lübnan’da Hamas liderlerinden Salih Aruri’yi öldürdü. Bu suikast öncesinde de İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun Suriye’deki komutanlarından Razi Musevi, İsrail’in Şam yakınlarına düzenlediği saldırıda öldürülmüştü. 3 Ocak 2024’te ise Kasım Süleymani’nin mezarı yakınında iki ayrı bombalı saldırıda 103 kişinin hayatını kaybettiği, 146 kişinin de yaralandığı bir terör saldırısı gerçekleştirildi. Hayatını kaybedenlerin sayısının artması muhtemel bu terör saldırısının zamanlamasını ve bölgesel etkilerini uzmanlarına sorduk.