Bugün hukuk, dosya, polis tartışmak yerine, 'bekçi perspektifinden' mütevellit neovesayet odağına karşı siyaseti gündeminin merkezinde tutmaya çalışan entelektüel bir çabaya ihtiyaç bulunmaktadır.
Devamı
Yargı bağımsızlığının savcılar için oluşturulacak kurumsal güvencelerle sağlanacağını iddia etmek bugünkü tartışmada gerçekliği olmayan bir anlayış olmakla kalmayıp siyaseten de yanlış bir tavrı beraberinde getiriyor. 17 Aralık operasyonu gibi yolsuzluk paketi kılıfıyla siyasal alana fütursuzca dalarak siyaseti vesayetçi bir mekanizma ile tasarlama çabası son zamanlarda yargının rolünü tartışmaya açtı. Yargı bağımsızlığını temel değer olarak öne sürenler, bu argümanları aynı yargısal güvencelerin bir yargı iktidarına (jüristokrasi) dönüşmeye başladığı noktada sarfedince, rasyonel bir çizgiden uzaklaşıp ope/rasyonel bir mantığın esiri oluyorlar.
Devamı
Karşımızda, suçluyu yakalamak yerine suçu daha sonra kendi müdahalesinde kullanabileceği bir kıvama gelinceye kadar araçsallaştırarak açıkça suç işleyen bir odak var.
Küresel ticaret ve finans akışlarına açık kalarak büyüme ve kalkınma hedeflerini gerçekleştirmeye odaklanan serbest piyasa ekonomilerinde güçlü gelecek vizyonunu inşa eden iki kurucu kavram, istikrar ve öngörülebilirliktir.
Meşru siyasete 'zaman ayarlı' yargı bombalarıyla saldırılıyor. Farklı yerlerde farklı zamanlarda ayarlanmış bombaların tamamı Türkiye'nin kader yılı olması beklenen 2014 öncesinde aynı anda patlatıldı. Tam teşekküllü bir siyasi mühendislikle karşı karşıyayız.
Eğer ki bir çadır devletinde yaşamıyorsak, siyaset kurumu dışındaki hiçbir erk karar verme etkinliğinin merkezinde yer alamaz. Her siyasal düzen, ait olduğu toplumsal hayatı düzenler ve kendisinden başka hiçbir erkin bu alana müdahale etmesine izin vermez. Bugün yargı eliyle yürütülen operasyonlarda aleni bir şekilde bu müdahale meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Peki, bir ülkede yargı neden vardır? Daha açık bir şekilde sorarsak; ülke yönetiminde yargının işlevi nedir? Sadece ve sadece millete ait olan iradenin (egemenliğin) usullere ve prosedürlere uygun bir şekilde kullanılmasını sağlar. Yargının bu durumda demokratik yasaların oluşturduğu çerçevenin içinde kalması gerekir, bu demokratik yasalardan müteşekkil temel mantığa aykırı bir yöntemi ise asla belirleyemez. Hepsinden de öte, sahip olmadığı bir hakkı ülkenin gidişatına bakarak hukuki normun temel mantığının dışına çıkıp görevi haline getiremez. Bu açıkça yargının kendi içindeki hiyerarşiyi bozarak, adalete ulaşma üst normunu ayaklar altına almasıdır.
Sınav dosyalarının derinleştirilmesini talep etmek, merkezi sınavlara giren her çocuğun hakkını savunan ve her türlü yolsuzluklara karşı olan herkesin sorumluluğu.
Devamı
Bu yapı ortaya çıkarılıp etkisiz hale getirilmeden demokratik siyaset güvence altında olmayacaktır.
Devamı
28 Şubat 1997'de gerçekleşen post-modern darbenin devlet ve toplum üzerinde yol açtığı tahribat ve hâlâ giderilmemiş mağduriyetler SETA'da tartışıldı.
Yeni Asya gazetesinin sorularını cevaplayan SETA Hukuk ve İnsan Hakları Araştırma Asistanı Yavuz Güçtürk, Türkiye'nin kendi insan hakları sorunlarını çözmeden, başka ülkelere model olmaktan söz etmesinin doğru olmayacağı değerlendirmesinde bulundu.
SETA tarafından yayımlanan BM ve Uluslararası Eşitsizlik başlıklı analiz bağlamında düzenlenen panelde, BM'nin yapısal sorunları ve yapması gereken reformlar tartışmaya açıldı.
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun Kasım 2012'de yayınladığı rapor ve ele aldığı konular 13 Aralık 2012 tarihinde SETA'da tartışıldı.
Bir haftadan beri Türkiye, 30 Eylül günü Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan Demokratikleşme Paketi'ni tartışıyor. Paket etrafında yapılan tartışmaların ana odağını ise, açıklanan paketin beklentileri ne ölçüde karşıladığı ve çözüm sürecine muhtemel etkileri oluşturuyor. Aslında açıklanmadan önce de, hazırlanan paketin, toplumun farklı kesimlerinin kimi sorunlarına kısmi çözümler getirecek bir paket olması bekleniyordu. Nitekim Başbakan Erdoğan da, konuşmasına başlarken, bu paketin Türkiye'yi ağırlıklarından kurtaracak bir son paket olmadığını belirterek, tüm taleplerin bir paketle karşılanmasının makul ve rasyonel olmadığını vurguluyor ve devamının geleceğini beyan ediyordu. Ancak tüm beklentileri karşılamıyor oluşu, paketin önemini de azaltmıyor. Çünkü birden çok özgürlük alanına ilişkin düzenlemeler öngören bu paketi, aynı zamanda, bir insan hakları paketi olarak tanımlamak da mümkün. Demokratikleşme ve insan hakları ise, dinamik kavramlardır ve gelişen koşullar veya ortaya çıkan yeni sorunlar karşısında, yeni taleplerle sürekli yeni düzenlemeler yapmayı gerektirirler. O yüzden de, hiçbir paketin tüm talep ve beklentileri karşılaması düşünülemez ve beklenmemeli.
SETA Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Yılmaz Ensaroğlu, halkın, çözüm sürecini zora sokan aktörlerden hesap soracağı değerlendirmesinde bulundu.
SETA Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Yılmaz Ensaroğlu, demokratikleşme paketinin açıklanmasının gecikmesi üzerine değerlendirmelerde bulundu. Ensaroğlu, bugüne kadar demokratik reformların gecikmesinin Türkiye'nin hayrına olmadığının altını çizdi.
Çözüm sürecinin geldiği aşama ve bundan sonrasına dair değerlendirmelerde bulunan SETA Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Yılmaz Ensaroğlu, sürecin sağlıklı yürümesi için siyaset malzemesi yapılmaması gerektiğini belirtti.
Anayasa'da devlet "...insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti" olarak tanımlanır. Yani demokrasi, laiklik, hukuk devleti gibi temel nitelikler, Atatürk milliyetçiliği ve Anayasa'nın en sorunlu bölümü olan "Başlangıç" ilkeleriyle kuşatılarak sınırlandırılmıştır. Daha doğrusu, bu temel nitelikler, kendilerini devletin sahibi olarak gören bürokratik elitin keyfi tasarruf ve yorumlarına açık hale getirilmişlerdir.