Şam-Tel Aviv Değişime Direnme Ekseni

Yeni Ortadoğu’da eski metotlarla ayakta kalabilmek mümkün değildir, Suriye rejimi bunu İsrail’den daha önce anlayacaktır.

Devamı
Şam-Tel Aviv Değişime Direnme Ekseni

Suriye - İsrail: Kullanışlı Düşmanlık

Suriye rejimi İsrail için meşhur tabirle “bildikleri bir şeytandır” ve kapasitesini ve doğasını bilmedikleri ve kestiremedikleri diğer aktörlere karşı tercih sebebidir.

Devamı

Esed rejiminin krizin başından beri yürüttüğü kampanyaya baktığımızda hem metod hem de retorik açısından İsrail’in Hasbara’sıyla önemli paralellikler taşıdığını görmek mümkündür.

İran, Esad yönetimiyle arasına mesafe koymayı başarsaydı, bugün sadece Camp David Düzeninin çöküşüne değil aynı zamanda I. Dünya Savaşı düzeninin de baştan aşağı tartışılmasının önü açılmış olurdu.

Bayram Sinkaya’nın hazırladığı analizde, Arap baharını destekleyen İran yönetiminin Suriye sözkonusu olunca aldığı farklı tavır inceleniyor.

Suriye ile Türkiye halkı arasındaki bağı algılayamayan bazı çevreler, Suriye’deki gelişmeleri ve Türkiye’nin bu ülkeye yönelik izlediği politikayı okumakta zorlanıyor.

Yemen Devrimi: Yetki Devri mi, Salih Devri mi?

Salih rejimini devirmek amacıyla birleşen halk, Salih’e perde arkasından ülkeyi yönetme hakkı veren yetki devri anlaşması ile devrimlerinin ellerinden çalındığına inanıyor.

Devamı
Yemen Devrimi Yetki Devri mi Salih Devri mi
Ortadoğu'nun Siyasal Turnusolu Suriye

Ortadoğu'nun Siyasal Turnusolu: Suriye

Baas rejimi, Türkiye'nin Batılı izolasyon politikalarını kırmak için yaptığı yatırımları mahvetmekle kalmadı, Suriye'yi de geri dönülmez bir noktaya götürdü.

Devamı

II.Dünya Savaşı sırasında,Türkiye’nin Almanya lehinde savaşa girmesi karşılığında Hitler Suriye’yi Türkiye’ye vermeyi teklif etmişti?

Esad, ya reformcu lider kişiliğini ön plana çıkarıp değişimin mimarı olacak, ya da değişimin yol haritasının şiddet ile tayinine göz yumacak.

İstikrarı, halkın meşru taleplerinin yerine getirilmesiyle ilişkilendiren Türkiye, bu yönüyle bölgede bir paradigma kaymasına sebebiyet vermiştir.

Türkiye'nin Lübnan'daki duruşu mezhep üstü, herkese eşit mesafeli, çözüme endeksli ve kelimenin tam manasıyla "arabulucu" bir  mahiyettedir.

Hükümetin dağılması Lübnan'da aylar sürebilecek bir hükümetsizliğin başlangıcı olacaktır. Bu süreçte Türkiye Lübnan'a azami destek verecektir.

Lübnan Başbakanı Rafik Hariri’ye düzenlenen suikastin üzerinden 5 seneyi aşkın bir süre geçti.

Ortadoğu’da son yıllarda yaşanmakta olan gerilimler ve çatışmalar uzun bir süredir dünya siyasetinin sıcak gündemini teşkil etmektedir. Irak’ta 4 yıldan uzun bir süredir devam etmekte olan Amerikan işgali Irak’a istikrar getirememiştir. Irak işgali hızla bir iç savaşa dönüşmektedir. İç savaş durumunda ortaya çıkabilecek yıkım, hem Irak, hem de bölge açısından şu ana kadar yaşanan yıkımın çok daha ötesine geçecektir. Arap, Türkmen ve Kürt unsurlarından oluşan Irak, adeta Ortadoğu’nun mikrokozmozudur.

Amerika’nın dış politika yapım sürecine etkide bulunan önemli düşünce kuruluşlarından Council on Foreign Relations’ın başkanı Richard N Haas, Foreign Affairs Dergisi’nin Kasım/Aralık 2006 tarihli sayısında “The New Middle East1” (Yeni Ortadoğu) başlıklı bir makale yayımladı. Haas, makalesinde Ortadoğu’da Soğuk Savaş sonrası şekillenen Amerikan hegemonyasının sona erdiğini ve bölgede yeni bir döneme girildiğini vurgulamakta. Savaşın mimarlarından Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ara seçim hezimetinin ardından istifa etmek zorunda kaldı. Richard Perle, Eliot Cohen ve Kenneth Adelman gibi neo-conların önde gelen isimleri Irak konusunda mevcut politikanın bazı noktalarının yeniden gözden geçirilmesinin gerekebileceğini dile getirdiler2. 

Amerika Başkanı Nixon’ın ünlü Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Çin’e yaptıkları bir ziyaret sırasında Çin devlet başkanına Fransız devrimi hakkındaki düşüncelerini sorar.Kissinger, Avrupa ve dünya tarihinin seyrini değiştiren bu büyük olayı Çin başkanının nasıl değerlendirdiğini merak etmekte ve üstü kapalı olarak Çin’in Batı’nın siyasi ideallerini ne zaman benimseyeceğini sormaktadır

BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen 1701 no’lu karara göre Güney Lübnan’a 15000 barış gücü askeri konuşlandırılması öngörülmekte. Türkiye gündeminin son günlerdeki ana gündemi Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 no’lu kararı doğrultusunda Güney Lübnan’a asker gönderip göndermeyeceğidir. Cumhurbaşkanı Sezer, muhalefet ve köşe yazarlarının hemen hepsi bu konuda görüşlerini belirttiler.Kendi görev alanına girmeyen bazı konularda dahi zaman zaman görüş belirten Genelkurmay ise bu konudaki görüşünü henüz kamuoyuna aksettirmedi.

Mavi emzikli bebek cesedi, yıkık binalar, Nasrallah posterleri, Arap ülkelerinde öfkeli kalabalıklar, Condi Rice’ın yapay gülümseyişi, Arap Birliği'nin ölüm sessizliği, Türk basınında İsrailci köşe yazarlarının küstah tavırları ve İsrail’in uluslararası kamuoyunu hiçe sayan hâli; Lübnan fırtınası dindiğinde muhayyilemizde kalan kareler olarak kayda geçecek. Her krizin kaybedenleri ve kazananları olacağı gibi krizlerde yıldızı parlayan veya güvenilirliğini yitiren liderler ve kurumlar olur. Krizler âdeta turnusol kağıdı gibidir; gizli hesapları ve bilinçaltındaki karanlık düşünceleri ortaya çıkarır, biriken negatif enerji açığa çıkar ve yıkımın ardından bazı hesaplar yeniden gözden geçirilir