İstanbul'daki Nükleer Müzakerelerin Anlamı

ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya'dan oluşan P5+1 ile İran arasında devam eden nükleer müzakerelerin son görüşmesi İstanbul'da yapıldı.

Devamı
İstanbul'daki Nükleer Müzakerelerin Anlamı

Afrika ve Türkiye

26 Şubat Afrika kıtası için önemli bir gün. 15 Kasım 1884'te başlayan Berlin Konferansı 26 Şubat'ta sona erdi. Karlı bir kış günü sona eren Berlin Konferansı 1885'te Afrika kıtasını 50 parçaya böldü. Bu tarihten sonra Afrika bölünmüşlüğünü muhafaza etti. Afrika tarihinin yabancı işgalleri ve köleleştirmeden sonra en önemli olayı Berlin Konferansı. Geçtiğimiz hafta Berlin Konferansı'nın ardından tam 125 yıl geçmiş oldu.

Devamı

Kafkasya'daki yeni düzende yer almak isteyen ülkeler arasında Rusya ve ABD'nin yanı sıra İsrail'den Fransa'ya, İran'dan Hindistan'a birçok ülkenin hesabı var. Bu hesabın da basitçe 'bölgede istikrar' olmadığını söylemeye gerek dahi yok. Böyle bakıldığında Ermenistan'ın Türkiye üzerinden Batı ile entegrasyonu ABD için olumlu bir gelişme.

2010'un Afganistan için umut yılı olması bekleniyordu. Hamid Karzai'nin Cumhurbaşkanlığı yarışını kazanması, Amerikan Başkanı Obama'nın yeni tedbirleri ve Ocak sonunda Londra'da toplanacak Afganistan Konferansı olumlu bir perspektif oluşturdu. Sorun önümüzdeki aylarda uluslararası toplumun gündeminde kalacak ve Afganistan'ın yeniden inşası için vaat edilen sözler yerine getirilecekti.Ancak Afganistan'da yaşanan gelişmeler bu beklentiyi neredeyse boşa çıkaracak ölçüde hayal kırıklığı yarattı. Amerikan ve Afganistan Güvenlik Destek Gücü (ISAF) askerlerinin kayıpları artmaya başladı. Taliban'a karşı yürütülen operasyonlar başarılı olamıyor ve çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanıyor. Afganistan'daki savaş Pakistan'a sıçramış durumda.

Gürcistan’ın G. Osatya’ya girmesiyle başlayan Rusya ve Gürcistan arasındaki sıcak bir çatışmayla gözler Kafkaslar’a çevrildi. Ama kazan uzun zamandır kaynıyor. Öyle anlaşılıyor ki İslam dünyasında dondurulmaya çalışılan çatışmaların yerini Avrasya’da etnik ve dini temelli sıcak çatışmalar alacak. Ufak etnik çatışmalar dahi giderek jeopolitik mücadelelerin fay hatlarına dönüşecektir ve taraflar büyük güçler veya koalisyonlar olacak.

GEÇEN hafta Türkiye parti kapatmayla, dünya, ekonomik krizle uğraşırken; Rusya NATO’yla, Amerika ise ‘yeni güçler dengesiyle’ orta yolu bulmaya çalışıyordu.

[BARACK OBAMA'NIN DIŞ POLİTİKA VİZYONU] Batı cephesinde yeni bir şey yok!

Türkiye, 22 Temmuz ve sonrasında cumhurbaşkanlığı seçimlerine yoğunlaşırken ABD'de de seçim süreci ilerliyor. 2008 Kasım'ında yapılacak seçimlere Cumhuriyetçi ve Demokrat partilerin kimleri başkan adayı olarak göndereceği 2008'in ilk aylarında belli olacak.

Devamı

Barack Obama'nın Dış Politika Vizyonu: Batı cephesinde yeni bir şey yok!

Türkiye, 22 Temmuz ve sonrasında cumhurbaşkanlığı seçimlerine yoğunlaşırken ABD'de de seçim süreci ilerliyor. 2008 Kasım'ında yapılacak seçimlere Cumhuriyetçi ve Demokrat partilerin kimleri başkan adayı olarak göndereceği 2008'in ilk aylarında belli olacak.

Devamı

Ortodoks iktisadî teorinin kendisini ahlaktan ayıralı hayli zaman oldu. İktisat ve ahlaktan bahsettiğimizde akla üç şey gelir. Pozitif iktisat, normatif iktisat ayrımı; akılcılık ve son olarak da iktisatta ahlakın yeri. Bu temel tartışmaları irdelemek için zaruri olan sualler ise; “İktisat ve ahlak (normatif yargılar) ne ölçüde birbirinden ayrılır?” ve “ahlakın bu ilişkideki yeri nedir?”.  

  19. yüzyılda güçlü bir şekilde ortaya çıkan Batı sömürgeciliğinin arkasında yatan felsefi, ekonomik, siyasi ve kültürel temelleri hakkında neler söyleyebilirsiniz? 19. yüzyılda artık rafine bir program haline dönüşen sömürgecilik arızi bir gelişme değil Batı felsefesinin pişirdiği kapitalizmin oldukça tabii bir neticesi olarak okumak lazım. Öyle ki, 1788 tarihli Britanya “Köle Ticareti Düzenlemesi” yasası altında, köle gemilerine sıkıştırılacak köle sayısında azami verimlilik sağlamak üzere gemiler inşa edilmiştir.

Amerika’nın dış politika yapım sürecine etkide bulunan önemli düşünce kuruluşlarından Council on Foreign Relations’ın başkanı Richard N Haas, Foreign Affairs Dergisi’nin Kasım/Aralık 2006 tarihli sayısında “The New Middle East1” (Yeni Ortadoğu) başlıklı bir makale yayımladı. Haas, makalesinde Ortadoğu’da Soğuk Savaş sonrası şekillenen Amerikan hegemonyasının sona erdiğini ve bölgede yeni bir döneme girildiğini vurgulamakta. Savaşın mimarlarından Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ara seçim hezimetinin ardından istifa etmek zorunda kaldı. Richard Perle, Eliot Cohen ve Kenneth Adelman gibi neo-conların önde gelen isimleri Irak konusunda mevcut politikanın bazı noktalarının yeniden gözden geçirilmesinin gerekebileceğini dile getirdiler2. 

SETA KONFERANS Konuşmacı:     Bekir S. Gür     The Center for Open and Sustainable Learning, Utah State University     Tarih: 1 Şubat 2007 Pazartesi Saat: 18.30 Yer: SETA, Ankara

2007 yılı Türkiye için zor geçecek. Siyaset arenasında son dört yılın biriken hesaplaşmaları bu sene içerisinde farklı ‘mevziler’ üzerinden yürütülecek. AKP iktidarı, hükümete geldiği ilk iki yıl boyunca, ekonomik alanda küresel likiditenin sağladığı rahatlama, siyasal boyutta ise Irak işgaline ortak olmamanın sağladığı imkanları bu yıl içerisinde bulamayacak. Nerdeyse tamamen ‘rölantide’ geçen 2006 senesinin ardından, tehir edilmiş birçok sorun ve dosya ülke gündemini işgal edecektir. İşte bu müşkilatlı tablo içerisinde, Türkiye’nin en can alıcı sorunlarının başında, son 5 yılın oldukça avantajlı küresel şartlarına rağmen, ekonomik yönsüzlüğü aşacak adımların atılamamış olması gelmektedir

The German Marshall Fund (GMF) tarafından yayınlanan “Atlantik Ötesi Eğilimler” adlı araştırma, Türkiye’nin ABD’ye soğuduğunu, buna karşın İran’a yakınlaştığını gösteriyor. Türkiye dahil 12 Avrupa ülkesi ve ABD’yi kapsayan araştırmada “Türkiye Batı’ya sırtını mı dönüyor?” altbaşlığıyla aktarılan verilere göre Türklerin büyük çoğunluğu ABD ve Avrupa’ya mesafeli duruyor.

ABD 1904 yılında Küba, Porto Rico, Guam ve Filipinlerin tamamını ele geçirdiğinde dönemin Amerikan Başkanı William McKinley bu ‘Yeni Roma’ idealini kayda değer bir şekilde ifade etmiş ve bunu ‘beyaz adamın yükü’ olan ‘medenileştirme misyonuyla’ birleştirmişti:  “…Bütün bu yerleri almaktan başka çaremiz kalmamıştı. Şimdi Filipinlileri eğitmemiz, medenileştirerek seviyelerini yükseltmemiz, Hıristiyanlaştırmamız ve İsa’nın da kendileri için olduğu insanlar olarak onlar için elimizden geleni yapmamız gerekiyor.” Amerika’nın askerî ve ekonomik bir imparatorluk olma ideali artık teolojik bir nitelik kazanmıştır. Başkan McKinley’den tam bir asır sonra Başkan Bush, Amerika’nın teröre karşı mücadelesini benzer referanslarla meşrulaştırmaya çalışıyor.

Amerika Başkanı Nixon’ın ünlü Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Çin’e yaptıkları bir ziyaret sırasında Çin devlet başkanına Fransız devrimi hakkındaki düşüncelerini sorar.Kissinger, Avrupa ve dünya tarihinin seyrini değiştiren bu büyük olayı Çin başkanının nasıl değerlendirdiğini merak etmekte ve üstü kapalı olarak Çin’in Batı’nın siyasi ideallerini ne zaman benimseyeceğini sormaktadır

1947’de, II. Dünya Savaşı’nı müteakiben 23 ülkenin başlattığı uluslararası ticaret görüşmeleri bugünkü Dünya Ticaret Örgütü’nü (DTÖ) vücuda getirdi. Yarım yüzyıldır devam eden görüşmeler Kuzeyin, Güneyin nerdeyse bütün gümrük duvarlarını yıkma süreci olarak geçti. Yaygın ekonomi-politik düşünce bu döneme ticaret liberalizasyonu da demektedir. 9-14 Kasım 2001’de Doha’da yapılan DTÖ VI. Bakanlar Konferansı sonrasında Güneyin bu makus talihini kırmaya yönelik ilk söylemsel adımlar atıldı.Özellikle Gelişmiş Ülkelerin (GÜ) tarım sektörüne verdikleri ihracat sübvansiyonları ve iç desteklerini azaltmaya yönelik ilk girişimler başlatılmış oldu. Haziran ayında Cenevre’de yapılan DTÖ mini-bakanlar toplantısında,  son 5 senedir yaşanan tıkanmanın bir benzeri vuku buldu.

Her yılın bahar mevsiminde Mali’deki ünlü Cenne caminin duvarlarına yeni bir kat çamur atılır. Yağmurların erittiği çamur tabakalar, yenileriyle değiştirilir. Yaşlı genç, kadın erkek, zengin fakir herkesin katıldığı bu festivalde çamur cami, her yıl yeniden imar edilir. Atılan her yeni çamur tabakası, caminin asli kimliğini muhafaza ederken ona yeni bir hayatiyet kazandırır. Afrika Islamının bu mimari harikası çamur camisi, her yıl çamurla ve insan eliyle yeniden hayat bulur. Cenne, maddesi sürekli değişen, sureti aynı kalan bir cevher gibidir.