Türkiye tüm dünyanın gözlerini kapadığı bir dönemde bölgede son derece kapsamlı bir terörden arındırma mücadelesi yürütüyor. HTŞ tipi örgütlerin silah bırakması için elinden geleni yapıyor. Rusya bu çözüme razı olabilir. Onun için önemli olan Suriye'deki üsleri. Ancak Esed ve İran daha fazlası için bastırıyor.
Devamı
SETA Stratejik Araştırmalar Uzmanı Dr. Veysel Kurt, "Rusya ve İran, Esed iktidarına yeniden meşruiyet kazandırmak istiyor. Bu yüzden İdlib üzerinden bir zafer ilan etme planı kendileri için hayati bir anlam taşıyor.'' dedi.
Devamı
Rusya ve rejim için İdlib askeri bir zafer olarak lanse edilecek olsa da siyasi olarak Astana sürecini yıkmanın maliyeti daha fazla olabilir. Dolayısıyla İdlib Suriye krizini ne hemen çözecek ne de Esed rejiminin bütün Suriye’yi kontrol etmesini sağlayacak. Tam tersine, nüfuz ve kontrol alanlarını daha fazla pekiştirerek siyasi çözüm sürecini dinamitlemiş olacak.
ABD ve AB başkentlerinin Suriye'deki insani dram ile ilgilenmeleri ve Türkiye'ye destek vermeleri olumlu bir gelişme. Ancak bu desteğin cümlelere dökülmesi yeterli değil. Siyasi süreci canlandıracak diplomatik faaliyetler gerekiyor.
SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun İdlib’te yaşanan gelişmeler hakkında değerlendirmede bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan makalesinde, 'İdlib'e yönelik rejim saldırısı; Türkiye, Avrupa'nın kalanı ve ötesinde ciddi insani ve güvenlik riskleri yaratır.' değerlendirmesinde bulundu.
Zirve gerçekleşti fakat İdlib için bir yol haritası çıkmadı. Rusya ve İran masaya bu amaçla oturmadığını zirve boyunca fazlasıyla belli etti.
Devamı
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Tahran Bildirisi ve Türkiye’nin Suriye meselesi ile ilgili izlediği politika hakkında değerlendirmede bulundu.
Devamı
SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) İdlib meselesindeki önemi ve Türkiye’nin bu örgüte karşı tutumu hakkında değerlendirmede bulundu.
4 milyona yakın nüfusu ve Türkiye’ye 130 kilometrelik sınırı ile Tahran’da gerçekleştirilen Suriye zirvesinin ana gündem maddesi olan İdlib’te tansiyon giderek yükseliyor. 100 bine yakın rejim karşıtı muhalifin kontrolünde olan İdlib’te artan gerilim, sivillerin güvenliğini ciddi anlamda tehdit ediyor. 7 yıldır süren ve kördüğüm haline gelen iç savaşta İdlib’in stratejik bir önemi var. Tüm dünyanın nefesini tutarak izlediği İdlib’teki son gelişmeleri SETA Strateji Araştırma Direktörü, İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın’a sorduk.
Batılı ülkelerin İdlib’e yönelik ilgilerini açıklamak için gerçekten insani gerekçeler yeterli mi?
İdlib'in kaderi için bütün gözler Tahran'daki üçlü zirveye çevrilmişti. Erdoğan, Putin ve Ruhani'nin "zorlu" müzakerelerinden sonra 12 maddelik bir sonuç bildirgesi yayımlandı.
Suriye iç savaşının kritik aşamalarından biri olan İdlib son birkaç haftadır gündemin merkezinde yer alıyor.
Tahran'da bugün çok kritik bir üçlü zirve gerçekleşiyor. Erdoğan, Putin ve Ruhani hem İdlib'in hem de İdlib sonrası Suriye'nin geleceğini belirleyecek önemli müzakerelerde bulunuyorlar.
SETA Genel Koordinatör Yardımcısı Kemal İnat, Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) Suriye denklemindeki yeri hakkında değerlendirmede bulundu.
"Türkiye, Suriye'de saf tutmuyor" - Uluslararası Arap Akademisyenleri Derneği Onursal Başkanı Sımir Hafız: - "Suriye'de bulunan uluslararası aktörler, Türkiye'yi yanlarına çekmek istiyor.
Mevcut düzlemde askeri bir operasyonun ayak sesleri gittikçe yaklaşıyor. Soru bu operasyonun ne kadar kapsamlı olacağı ve kimlerin kime karşı mücadele edeceği sorusudur.
Tahran’daki zirvede Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib meselesinde Rusya ve İran’ın Astana ve Soçi süreçlerinde verdikleri sözlere aykırı davranıp Türkiye’nin güvenliğini de tehdit edecek sonuçlara yol açacak şekilde hareket etmelerinin bu üç ülke arasında son dönemde söz konusu olan yakınlaşmayı da riske edeceğini muhatapları Putin ve Ruhani’ye açık bir şekilde hissettirecektir.
Eğer rejim ve Rus askeri müdahalesi sınırlı olmanın ötesine geçerek kapsamlı ve cezalandırıcı bir askeri saldırıya dönüşürse, o zaman iki büyük gelişmenin ortaya çıkması olasıdır. Bunlardan birincisi, ılımlı silahlı grupların Rusya ve Suriye rejimine karşı radikalleşmesi, ikincisi ise Rusya’ya daha fazla maliyet getirebilecek şekilde Türkiye’nin Astana sürecine yabancılaşmasıdır.
Rusya ve Türkiye arasında ise İdlib konusunda yüzde yüz bir anlaşma söz konusu değil fakat her iki ülke de İdlib'deki düğümün çözülmesi için kilit bir rol üstleniyor.
Yaklaşık 3 milyon sivilin yaşadığı ve muhalifler için her anlamda son kale konumuna gelen İdlib'in muhafazası; Suriye'nin geleceğinde siyasal bir çözümü hayata geçirecek, yeni bir siyasal yapının inşası için önem arz etmektedir.