Gelinen kritik aşamada Türkiye'nin İdlib sahası ve Suriye siyaseti için önemli kararlar alması gerekmekte..
Devamı
Türkiye, Suriye krizinin çözülmesi için neredeyse bütün taraflarla farklı seviyelerde müzakerelerini sürdürürken neredeyse her gün "çatışmasızlık" bölgelerinden saldırı haberleri geliyor..
Devamı
Moskova’nın kontrollü gerginlik stratejisi, Türkiye’nin sahadaki askerlerini her zamankinden daha fazla riske atıyor. Tel Rıfat konusunda Türkiye’ye zaman zaman yeşil ışık, zaman zaman da hava sahasını kapatmak suretiyle kırmızı ışık yakan Moskova, Ankara’nın askeri sabrını da sürekli seyreltiyor.
Türkiye 31 Mart'ta gerçekleşecek yerel seçimlere odaklanmışken dış politikada hareketlilik devam ediyor. Bu hareketliliğin sıklet merkezini ise Suriye oluşturuyor.
Dün, Ortadoğu'nun geleceğini ilgilendiren iki önemli zirve gerçekleştirildi. Biri, Ortadoğu gündemiyle Varşova'da, diğeri ise Suriye gündemiyle Soçi'deydi. Varşova Zirvesi, İran karşıtı bloklaşmanın bir ürünü..
Türkiye, İran ve Rusya arasında Soçi'de düzenlenen zirvede Suriye'deki sorunların çözümüne yönelik önemli mesajlar verildi.
Devamı
İdlib'de bir statüko oluştu ve Türkiye-Rusya arasındaki ilişki bu statükoyu sürdürebilecek nitelikte görünüyor...
Devamı
Hem Amerika'ya hem de Rusya'ya mesaj veriliyor. Rusya'ya 'Türkiye İdlib'i kontrol edemez' iması yapılıyor. Amerika'ya 'DEAŞ bitmedi' deniyor.
Geldiğimiz noktada Washington çekilmeyi konuşurken Ankara, müttefiki tarafından büyütülen bir terör örgütü ile nasıl mücadele edeceğini hesaplıyor.
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran İdlib’te yaşanan hareketlilik hakkında değerlendirmede bulundu.
Kuzey Irak’ta olduğu gibi, PKK’nın kendisine rahat hareket alanı bulacağı bir özerk bölgenin oluşturulmasının Türkiye tarafından kabul edilmesi mümkün değildir.
İdlib’de silahsızlanma bölgesi için Soçi’de varılan anlaşma uygulanıyor. Silahlar çıkarıldı, sırada radikal grupların çekilmesi var. 15 gün içinde Türk ve Rus askerlerinin devriyeleri başlayacak
Ortaya çıkan jeopolitik resim Rusya ve Türkiye arasında bir işbirliğini davet ediyor.
Soçi mutabakatıyla İdlib'i kapsamlı bir askeri harekatın hedefi olmaktan kurtaran Türkiye hem kendi ulusal güvenliği hem de bölgede yaşayan 3,5 milyondan fazla sivil adına büyük bir kazanım elde etmiş oldu.
Erdoğan ve Putin'in liderlik inisiyatifleriyle ulaşılan İdlib mutabakatı dünya başkentlerinde memnuniyetle karşılandı. Rus-Esed güçlerinin İdlib operasyonundan vazgeçmesi beklenmiyordu. Mutabakatla insani bir felaket ve yeni bir mülteci akını önlendi. Bunun Türkiye'nin diplomatik bir başarısı olduğu aşikâr.
Türkiye yaptığı iki askeri harekat ile Suriye'de aktif olan DEAŞ ve PKK örgütlerine ağır darbe vurduktan sonra şimdi de İdlib'te hem diplomatik hem de askeri ayağı olan hibrid bir çözümü hedefliyor.
SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin’in Soçi’de yaptığı görüşmenin sonuçları hakkında değerlendirmede bulundu.
Erdoğan, Türkiye'nin İdlib'de olma kararlılığını 'Bizi Suriye halkı davet etti, Şu anda kimse orada İdlib'de ellerinde Rus bayrakları ile dolaşmıyor, ABD bayrakları ile dolaşmıyor, Alman ya da Fransız bayrakları ile dolaşmıyor. Türk bayrakları ile dolaşıyor.' cümleleriyle sergiledi.
Suriye'de muhaliflerin imha edilmesi üzerine düşünülen bir zafer ilanı Suriye'nin geleceğinde büyük yaralar açacak. Kendini güvende hissetmeyen grup ve bireylerin daha da radikalleşmesi zor olmayacak. Tıpkı 2004 ile 2014 yılları arasında Irak'ta olduğu gibi. Ve çatışmalar sona erse dahi Suriye'nin yeniden inşası ve normalleşmesi mümkün olmayacak.
Rusya’nın amacı Kafkas ve Orta Asya kökenli teröristlerin İdlib’ten çıkamaması. İran ve Rejimle birlikte askeri zafer ilan etmek ve zayıflatılmış muhalefeti, Cenevre sürecindeki en zayıf aktör olarak görmek istiyor..