İran’ın Suriye’de Kaybettikleri ve Olasılıklar

Suriye, İran için son derece önemli ve kritik ülke konumundadır. Zira bir yandan İran'ı, desteklediği örgütlere kara yoluyla bağlarken diğer yandan da İran'ı yaptırımların delmesine kolaylık sağlayacak Akdeniz'e bağlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında Suriye'de rejimin değişmesi İran açısından önemli kayıplar anlamına gelmektedir. Dolayısıyla İran, bu kayıpların telafi edilmesi için belirli girişimlerde bulunacaktır. Söz konusu kayıplar ve olası İran girişimlerine detaylı bakmakta fayda vardır.

Devamı
İran ın Suriye de Kaybettikleri ve Olasılıklar
2024 Sonrası İran ı Bekleyen Gündem

2024 Sonrası İran’ı Bekleyen Gündem

2024 yılı İran için pek parlak geçmedi. Pek çok kayıp yaşadı. Cumhurbaşkanı Reisi ve Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, şok bir helikopter kazası sonucu öldüler. İsrail defalarca İran içinde ve dışında İranlı komutanları ve İran'a ait askeri ve diplomatik tesisleri hedef aldı. İran'ın sözde "direniş ekseni"nin en önemli parçası Hizbullah'ın lideri Nasrallah, İsrail tarafından öldürüldü. İran'ın iç savaşın başından bu yana her türlü desteği verdiği Esed rejimi devrildi. İran, Suriye'yi kaybetti. Son olarak yılın son aylarında yaşanan enerji krizi, gündelik hayattan sanayi üretimine her alanı derinden etkiledi ve etkilemeye devam ediyor.

Devamı

Biden yönetiminin Gazze’ye insani yardım akışı sağlamadığı takdirde İsrail’e silah yardımını durdurulabileceği yönündeki mektubunun yaklaşan Amerikan seçimleriyle alakalı olmadığını düşünmek pek mümkün değil. Bir yıldır yaşanan etnik temizlik ve sivil halkın açlığa mahkûm edilmesi politikasını görmezden gelen Biden yönetimi, seçimlere üç hafta kala bu dramı hatırlamış gibi görünüyor.

Bu analizde öncelikle tüm provokasyon ve bedellere rağmen topyekun savaşa girmek istemeyen Hizbullah’ın neden temkin siyaseti izlediğinin sebepleri açıklanmıştır.

Bütün dünya gibi aslında İran da 7 Ekim'e hazırlıksız yakalandı. Kassam Tugayları operasyon öncesi en çok destek aldığı ülkenin yetkililerine haber vermemeyi tercih etmişti. Geçen bir senenin ardından belki de bu kararın stratejik önemi daha iyi anlaşıldı. Zira İran, İsrail'e karşı birbiri ardına akıl almaz istihbarat ve güvenlik zafiyetleri gösterdi. Önceden haberi olmamasına rağmen Aksa Tufanı'nı mümkün kılan koşulların hazırlanmasında İran'ın payı yadsınamaz. Ve 7 Ekim sonrasında da İran, Hamas'a yönelik siyasi ve askeri desteğine devam etti.

İran İsrail’e karşı gerçekleştirdiği füze saldırısıyla Hizbullah lideri Nasrallah’ın öldürülmesinin cevapsız kalmayacağını göstermeye çalıştı. Aynı zamanda saldırının belli bir süreyle sınırlan-dırılması ve muhtemelen Amerikan tarafına da bildirilmiş olması, İran’ın tam bir savaştan kaçındığına işaret ediyor. Bir yandan İsrail’in bir süredir kışkırtmaya çalıştığı topyekûn savaştan uzak durmaya kararlı görünen İran, bir yandan da İsrail’in oluşturmaya çalıştığı tam hareket özgürlüğünü sınırlandırmaya çalışıyor. İran’ın füze saldırısını nükleer altyapısını yok etmek için fırsata çevirmek isteyen İsrail ise Washington’ı ikna etmekte zorlanıyor. BM kürsüsünden Ortadoğu’da ulaşamayacakları bir hedef olmadığı tehdidini savuran Netanyahu, hem Hizbullah hem de İran’a karşı şiddeti tırmandırma stratejisinden vazgeçmeyecek görünüyor.

Nasrallah Sonrası İsrail-İran Mücadelesinde Yeni Dönem

İsrail’in Hizbullah lideri Nasrallah’ı ortadan kaldırması, İran’la bölgesel mücadelesinde statükonun sonu anlamına geliyor. Hamas’ın 7 Ekim saldırısına Gazze’de verdiği ağır cevapla İran’a ‘artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ mesajı veren İsrail, Haniye ve Nasrallah suikastlarıyla bölgede yeni bir denge oluşturmaya kararlı olduğunu gösteriyor.

Devamı
Nasrallah Sonrası İsrail-İran Mücadelesinde Yeni Dönem
Lübnan a Saldırılar ve Hizbullah ın Geleceği

Lübnan’a Saldırılar ve Hizbullah’ın Geleceği

Aksa Tufanı Operasyonu'nun İzzeddin el-Kassam Tugayları öncülüğünde başlamasının ardından tüm dünyanın gözü Gazze- Tel Aviv hattına çevrilmişken kulağı da Güney Lübnan'dan gelecek haberlerdeydi. Gazze direnişinin düşman hatlarına büyük kayıp verdiren sızma girişimi, işgal devletinin kendi tarihindeki bir bakıma en büyük travma olarak kayıtlara geçti. Siyonist yönetimin ummadığı bir anda gelen bu saldırı karşısında vereceği orantısız karşılık bilinmekle beraber, en çok merak edilen konu Hizbullah'ın bu süreçte nasıl bir konumlanma alacağına dairdi. Çünkü kuzeyde yeni bir cephenin açılması elbette Tel Aviv için işleri zorlaştıracak ve Gazze'nin yanında Güney Lübnan'dan gelecek olası saldırılarla askeri olmasa dahi siyasi, toplumsal ve ekonomik kırılganlığı artıracaktı.

Devamı

Gazze'deki soykırımın bilançosu, işgal devletinin yeni katliamları ile günden güne artarken Lübnan-İsrail sınırında tırmanan gerilim ise Orta Doğu'daki tüm fay hatlarını tetiklemeye devam etmektedir. Aksa Tufanı'nın başladığı 7 Ekim'in ertesi gününden bugüne değin Hizbullah'ın işgal devletine karşı yürüttüğü düşük yoğunluklu mücadele, son haftalarda ciddi bir ivme kazanırken Tel Aviv yönetiminin Lübnan sınırına yönlendirdiği yeni birlikler ve yapılan hazırlıklar da iki aktör arasında patlak verecek çetin bir savaşın sinyallerini vermektedir. Taraflar arasında Temmuz 2006'daki savaşın ardından belirlenen angajman kuralları çerçevesinde yürüyen saldırıların birden bire hızlanması ve karşılıklı tehdit ve meydan okumaların artması, bölgenin siyasal iklimini ciddi şekilde sarsma potansiyeline sahip bir gelişmenin yaklaştığının habercisi niteliğindedir.

Arap Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Hüsam Zeki geçen Cuma (28 Haziran) Lübnan’a zamanlaması bakımından oldukça manidar bir ziyaret gerçekleştirdi. Tüm dünyanın Hizbullah ile İsrail arasında yaklaşan savaşa odaklandığı ve birçok devletin vatandaşlarına Lübnan’ı ivedilikle terk etmesini salık verdiği bir dönemde Zeki’nin ziyareti 7 Ekim sonrasında bölgenin siyasal ikliminde oluşan yeni duruma dair çeşitli ipuçları içermektedir.

Washington daha önce, son bir yılda olduğu kadar İran'ı baskılamamıştı. Trump, Bush ve Obama dönemi İran politikasını değiştirdi..

Gerek Lübnan’da gerekse Irak’ta süregelen gösteriler iç içe geçmiş üç mekanizmaya karşı yükselen bir itiraz dalgası olarak nitelendirilebilir; kötü yönetim, etnik/sekteryen siyasi mücadele ve bunun üzerinden yürümekte olan vekalet savaşları.