Avrupa'nın Fransa'yla İmtihanı!

Fransa Meclisinin onayladığı sözde Ermeni soykırım yasası, gündemimizi uzun bir süre meşgul edecek. Fakat yasa Türkiye’den çok Avrupa ve AB için bir imtihan. Çünkü Avrupa’nın düşünce ve ifade özgürlüğü ilkesine sadık kalıp kalmayacağını, bu yasaya ilişkin tavrı belirleyecek.Öncelikle şunu belirtelim: Fransa’nın bu kararı siyasi bir provokasyon niteliği taşıyor. Batının kışkırtıcı hatalarına İslam dünyasından gelen her ölçüsüz tepki, Avrupa’daki muhafazakar ve ideolojik siyasi çevrelerin elini güçlendiriyor.

Devamı

Türkiye: Kimin Modeli, Neyin Merkezi?

Türkiye, ne yöneticileri ne de diğer uluslararası aktörler tarafından ihmal edilemeyecek bir coğrafyada yer alıyor. Zaten onun selefi Osmanlı İmparatorluğu’nun özellikle son iki yüzyılından itibaren hiçbir küresel güç ya da küresel güç namzedi, Türkiye topraklarında olup bitenlere bigane kalabilmiş değil. Her ne kadar son aylarda milletçe iç gündemin tartışmalarına kilitlenmiş olsak da, dışarıda işleyen süreç kendi mecrasında akmayı sürdürüyor. Bakalım, gözlerimizin dışarıya kapalı kaldığı bu sürecin faturası, önümüze ne zaman ve ne şekilde gelecek?Irak’ta cenazeler kaldırılmaya, yeni cenazeler için mezarlar açılmaya devam ediyor.

Devamı

25-27 HAZİRAN 2009, Ceylan Intercontinental Otel, İSTANBUL

SETA PANEL Oturum Başkanı:     Taha Özhan      SETA Konuşmacılar:     Evgeni R. Radushev     Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü     İlhan Uzgel     Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi     Hakan Albayrak     Yenişafak Gazetesi Tarih: 26 Şubat 2008 Salı Saat: 16.00 Yer: SETA, Ankara

1- 2 Şubat 2007   İstanbul Grand Cevahir Otel ve Kongre Merkezi

SETA PUBLIC EVENT Speakers: Selçuk Çolakoğlu  Adnan Menderes University Bülent Aras  Istanbul Technical University and SETA Date: December 14, 2009 Monday Venue: SETA Foundation, Ankara

ABD'yle Kriz Kapıda

ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunda görüşülen Ermeni soykırım tasarısı 22'ye karşı 23 evet oyuyla kabul edildi.

Devamı
ABD'yle Kriz Kapıda

Soykırımın Jeopolitiği

Kafkasya'daki yeni düzende yer almak isteyen ülkeler arasında Rusya ve ABD'nin yanı sıra İsrail'den Fransa'ya, İran'dan Hindistan'a birçok ülkenin hesabı var. Bu hesabın da basitçe 'bölgede istikrar' olmadığını söylemeye gerek dahi yok. Böyle bakıldığında Ermenistan'ın Türkiye üzerinden Batı ile entegrasyonu ABD için olumlu bir gelişme.

Devamı

SETA panelinde, 4 Mart 2010 tarihinde ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nun karar tasarısı sonrası Türkiye-Ermenistan normalleşme süreci masaya yatırıldı. SETA PANEL Oturum Başkanı: Taha Özhan, SETA Konuşmacılar: Bülent Aras, İTÜ Nasuhi Güngör, Star Gazetesi Tarih: 9 Mart 2010, Salı Saat: 16.00 – 18.00 Yer: SETA, Ankara

Ermeni lobisinin tezleri tüm açıklığıyla ve tüm siyasi aktörlerce tartışılmadıkça Türkiye bu tasarı kamburundan kurtulamayacak.

Soğuk Savaş yılları kanat ülkeleri için oldukça trajik sonuçlar doğurmuştur. Bu ülkelerden Türkiye, Batı blokunun 'sıradan bir kanat ülkesi' olarak on yıllarını harcadı. 1970'de 1.5 milyar dolar olan ticaret hacmi, 1980'de 10,5 milyarı ancak bulacaktı. Soğuk Savaşın bittiği ilan edilirken toplam ticaret hacmimiz sadece 25 Milyar dolardı. Bu tabloya biraz dikkatlice bakan her vicdan sahibi, Türkiye'nin sıradan bir kanat ülkesi olmasının bedelini rahatlıkla görebilir.

Ermenistan'la normalleşme konusunun yeniden tutarlı bir çerçevede ele alınması için mevcut toz duman bulutunu dağıtmak ve popüler bazı yanılgıları düzeltmek gerekiyor. Öncelikle yapılması gereken, soykırım kararları konusunu doğru bir düzlemde konuşmak. Konuya soykırım kararlarına evet ya da hayır denmesi, kararların geçmesinin başarısızlık olarak değerlendirilmesi bakış açısı hâkim. Ancak sorun kararların geçmesi ya da reddinden bağımsız olarak, soykırımla ilgili parlamentoların karar mercii olarak kabul edilmesinden kaynaklanıyor. Bu anlamsız kurgu seçim arifesinde parlamentoların oy kaygısıyla kararı geçirmelerine yol açıyor. Sonuç ne olursa olsun soykırım konusunu gündemine alan parlamentoya bu etik çerçeveden tepki gösterilebilir.

Türk dış politikasında Mayıs 2010 ile yeni bir dönem başladı. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri bakanı olmasıyla birlikte dış politika ve iç politika arasında yeni bir denge kuruldu. Dış politika içerideki kısır çekişmelerin prangasından kurtularak, hareket alanını genişletti. Dış politika yapıcılar Türkiye’nin son on yıldaki müspet gelişmelerinden aldığı enerjiyi, pozitif bir gerilimle mücavir bölgelerle entegrasyon ve barış çabaları şeklinde dışarıya yansıtıyor. Türkiye’nin dış politika hamleleri komşularla sorunların çözümüne, bölgenin güvenliği ve istikrarına ve ülkenin uluslararası prestijinin artmasına katkıda bulunuyor.

ERMENİSTAN’LA futbol diplomasisi ile gündeme gelen açılım süreci, diplomatik ilişkilerin kurulmasını ve ikili ilişkilerin güçlendirilmesini öngören normalleşme protokolü üzerinde uzlaşmaya varılması ile devam ediyor. Her iki ülke kamuoyunda tartışmalara ve eleştirilere neden olan protokoller, Ekim ayı ortası itibarıyla iki ülkenin parlamentolarında onaylanmak için gündeme alınacak. İki ülke ilişkileri bugüne kadar korku, nefret, mağduriyet ve ihanet söylemlerinin ağır bastığı negatif bir duygusallıkla şekillendi. Birbirine taban tabana zıt ve karşılıklı suçlamalara dayanan bu duygusal söylemler, ortak bir iletişim dilinin oluşmasını engelliyordu. Ortak tarih komisyonu kurulması, sınırların tanınması ve açılması ve diplomatik ilişkilerin tesisi gibi daha somut konuların müzakere edilmeye başlanması, taraflar arasında ortak bir dilin oluşabilmesine kapı araladı.

İsrail'in Gazze'ye yönelik insani yardım taşıyan gemilere yönelik sert askeri müdahalesinin yarattığı tartışmalar dinmeden, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) İran'a yönelik yaptırımların oylanması gündeme geldi. İsrail'in uyardım gemilerine sert müdahalesi karşısında sert bir cevap veren Türkiye, BMGK'de yapılan oylamada Brezilya ile birlikte yaptırımlara "hayır" oyu verdi. Başka türlüsünü beklemek de imkansızdı. Nitekim iki ülke 17 Mayıs'ta İran'ı ikna ederek "uranyum takas anlaşması" imzalamıştı. Bütün bu gelişmeler bir kez daha şu soruyu gündeme getirdi; "Türkiye eksen mi değiştiriyor, yüzünü Doğu'ya mı dönüyor?" Tüm bu soruları, Türkiye'nın dış politikasını yakından izleyen SETA Vakfı'nın Genel Koordinatörü Taha Özhan'a sorduk. Özhan yaşananları, "Türkiye 'Ankara merkez'li politikanın meyvelerini topluyor" diye özetledi.

Türkiye’deki stratejik araştırma merkezlerinin  dış politİka ve güvenlik kültürünün belirlenmesindeki rolleri

Soğuk Savaş sonrası yeni dünya düzeninde pasif aktör olmayı kabullenmeyen Türkiye, dış politikasını kendi inisiyatifiyle belirlemeye başladı.

Irak ve Afganistan örnekleri, ABD müdahalelerinin yarattığı yeni kaosların bedelini yine o halkların ödediğini gösteriyor.