Halep’in rejim güçlerinin eline geçmesiyle ilgili en büyük endişe, sivillere yönelik bir katliam gerçekleştirilmesi ihtimaliydi. Türkiye’nin çabaları bu yönde bir yıkımın gerçekleşmesini engelledi.
Devamı
Bir süper gücün hava desteği (Rusya), bir bölgesel gücün milisleri (İran) ve acımasız bir rejimin ordusu ile asimetrik bir güç kullanıldı muhaliflere ve sivillere karşı. Halep'te yaşananlar 1995'teki Srebrenitsa katliamı ile karşılaştırılabilir ancak.
Devamı
DEAŞ’la mücadele için Türkiye’ye destek açıklamaları yapanlar neden FETÖ ve PKK terörüyle mücadelemize yardımcı olmayı lafta bile olsa teklif etmiyor?
Esed rejimi sahada gittikçe güçleniyor. Halep'in düşmesi ile kritik bir aşamayı geçmeyi hedefliyor. Ülkenin büyük kentlerinin tümünü ele geçirmiş olma fırsatını yakalayacak.
Eğer bir sınıflandırma yapacak olursak, PKK'nın eylem türlerini üç ana gruba ayırabiliriz.
Son günlerde toplum olarak canımızı çok yakan terör eylemlerinin faillerine ve örgütlerin yakalanan mensuplarına bakıldığında, karşımıza farklı kimliklerinden dolayı toplumun marjinlerine itilmiş değil aksine toplumsal merkeze yakın, büyük şehirlerde üniversite okurken radikalleşmiş profiller çıkmaktadır.
PKK, bütün süreçte çok ciddi moral motivasyon kaybetti. Bu kaybı telafi etme işi Erdoğan düşmanlığı ortak paydasında birleşen yazar- çizer takımına düştü.
Devamı
Ortadoğu'da en fazla terör saldırısına muhatap olan demokrasi olarak Türkiye'nin de Suriye iç savaşı kaynaklı terörle mücadelede yeni bir safhaya geçmesi gerekiyor.
Devamı
Burhanettin Duran: “Eğer Halep düşerse ve muhalifler ellerindeki alanları kaybederek gerilla savaşına zorlanırlarsa Sünnilerin bu denklemdeki yeri çok küçülecek. Sünni Arapların dışlandığı bir Suriye’den çözüm çıkmaz.”
Burhanettin Duran: Eğer Halep düşerse ve muhalifler ellerindeki alanları kaybederek gerilla savaşına zorlanırlarsa Sünnilerin bu denklemdeki yeri çok küçülecek. Sünni Arapların dışlandığı bir Suriyeden çözüm çıkmaz.
PYD, Fırat'ın batısına ABD desteği olmadan geçmeyeceğini söylese de bu açıklamaya güvenilemez. Fırsat bulduklarında Türkiye'nin tüm Suriye sınırı Esed-PYD tarafından kontrol edilir hale getirilecek.
Fahrettin Altun: Sosyal medyayı, siyasal mühendislik çabası olarak kullanan bir kesim var. Bu kesim örgütlü bir şekilde sanal medyayı kullanmaktadır. Var olan gerçeklikten başka bir sanal gerçeklik inşa etmektedir.
Bir toplumsal hareketin başına gelebilecek en büyük bela, onun esasında bünyesinde "milis güçler barındırdığı" yahut "gizli bir yapılanma" ile işbirliği yaptığı intibaıdır.
Mandela, Nkrumah kadar öncü, Steve Biko kadar irfan sahibi, Mbeki ve Obasanju ikilisi kadar da vizyonerdi. Bu özellikler O'nun Afrika tarihinin en büyük liderlerinden birisi olmasındaki en temel sebeptir.
Suriye- Hizbullah ilişkisi artık bir vekalet savaşı dayanışmasından çıkarak doğrudan ortaklığa doğru ilerlediği sürece yaşanacak her yeni gelişmede mezkur ikili beraber anılmaya devam edecektir.
ABD'deki seçimler yaklaştıkça iki ülkenin iç ve dış politikaları daha bir iç içe geçecek ve bu durum belki de 2013'teki İran başkanlık seçimlerine kadar daha girift bir hal alacak.
Eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in “29. isyan” olarak nitelediği PKK, zaman içinde büyüdü ve ülkeye acı bedeller ödetti.
PKK terörünün yükselmesiyle başlayan süreç, Türkiye’yi yeni tercihlerin eşiğine getirdi. Amerikalı senatör Joe Biden’ın Irak’ı ‘yumuşak bir şekilde’ üçe bölelim önerisi hakkındaki tartışmalar sona ermeden Türkiye, Irak’ın giderek karmaşıklaşan siyasi yapısıyla yüz yüze geldi. Buna kısaca muhatap bulma sorunu diyebiliriz. Irak’ın işgal edildiği 2003 yılından bu yana Irak’ta herkese eşit mesafede durmaya çalışan Türkiye, simdi Kürt liderlerle bir hesaplaşma sürecine girmiş durumda. Bağdat’ı kendimize tek muhatap kabul etmek, Irak normal bir ülke olsaydı şüphesiz anlamlı olurdu. Fakat merkezin zayıfladığı, güç paylaşımını kimsenin kontrol edemediği, etnik-sekter siyasetin milli aidiyetin üzerinde olduğu ve üstelik halen işgal altındaki Irak’ta sadece ‘Bağdat’ı muhatap kabul ediyorum’ demek, ilkeli bir davranış olabilir ama sorunlarımızı çözmeye yetmez.
Türkiye son dört yılda dış politikada belli açılımları gerçekleştirdi. Türk dış politikasının son dönemdeki hareketli seyrinin Irak’ın işgali ile oluşan yeni durumun dayattığı mecburi gündem ve imkânlarla da doğrudan alakası var. Mesele Türkiye’nin bu yeni imkanların ne kadarını kendi iradesi dahilinde, ne kadarını ise ABD’nin oturtmaya çalıştığı “yeni güçler dengesi” çerçevesinde kullanabildiğidir.
13-14 OCAK’TA Ankara’da yapılan “Türkiye Barışını Arıyor” başlıklı konferansta Kürt sorununda gelinen nokta ve barışın tesisi için muhtemel çıkış yolları tartışıldı. Konferansın düzenleyicileri, “her türlü şiddet ve ayrımcılığı reddeden; çözümü Türkiye’nin iç dinamiklerinde arayan; yaşananların, herkesin ortak acısı olduğu gerçeğinden hareket eden ve sosyal barışı, sosyal adaletten ayrı düşünmeyen herkese sesleniyoruz” diyerek toplumsal barış ve adalete inanan herkese çağrıda bulundu