IŞİD'e Katılımın Ekonomi Politiği

Arap Baharı'ndan beklenen dönüşümün gerçekleşmeyişi; işsizlik ve yoksullukla boğuşan bölge insanının bir kısmını, çözümü şiddette aramaya itmiştir. İşte bu kitle, toplumsal düzlemde IŞİD'i besleyen ana damardır.

Devamı
IŞİD'e Katılımın Ekonomi Politiği
Ortadoğu Bu Cendereden Nasıl Kurtulur

Ortadoğu Bu Cendereden Nasıl Kurtulur?

Ortadoğu'nun ekonomik gelişmeye ulaşması için gerekli olan karakter İslam kültüründe mevcuttur. Önemli olan bölge insanının bilim, sanat ve ekonomiye yatırım yapabilecekleri istikrarlı bir ortama kavuşabilmesidir.

Devamı

Daha önce kendi iradesine vurulan darbeye ses çıkar(a)mayan seçmen, üst üste ve yoğun bir şekilde gelen, içten ve dıştan müdahalelere tarihinde ilk kez dik durabilen ve hiç taviz vermeyen bir tavır sergilemektedir. Bu nedenle, seçmen bahsedilen kazanımlarını kaybetmemek için AK Parti ile yoluna devam etmek isteyecektir.

Cumhuriyetin 90. Kuruluş Yıldönümünün hemen akabinde gerçekleştirilen kongrede, son 10 yılın ekonomik gelişmeleri ve dolayısıyla "Yeni Türkiye"nin yeni ekonomisi tartışmaların ana konusu oldu.

Yaklaşık on senedir sürekli olarak tartışılan ancak 2008 yılında Lehman Brothers'ın iflasıyla yeni bir ivme kazanan Amerika'nın gerilemesi tartışması sadece akademik ve siyasi dünyada değil artık her alanda sürekli olarak konuşulan bir konu.

Siyasal İslam, tanımlamaları çeşitlilik arz etse de genel olarak “bir ülkede siyasal, toplumsal ve ekonomik yaşamın İslami referanslar doğrultusunda şekillendirilmesi” olarak tanımlanır. Bu kavram, kendi idaresini meşrulaştırmaya çalışan Suriye lideri Esad'ın “dini siyasi emellere alet etmek” şeklindeki tanımına indirgenemeyecek kadar derinliğe de sahip. Siyasal İslam denildiği zaman akla ilk gelen oluşumlardan biri Müslüman Kardeşler (Arapça adıyla İhvan-ı Müslimin). Hem dini hem siyasi bakış açısına sahip bu örgüt, 1928'de Hasan el Benna tarafından kuruldu ve Arap Baharı'yla birlikte güncel siyaset sahnesinde önemli bir aktör haline geldi. Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Körfez ülkelerinde de yayılma alanı bulan ve çağdaş bir İslam toplumu kurmada Kur'an ve Sünnet'i rehber olarak dikkate alan Müslüman Kardeşler, seküler rejimlerce hep bir tehdit olarak algılandı.

Mısır'da Devrim Sonrası Sancılı Dönem

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı Dış Politika Uzmanı Ufuk Ulutaş, Kanal A Haber'de 2. yıldönümünde nedenleri ve sonuçlarıyla Mısır Devrimi'ni yorumladı.

Devamı

Süpergüç Adayı Çin'in Arap Baharı Korkusu

Ekonomik ve askeri gücü ile dünyayı korkutan Çin’in Arap Baharı’nda Ortadoğu’da yaşadığı köşe kapmaca bir anlamda süper güç olmanın başka yönleri olduğunu da ortaya koydu.

Devamı

Libya'nın umutla baktığı örneklerden biri kendi yerel demokrasi tecrübesini yaratan, dünya ile entegre olurken bağımsız kalmayı başaran Türkiye'dir.

Mısır'ın geleceğini belirleyecek soru, Mısır'daki otoriter rejimin 14 Mayıs deneyimini yaşa(t)mamak için dayatacağı 27 Mayıs düzenine muhalefetin direnip direnemeyeceğidir.

Türkiye ekonomisi, 2002 yılından bu yana sürdürülen reformlarla desteklenen tutarlı iktisat politikaları ile istikrarlı bir görünüm arz etmektedir.

Türkiye, 2001 krizinden sonra gerçekleştirdiği reformlar sayesinde, küresel krizden en hızlı çıkan ülkelerden biri olmuştur.

İran'da sayıları 50 milyona yaklaşan seçmenin tahminlere göre yarısı 12 Haziran'da yeni cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gidecek. Seçimin ilk aşamasında adaylar kullanılan oyun yüzde 50'sini alamazsa, en yüksek oyu alan iki aday ikinci turda yarışıyor. İran'da seçmenler kaydedilmiyor ve isteyen istediği yerde oy kullanabiliyor. Sokaklara kurulan masalarda ya da gezici seyyar sandıklarda oy kullanmak mümkün. Anayasayı Koruma Konseyi çok sayıda aday arasından dördünün seçime katılmasına izin verdi. İran'da aday olmak serbest, ancak yarışa katılmak konseyin onayına bağlı. Adaylara devlet kontrolündeki televizyon ve radyolarda propaganda olanağı tanınıyor. Seçimlerle ilgili en renkli tartışmalar gazeteler ve internet medyasında yer alıyor. 1990'lı yıllardan itibaren İran'da muhafazakâr, merkez ve reformist olmak üzere üç siyasi eğilim dikkat çekiyor.

BATI’DAKİ çoğulculuk tartışmalarının 11 Eylül’den sonra yeni bir boyut kazanacağına ve bu saldırıların ardından güvenlik merkezli yaklaşımların yükselişe geçeceğine herkes kesin gözüyle bakıyordu. Fakat Avrupa ve Amerika’daki çoğulculuk ve çok kültürlülük tartışmalarının Müslüman topluluklar üzerinden yapılıyor olması, yeni ve endişe verici bir eğilime işaret ediyor

Finansal sistemde yaşanan sıkıntıların eş zamanlı bir şekilde dünya genelinde hissedilmesi artık alışmamız gereken bir olgu haline geldi. Sisteme müdahil olanların, nimetlerinden nasiplenmesi kadar “yaratıcı tahripkarlıktan” paylarına düşenleri de almaları gerekiyor. Beklenti-finans teknikleri-balon kıskacında ortaya çıkan krizler arızi değil yapısal marazların ürünü. Geçen ay boyunca yaşanan Amerikan ipotekli ev kredileri kaynaklı kriz finans kapitalizminin doğal sonuçlarından bir tanesiydi.

İngiltere'de on yıllık başbakanlık görevini bırakan Tony Blair'in öncülüğünü yaptığı "Üçüncü Yol" hareketi, geleneksel sağ-sol ayrımlarını aşmayı hedefliyordu. Avrupa sağının muhafazakâr ve geleneksel değerleri benimseyen; fakat ekonomik alanda bireyci ve sermaye yanlısı tavrına karşı Avrupa solunun gelenek karşıtı; fakat sosyal adaletçi ve müdahaleci politikaları arasında sıkışıp kalan Avrupa siyasetini bu darboğazdan kurtaracak bir açılımdı Üçüncü Yol. 

Adalet ve Kalkınma Partisi beklendiği üzere seçimleri açık ara kazandı. 23 Temmuz son beş yıldan farklı olarak, Türkiye’nin bir çok konuda imtihandan geçeceği bir süreci de başlatmış bulunuyor. AK Parti küresel ile yerli oligarşi arasında, CHP kendi kısır siyasal patinaj dünyasında, MHP ise bir kez daha başka hesapların aparatı olup-olmama dilemması içerisine 23 Temmuz imtihanına giriyorlar. Türkiye’yi 23 Temmuz sonrasında iki yakıcı sorun bekliyor: İç (kısmen dış) siyasetin Kuzey Irak başlığı altına sıkışacak sorunlarla kilitlenmesi ve ekonomik istikrarın bundan sonrası için kendisine bir yön tayin etmesi.

2007 yılı Türkiye için zor geçecek. Siyaset arenasında son dört yılın biriken hesaplaşmaları bu sene içerisinde farklı ‘mevziler’ üzerinden yürütülecek. AKP iktidarı, hükümete geldiği ilk iki yıl boyunca, ekonomik alanda küresel likiditenin sağladığı rahatlama, siyasal boyutta ise Irak işgaline ortak olmamanın sağladığı imkanları bu yıl içerisinde bulamayacak. Nerdeyse tamamen ‘rölantide’ geçen 2006 senesinin ardından, tehir edilmiş birçok sorun ve dosya ülke gündemini işgal edecektir. İşte bu müşkilatlı tablo içerisinde, Türkiye’nin en can alıcı sorunlarının başında, son 5 yılın oldukça avantajlı küresel şartlarına rağmen, ekonomik yönsüzlüğü aşacak adımların atılamamış olması gelmektedir

Küresel ekonomideki dengesizlikler yapısal derinlik kazanma yolunda hızla ilerliyor. Cari açıklar, sermaye hareketleri, enflasyon sıkıntıları ve gelir dağılımı eşitsizlikleri en başta gelen sıkıntılardan. Amerika küresel tasarrufları kontrol etmeye devam ediyor. Dünya genelindeki net tasarruf akışının üçte ikisi Amerika’ya yönelmiş durumda. Japonya ve Almanya gibi ülkeler Amerika’nın ithal ettiği kapitalin yarısına denk gelen kapitali ihraç etmeye devam ediyorlar. Amerika geriye kalan kapital akışını ise orta ölçekli ülkelerden karşılıyor. Petrol üreticisi ülkeler bu pastada büyük bir yer tutmuyor, Çin hatta düşük gelirli ülkelerden Hindistan, Endonezya ve Nijerya da paylarına,