İsrail İle İlgili Verilen Son Kararlar Ne Anlama Geliyor?

SETA Genel Koordinatörü Nebi Miş, TRT 1 ekranlarında yayınlanan Enine Boyuna programında, İsrail’in Filistin’de devam eden soykırım eylemleri ve bu eylemlerle ilgili uluslararası mahkemelerde verilen kararlar ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Devamı
İsrail İle İlgili Verilen Son Kararlar Ne Anlama Geliyor
Yeryüzündeki Cehennem

Yeryüzündeki Cehennem

“Dün geceye ait görüntüler Refah’ın nasıl yeryüzündeki cehenneme dönüştüğünün kanıtıdır.” Bu ifadeler BM Mülteciler Yüksek Komiseri Philippe Lazarini’ye ait. İsrail’in Refah’ta güvenli bölge ilan ettiği ve Filistinlilerin sığındığı çadırları bombalayarak ortaya çıkarttığı cehennem görüntülerini tarif etmeye dilim varmıyor; sözün bittiği yer olarak tanımlamak daha doğru olur. Bu saldırının Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı’nın Netanyahu ve Gallant’a karşı tutuklama istemesinden ve Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’e Refah’ta operasyonları durdurma kararı çıkarmasından sonra gerçekleşmesi, İsrail hükümetinin hak, hukuk, adalet veya uluslararası meşruiyet gibi kavramları tanımadığının bir ifadesiydi. Netanyahu hükümeti, Washington’ın desteği öyle veya böyle devam ettiği sürece hiçbir kurum ve makamı tanımayacağını Filistinli masumları katlederek haykırmayı seçiyor.

Devamı

13 Nisan gecesi İran’ın İsrail’e saldırısı bölgesel ve küresel dinamikleri doğrudan etkileme potansiyeli bakımından dünya genelinde çok geniş bir yankı uyandırdı. On yıllardır söylem düzeyinde ya da vekiller üzerinden yürütülen kontrollü düşmanlığın son günlerde cereyan eden gelişmeler nedeniyle büyük bir savaşa evrilme ihtimali, mevcut statükonun sarsılması ve dengelerin değişmesi anlamına geleceğinden uluslararası alanda ciddi bir tedirginliğe yol açtı. Tahran-Tel Aviv hattındaki karşılıklı restleşmelerin sıklığı ve bu durumun sıradanlaşması, her iki tarafın da büyük bir savaşı göze alamayacağı ve kendi kamuoylarını konsolide etmek adına sert söylemlere dayanan bir strateji benimsendiği algısını oluşturmuştu. Bu algıdan ötürü savaşın uzak olasılık kabilinden değerlendirildiği bir ortamda, İsrail’in Şam’daki İran misyon temsilciliğini hedef alması ve akabinde de İran’ın saldırısı yılların aşina olunan davranış biçiminin bu süreçte nasıl şekilleneceği ve tarafların gerilimi ne düzeye kadar tırmandıracağına dair esaslı ve bir o kadar da önemli soruları gündeme taşıdı.

İsrail kuruluşundan bu yana gerçekleştirdiği eylemleriyle uluslararası hukukun temel ilkelerini ve Birleşmiş Milletler’in (BM) aldığı kararları sistematik şekilde ihlal eden bir ülke olarak bilinir hale gelmiştir. Bu algı nedeniyle İsrail’e karşı halihazırda devam eden üç ayrı hukuki süreçten çıkacak kararlara uyup uymayacağı da belirsiz görünüyor. Ancak İsrail’in eylemlerinin niteliğini göstermesi açısından önemli sonuçları olan üç ayrı uluslararası yargı süreci halen devam etmektedir.

Bölgesel ve küresel algı operasyonu neticesinde, bölgedeki İslami hareketlere güven zedelendi. Bu hareketler halkın gözünde düşürüldü ve halkın bunlara verdiği destekte bir azalma oldu.

SETA Genel Koordinatörü Duran, Mısır'da Mursi'nin de aralarında bulunduğu 122 kişiye verilen idam cezasının siyasi olduğunu söyledi.

Avrupa'da Olan İslâmafobi Değil İslâm Düşmanlığı

Prof. Dr. Talip Küçükcan, Avrupa'da Müslümanlara yönelik saldırıları "Avrupa'da olan İslâmafobi değil İslâm düşmanlığı" şeklinde yorumladı.

Devamı
Avrupa'da Olan İsl mafobi Değil İsl m Düşmanlığı
Erdoğan'ın Riyad Ziyareti

Erdoğan'ın Riyad Ziyareti

Demokratik ve halkın taleplerine karşılık veren İslami bir söylemin siyasi iktidar olması, Riyad başta olmak üzere Körfez'deki tüm monarşiler için acil ve yakın bir tehdit olarak algılandı ve ötekileştirildi.

Devamı

Bölgede krizler birbiri ardına gelirken Suudi Arabistan'ın “İsrail-Birleşik Arap Emirlikleri” ekseninde hareket etmesi, en çok İran ve İsrail'in işine geldi; en çok da bölge halkları kaybetti. Suudi Arabistan için zaman bu “felaket ekseninden” çıkma zamanı.

İslam ile alakalandırılan örgütlerin eylemleri en geniş anlamda İslam dünyasında yükselen ve küresel düzene itiraz eden siyasal aktör ve hareketlerin dünyanın gözündeki meşruiyetini zayıflatmaya ve ortadan kaldırmaya hizmet ediyor.

Türkiye'nin soğuk savaş döneminde stratejik aklını yönettiğini düşünenler de, soğuk savaş sonrası kendilerini ABD ve bölgesel uzantılarının Türkiye şubesi rolüne sokmaya çalışanlar da İsrail faktörünü her zaman akıllarının bir tarafında tuttular.

Arap isyanları sonrasında halktan yana tavır alan, bölge sorunlarında arabuluculuk yapan ve Mısır'da gerçekleşen askeri darbeyi tanımayan Katar, Suudi Arabistan'ın da baskılarıyla tavır değişikliğine gitmiş görünüyor.

Başbakan “şehir” kavramını konuşmalarında ve analizlerinde sık kullanır. Şehir insanının üzerine siner. İnsanı da içerisindeki ilişkiler bütününü de belirler, şekillendirir.

Özellikle berbat bir tercüme bürosunun ötesinde düşünsel faaliyeti bulunmayan, Batı'da(n) ezberledikleri ve akıllarında kalanları Türkçe aktarmaktan başka bir özelliği olmayan, 28 Şubat'la her türlü tefessühün zirvesine çıkmış kalemlerin ontolojik bir düşmanlık besledikleri bir isim oldu.

ABD, Suudi Arabistan, İsrail vs. gibi aktörleri aynı düzlemde toplayan Mısır'daki Nobel ödüllü darbe, Ortadoğu'yu Arap Baharı öncesi hatta 2006 Hamas seçim zaferi sonrası seviyeye döndürme çabasıdır.

İsrail'in yeni hükümetini Tal Yasası'ndan ekonomik problemlere, Filistinle müzakerelerden derinleşen izolasyona kadar birçok sorun beklemektedir.

Kürtleri Şam'dan uzaklaştıracak, Kamışlı'ya sıkıştıracak her yaklaşım Kürtlerin aleyhinedir. Bundan şüphe edenler, İstanbul'u bırakıp Şemdinli'ye sıkışan PKK siyasal aklına ve ortaya çıkardığı enkaza bakmayı deneyebilirler.