Türkiye'nin G20'ye ve G20'nin Türkiye'ye Katkıları

Nurullah Gür: "Türkiye diğer dönem başkanlıklarından farklı olarak değişik bir strateji izledi; temel vurguyu kapsayıcılığa yaptı."

Devamı
Türkiye'nin G20'ye ve G20'nin Türkiye'ye Katkıları
Türkiye 2015 Dönem Başkanlığını Çin'e Hakkıyla Devretti

Türkiye 2015 Dönem Başkanlığını Çin'e Hakkıyla Devretti

Zirvenin ilk kez dönem başkanı olan Türkiye’nin başarısı olduğunun altını çizen Erdal Tanas Karagöl, Türkiye’nin 2015 dönem başkanlığını Çin’e hakkıyla devrettiğini belirtti.

Devamı

Ekonomik büyümenin kapsayıcı olması, yalnızca gelir adaletsizliğini azaltmayacak. Ayrıca, birçok ülkedeki sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin azaltılmasıyla o ülkelerde toplumsal barışın gerçekleşmesi de sağlanacaktır.

Erdal Tanas Karagöl, G-20’nin daha kurumsal bir yapıya evrilmesi gerektiğini belirtti.

Paris saldırılarının G20’ye nasıl yansıdığına ilişkin değerlendirmesinde Talha Köse, “Güvenlik ve ekonomik refahın birbiriyle bağlantılı olduğu vurgusu burada teyit edilmiş oldu.” dedi.

Murat Yeşiltaş: “Obama da, DAEŞ terörünün asıl kaynağının Suriye’deki rejim olduğunu ve dolayısıyla rejim ortadan kaldırılmadıkça DAEŞ terör örgütünün de zayıflamasının mümkün olmadığını, çünkü rejimin onu tersinden besleyen; hatta doğrudan besleyen bir dinamik ortaya çıkardığını söyledi.”

G-20'nin Bilinilirliği Artırılmalı

G-20 zirvelerinin kamuoyunda yeterince bilinirliği olmadığını belirten Sadık Ünay, G-20 zirvelerinin önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Devamı
G-20'nin Bilinilirliği Artırılmalı
Uluslararası Terörizmle Mücadele Üzerinden Hegemonya İnşası

Uluslararası Terörizmle Mücadele Üzerinden Hegemonya İnşası

Sadık Ünay: “Ortadoğu’daki birçok lider ‘uluslararası terörizmle mücadele ediyorum’ diyerek, kendi gücünü; hegemonyasını güçlendirmeye çalışır. Buna karşı bence daha prensipli bir duruşa dünyanın ihtiyacı var.”

Devamı

AK Parti'nin 1 Kasım seçimlerinden 317 milletvekili ile çıkması üzerine başkanlık sistemi tartışması yeniden gündeme geldi.

Geride bıraktığımız G20 heyecanı, kapitalizmle ilgili tartışmaların da gündeme geldiği bir ortam yaşadı.

Fahrettin Altun, “DAEŞ üzerinden; DAEŞ’in ortaya koyduğu terör eylemleri üzerinden aslında Esed rejimi meşrulaştırılmaya ve esas tehdit DAEŞ’tir denmeye çalışılıyor.”

Fahrettin Altun, G-20 ve benzeri platformların önemine dikkat çekti.

Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan gerekse Başbakan Davutoğlu, G-20'nin bütün üyelerini terör konusunda ayrım yapmadan işbirliği yapmaya ve her türlü terörün ortadan kaldırılması için kararlı davranmaya çağırmıştır.

Başbakan Erdoğan'ın Amerika ziyareti sırasında John Hopkins, German Marshall Fund ve SETA-DC konuşmalarında ortak can alıcı nokta Gazze tepkisi ve İsrail'e yönelik eleştirileri oldu. Erdoğan güçlü bir mantık örgüsü içinde açık ve yalın bir ifadeyle Gazze'de yaşanan insanlık dramının uluslararası sistemin en temel sınavı olduğunu vurguladı. Erdoğan'ın ifadesiyle, Gazze'de şartların iyileştirilmesi için verilen sözler tutulmadı ve bütün bir uluslararası sistem bu sınavda başarısız olmanın eşiğinde.

1 Ekim 2009, İran nükleer sorununda bir dönüm noktası oldu. Birleşmiş Milletler'in 5 daimi üyesi ve Almanya'nın oluşturduğu P5+1 grubu ile İran'ın gerçekleştirdiği bir günlük görüşme, nükleer sorununa bakışı değiştirdi. Bu tarihten yaklaşık bir hafta önce BM ve G-20 gibi dünya siyasetinin şekillendiği zeminlerde, İran'ın gizli santrallerde uranyum zenginleştirmeye ve uluslararası toplumu kandırmaya devam ettiği konuşuluyordu. Çare olarak ise oldukça sert ekonomik yaptırımlar öneriliyordu.

Amerika Başkanı Obama, hem içeride, hem de dışarıda geçmişe sünger çekmek ve yeni bir dönem başlatmak için olağanüstü çaba harcıyor. Değişim vaat eden Obama'nın misyonu, evine çeki düzen vermek ve içeride bir restorasyon gerçekleştirmek olarak tanımlanmıştı. Ancak Obama yönetimi kısa süre içinde, uluslararası sistemin başat rolünü üstlenmiş bir ülkenin uluslararası ilişkilerde ölçek küçültmesi ve içine kapanmasının sınırları olduğunu fark etti.

ABD’nin yeni başkanı Barack Hüseyin Obama Kahire’de Kahire Üniversitesi ve El-Ezher ortak programı ile ABD’nin İslam dünyası ve Müslümanlarla ilişkilerinin kurulacağı zemini anlatan 55 dakikalık tarihi bir konuşma yaptı.

ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama’nın 1995’te, siyaset macerasına atılmadan yıllar önce yayımlanan Babam’dan Rüyalar: Bir Irk ve Miras Hikayesi kitabı, ‘Aslında çok farklı bir kitap yazmaya niyetlenmiştim’ cümlesiyle başlıyor

1947’de, II. Dünya Savaşı’nı müteakiben 23 ülkenin başlattığı uluslararası ticaret görüşmeleri bugünkü Dünya Ticaret Örgütü’nü (DTÖ) vücuda getirdi. Yarım yüzyıldır devam eden görüşmeler Kuzeyin, Güneyin nerdeyse bütün gümrük duvarlarını yıkma süreci olarak geçti. Yaygın ekonomi-politik düşünce bu döneme ticaret liberalizasyonu da demektedir. 9-14 Kasım 2001’de Doha’da yapılan DTÖ VI. Bakanlar Konferansı sonrasında Güneyin bu makus talihini kırmaya yönelik ilk söylemsel adımlar atıldı.Özellikle Gelişmiş Ülkelerin (GÜ) tarım sektörüne verdikleri ihracat sübvansiyonları ve iç desteklerini azaltmaya yönelik ilk girişimler başlatılmış oldu. Haziran ayında Cenevre’de yapılan DTÖ mini-bakanlar toplantısında,  son 5 senedir yaşanan tıkanmanın bir benzeri vuku buldu.

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, 7 Aralık 2009’da ABD Başkanı Barack Obama ile Beyaz Saray’da bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin en önemli özelliği, gündeme gelen konuların ekseriyetinin ulusal değil, bölgesel ve küresel nitelik taşımasıydı. Görüşme, Obama yönetimiyle gündeme gelen “model ortaklık” nosyonunun ilk defa ete kemiğe büründüğü bir çerçeveyi oluşturarak ekonomik işbirliğinin kurulması kararı ile sonuçlandı. Model ortaklığın içinin doldurulmasıyla karakteri değişen ilişkileri hâlâ eski çerçevede değerlendiren siyasi gözlemcilerin kriz beklentisi doğru çıkmadı.

Yaşanan ve şu an eksen kayması olarak tartışılan şey aslında Türkiye'nin fiziki sınırlarının, siyasi ve sosyolojik sınırlarına dar gelmesi meselesi...