Fahrettin Altun, radikalleşme süreçlerinin hem Fransız siyasetini hem de göçmenleri önemli ölçüde etkilediğinin altını çizerek, bu durumun terörün mazereti şeklinde ele alınamayacağını ancak terör faaliyetini yapanların kendilerini meşrulaştırdıkları söylemsel zemin şeklinde okunabileceğini belirtti.
Devamı
Küresel sistem giriftleştikçe, sistemle uyumlu davranmayan aktörler çok farklı zorlayıcı araçlarla karşılaşmakta. Bu araçlarla başa çıkmanın yolu ne tamamıyla sistemin dışına çıkmak ne de sistemin salık verdiği adımları atmaktır.
Devamı
Yıllar yılı, "Hizmet Camiası"nın çok geniş bir toplumsal kesime karşılık geldiği söylendi. Bir yıldır yaşadıklarımızın bir hayırlı tarafı varsa o da bu mitin çökertilmesi oldu.
Son yıllarda, Gezi ve 17-25 Aralık sürecinde ekonomide yaşatılan şoklarla ülke risk priminin ve buna bağlı olarak, faizin daha da yüksek seviyelere çıkmasına neden oldular.
Genel beklenti seçimlerin politika farklılıkları üzerinden değil kişisel kavgalar üzerinden yürüyeceği üzerine.
AB ülkeleri resesyondan kurtulmak, ekonomik canlılığı artırmak ve büyüyebilmek için çözümler ararken, Türkiye büyüme oranını yeterli görmeyerek gelişimini ve ilerlemesini sürdürmek için tedbirler almaktadır.
Türkiye'nin siyasi geçmişinde istikrar ve huzurla gelen yükseliş dönemleri, ne yazık ki her daim kesintiye uğratılmaya çalışılmıştır. Ülke ne zaman pozitif bir ivme yakalayarak bölgesinde güçlü bir konuma gelse iç ve dış olaylarla bu süreç sabote edilmeye çalışılıyor. Bu yüzden, ülkede gerilim oluşturma adına uğraşanların neden bu zamanı seçtiklerinin cevabı da çok açıktır. Bu ülkede ne yazık ki gelişimi ve ilerlemeyi durdurmaya ayarlı bir zamanlama mekanizmasını yönetenler var. Tıpkı 1980'li yıllarda ülkede başlayan ekonomik değişimi engellemek isteyenlerin, bu ülkeye 1990'lı yılların karanlık zamanlarını yaşattığı gibi. Bu şekilde, siyasi ve sosyal çatışmalar kullanılarak, başta ekonomi olmak üzere ülkenin tüm alanlarında istikrarsızlığın ve kaosun gölgesini hâkim kılmışlardır. Öyle ki, 1990'lı yılları herkes karanlık ve kriz yılları olarak hatırlamaktadır.
Devamı
Arap Baharı'ndan beklenen dönüşümün gerçekleşmeyişi; işsizlik ve yoksullukla boğuşan bölge insanının bir kısmını, çözümü şiddette aramaya itmiştir. İşte bu kitle, toplumsal düzlemde IŞİD'i besleyen ana damardır.
Devamı
Ortadoğu'nun ekonomik gelişmeye ulaşması için gerekli olan karakter İslam kültüründe mevcuttur. Önemli olan bölge insanının bilim, sanat ve ekonomiye yatırım yapabilecekleri istikrarlı bir ortama kavuşabilmesidir.
İstanbul metrosundaki farklı coğrafyalardan insanların varlığının artmasına Türkiye kamuoyu ne türden tepkiler veriyor? Ya da "devlet aklı" bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyordur?
IŞİD'e karşı yürütülen askeri operasyonların başarıya ulaşabilmesi, ancak örgütün kapalı devre çalışan ve kendi kendisini çeviren finansman sistemi çökertilebildiği taktirde başarılı olabilir.
Obama, IŞİD ile mücadele yüzünden Ortadoğu'da uzun sürecek başka bir savaşa sürüklenmek istemiyor. Halbuki IŞİD tehdidinin de bölge ve dünya için taşınamaz hale gelmesinde asıl sorumluluk sahibi ABD...
"Yükselen güç Türkiye", ekonomide ithalata bağlılığın önemli oranda azaltıldığı; enerji ve savunma sanayisi gibi kritik alanlarda dışa bağımlılığın minimuma indirildiği; yüksek teknolojili üretim ve ihracat sektörlerinin güçlendiği; yerel insan gücünün nitelik ve donanımının yükseltildiği bir vizyonu yansıtıyor.
2023 vizyonunu hayata geçirme yolunda başlatılan dev projeler için 'Dev projeler AK Parti'nin alamet-i farikasıdır' denilerek ulaşımdan eğitime, sağlıktan enerjiye, tarımdan savunma sanayiine kadar başlatılan büyük projeler Güçlü Türkiye için umut vericidir.
Başbakan Davutoğlu'nun AK Parti 1.Olağanüstü Kongresi'nde 'ikinci sıçramanın eşiğindeyiz' ifadesi açıkçası ekonomide yapısal reformları gerçekleştirmenin ve yeni bir başarı hikayesi yazmanın tam zamanı olduğunu göstermektedir.
Erdoğan iktidarı boyunca Türkiye'nin sosyo-politik gerçekliği değişmiş ve siyasal merkez yenilenmiştir. Devlet ve toplum arasındaki mekanik düzlem ve toplumu devlet anlayışının karşısında ikincil konuma yerleştiren, toplumu disipline eden baskıcı anlayış dönüşmüştür.
Türkiye'nin normalleşmesini taşıyan ana gövde siyasetten uzaklaştıkça, absürt ve zorlama iktidar mimarileriyle karşı karşıya kalacaktık. Başka bir deyişle, kayıp yıllar olarak kayda geçen 1990'lar, 2000'lere sarkacaktı.
Merkez Bankası'nın ülke ekonomisinde etkin bir ağırlığının olması, bu kurumun aldığı kararların hükümetin uyguladığı ekonomi politikalarıyla eşgüdümlü olmasını zorunlu kılmaktadır.
Türkiye'nin en büyük problemlerinden biri olan enerji ihtiyacının son 10 yılda gerçekleşen büyüme oranlarının sonucu olarak artması, Türkiye'nin enerji faturasını da artırdı.
Global ekonomik kriz, uluslararası kurum ve kuruluşların olumsuz analizleri, kredi derecelendirme kuruluşlarının not tehditleri, 17 Aralık süreci, yerel seçimler gibi faktörlere rağmen, ekonominin gerçekleştirdiği bu ekonomik büyüme performans ve şoklara dayanıklılık göstergesi olmuştur.