Soykırımı Engelleyemeyen Sistem İki Devletli Çözümü Nasıl Sağlayacak?

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, TRT 1 ekranlarında yayınlanan Enine Boyuna programında, İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım ve uluslararası sistemin İsrail karşısındaki aciz tutumu üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Devamı
Soykırımı Engelleyemeyen Sistem İki Devletli Çözümü Nasıl Sağlayacak
Gazze deki Yardım Ekiplerine Saldırılar Biden ı Test Ediyor

Gazze’deki Yardım Ekiplerine Saldırılar Biden’ı Test Ediyor

Gazze’de hizmet veren yardım kuruluşu World Central Kitchen’ın aracının İsrail tarafından vurulması ve aralarında bir Amerikan vatandaşının da bulunduğu 7 gönüllünün hayatını kaybetmesi büyük tepki çekti. Saldırı sonrasında bazı yardım kuruluşları Gazze’deki operasyonlarını durdurdu ve bunların arasında 1968’den beri işgal altındaki bölgelerde kesintisiz faaliyet gösteren bazı kuruluşlar da var. 7 Ekim’den beri 200’ün üzerinde yardım kuruluşu çalışanının hayatını kaybettiği Gazze’de kalmaya devam edeceğini açıklayan Birleşmiş Milletler’in World Food Program’ın verilerine göre mart ayında günlük 300 kamyon yardıma ihtiyaç duyulmasına rağmen sadece 47 kamyon giriş yapabilmiş. Aylardır açlık ve her türlü zorlukla mücadele eden Gazze halkına ulaşmaya çalışan yardım kuruluşları da İsrail’in askeri operasyonlarının tehdidi altında. Bu durum karşısında iç kamuoyunda baskı görmeye devam eden Biden yönetimi, Netanyahu’ya tavır almasına karşın hala oyun değiştirici bir adım at(a)mıyor.

Devamı

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 89. sayısı raflarda yerini aldı.

31 Mart yerel seçimleri Türk siyasetinin çehresini derinden değiştirebilecek bir sonuç üretmiş görünüyor. Birçokları için sonuçları sürpriz niteliği taşıyor. AK Parti cenahında seçimlerin hiçbir zaman kaybedilemeyeceğine dair bir inanç, muhalefet cenahında ise seçim kazanamamanın getirdiği psikolojik bir ruh hali vardı. Her iki kesim de rasyonelitesini yitirdikleri bir noktaya gelmişlerdi. Seçim sonuçları yeniden siyasal rasyoneliteye dönmeye imkan sağladı.

İsrail'in gayrihukuki eylemleri içerisinde yer alan hastane bombalamak, yardım konvoyu vurmak, sivilleri hedef almak gibi eylemler artık maalesef rutin bir uygulamaya dönüştü. Ancak İsrail'in geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği bir eylem vardı ki, devlet düzeyinde aktörlerin dahil olacağı bir savaşın fitilini ateşleme ihtimali bir hayli yüksek.

Abluka altında olan Gazze'ye yönelik İsrail saldırıları uluslararası hukuku hiçe sayacak şekilde, tüm dünyanın gözü önünde adım adım bir soykırıma doğru evirilmektedir.

Türkiye İnsani Yardımlarıyla Yıllardır Filistin'de

Rakamlar ve icraatlar incelendiğinde Türkiye’nin her zaman Filistin’de olduğu, yapılan yardımların sadece İsrail'in son saldırılarına karşı tepkiden ibaret olmadığı görülüyor.

Devamı
Türkiye İnsani Yardımlarıyla Yıllardır Filistin'de
Türkiye nin Gazze Politikası

Türkiye’nin Gazze Politikası

7 Ekim tarihinde Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugaylarının İsrail'in askeri hedeflerine yönelik düzenlediği operasyona tepki olarak İsrail'in başlattığı saldırılar kısa süre içerisinde her türlü savaş suçu, insanlığa karşı suç ve soykırımın işlendiği bir sürece evrildi. Altı ayı aşkın bir süredir bütün dünyanın gözü önünde modern tarihte benzeri görülmemiş bir kitlesel katliam yaşanmaktadır. Maalesef şu ana kadar hiçbir etkili aktör de bu vahşetin sona erdirilmesi konusunda bir şey yapamadı.

Devamı

İsrail’in Suriye’deki İran konsolosluğunu vurmasına cevaben Hamaney’in yaptığı ‘karşılık verilecek’ açıklaması, bölgesel vekâlet savaşının doğrudan savaşa evirilme ihtimalini artırdı. Netanyahu 7 Ekim’den beri hem Beyrut’ta hem de Suriye’de Hamas ve Şii milis hedeflerini vurarak çatışmayı genişletmeye çalışıyordu. İran ve Hizbullah’ın askeri olarak Hamas’ın yanında yer almayı reddetmesiyle ‘bölgesel savaş’ nispeten daha kontrollü bir biçimde devam ediyordu. Ancak Hamaney’in İran konsolosluğunun vurulmasının İran toprağının doğrudan hedef alınması anlamına geleceği şeklindeki açıklamaları Washington’u da alarma geçirdi. İsrail’le İran’ın doğrudan çatışması halinde, Biden seçim yılında en son arzu edeceği şekilde yeni bir Ortadoğu savaşına müdahil olmak zorunda kalacak. Bu da hem Ortadoğu’da yeni bir savaştan uzak durma hem de Gazze savaşının bölgeye yayılmamasını sağlama politikalarının iflası anlamına gelecek.

Cumartesi gecesi İran, yaklaşık 300 drone ve füzeyle İsrail'e misillemede bulundu. Böylece 1 Nisan'da İsrail'in Şam'daki İran konsolosluğunu vurmasıyla başlayan son gerilimde "doğrudan ancak kontrollü çatışma" dönemine geçtik. "Doğrudan" olması önemli zira İran ilk defa kendi topraklarından İsrail'e saldırdı.

Ramazan ayı ve bayramı, İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği yeni katliamlar ve uluslararası toplumun harekete geçme konusunda gerekli iradeyi gösterememesiyle geride kaldı. Ramazan süresince Gazzelilerin rahat bir nefes alması için umut bağlanan ateşkes girişimlerinin Netanyahu Hükümeti'nin tutumu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanması, sürece dair belirsizlikleri daha da derinleştirdi. BM Güvenlik Konseyi'nde alınan "acil ateşkes" kararının bir türlü uygulamaya geçirilememesi ve ABD, İngiltere ve Almanya'nın ısrarlı bir şekilde İsrail'in güvenliğine yönelik yaptıkları atıfla Siyonist yönetimi cesaretlendirmeleri, Siyonist yönetimin sahadaki saldırganlığını ve pervasızlığını daha da pekiştirdi. Netanyahu tarafından Refah'a kara operasyonun yapılacağının sinyallerinin verilmesi de aslında Batılı devletlerin iki yüzlü tavrı ve uluslararası toplumun eylemsizliğinin en somut yansımasıydı.

SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, TRT Haber ekranlarında yayınlanan Sıcak Haber programında, Türkiye’nin Gazze için attığı diplomasi adımlarını ve İsrail’e yaptırım için aldığı kararları değerlendirdi.

Insight Turkey’in 2024 yılı açılış sayısının yayınlandığını duyurmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu sayımızda Türk dış politikasının Doğu Asya’daki çeşitliliğini inceleyen bir yorum ve altı araştırma makalesi yer almaktadır. Günümüz Türkiye’sinin Asya ülkeleriyle ilişkilerinin kapsamlı bir analizini sunulmaktadır. Ayrıca bu sayımızda Filistin’deki Gazze krizi, ekonomik ve askeri güç arasındaki ilişki, Japonya’nın ulusal markası, Kosova’daki vatandaşlık yasası ve Ukrayna savaşının küresel siyasete etkisine ilişkin konu dışı 6 yorum ve araştırma makalesi de yer almaktadır.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, TRT 1 ekranlarında yayınlanan Enine Boyuna programında, İsrail’in Gazze’de altı aydan uzun zamandır devam ettirdiği soykırım üzerine değerlendirmelerde bulundu.

SETA Akademi Direktörü Ferhat Pirinççi, TRT Haber ekranlarında yayınlanan Haber 22 programında, İran’ın İsrail’e karşı yaptığı saldırı ve İsrail’in “bölgesel koalisyon” açıklaması üzerine değerlendirmelerde bulundu.

İran ile İsrail arasındaki doğrudan çatışma şimdilik kontrol altında. Ancak bölgemiz açısından yeni bir denkleme işaret ediyor. Malum, 7 Ekim sonrası Ortadoğu'nun Gazze/ Filistin merkezli bir gerilim sürecine girdiğini konuşuyorduk. Netanyahu'nun Gazze'deki katliamları bölgedeki normalleşme trendini durdururken İsrail'in uluslararası imajına da büyük zarar verdi. Batı'nın çokça eleştirilen "koşulsuz desteği" bile Batı kamuoylarındaki Filistin sempatisini ve İsrail eleştirisini engelleyemedi. İki devletli çözüm küresel gündemin başköşesine otururken İspanya başta olmak üzere bazı Avrupa devletleri, Filistin devletini tanıma kararına yaklaştı. İşte böylesi bir ortamda Netanyahu, savaşa İran'ı doğrudan dahil edecek 1 Nisan Şam saldırısını yaptı ve bir anlamda istediğine ulaştı. İtibarını, caydırıcılığını ve iç desteğini korumak için Tahran; ölçülü, haber verilmiş ama İsrail'e ilk doğrudan saldırısını gerçekleştirdi. Şam saldırısını yapan havaalanına füzelerini ulaştırabilmiş olmayı iç siyasetinde ve bölgesel propagandasında kullanacak.

AK Parti ve CHP, 31 Mart seçim sonuçlarını değerlendirerek önümüzdeki dönem için yol haritası hazırlıyor. Bu durum, "siyaset yapma rekabetinin" hızlanacağı yeni bir ortama gireceğimizi gösteriyor. Elbette bu ortam hem parti siyaseti hem de ekonominin gidişatı ve dış politikadaki gelişmelerin ülkemize yansımaları ile şekillenecek. Özgüveni yükselen CHP'nin yeni siyaset tarzı-girişimleri, iktidarın nasıl bir yol izlediği, İyi Parti'nin yeni genel başkanının blok siyaseti konusundaki tercihi ve DEM Parti'nin belediyelerde ideolojik anlamda ne yaptığı siyasi gündemin başköşesinde olacak.

Ortadoğu'nun gündemi yine çok yoğun. Önceki gün ABD, BM Güvenlik Konseyi'nde Filistin'in tam üyeliğini veto eden tek ülke oldu. İsrail, İran'ın İsfahan'daki nükleer tesislerini vurabileceğini gösteren bir hava aracı saldırısı düzenledi. Tıpkı İran'ın kontrollü ve haber verilmiş 13 Nisan saldırısı gibi bu saldırı da hasar vermedi.

Biden yönetimi İran’ın İsrail’e doğrudan saldırısının kontrolsüz bir savaşa dönüşmesini engellemeyi en azından şimdilik başarmış görünüyor. İran’a farklı kanallardan saldırının ‘orantılı olması gerektiğini’ mesajını ileten Beyaz Saray, Netanyahu hükümetine de ABD’nin İsrail’e desteğinin savunmayla sınırlı kalacağı mesajını verdi. ABD’yle birlikte İngiltere ve Ürdün’ün İran’ın İHA ve füzelerini İsrail’in hava sahasına ulaşmadan vurması sayesinde, Demir Kubbe’nin işi nispeten kolaylaştı. Buna karşın İran’ın maliyeti çok düşük silahlarla gerçekleştirdiği düşük şiddetli ve kontroll Nü saldırı, daha ‘gerçek’ bir savaşta İsrail’in işinin hiç de kolay olmayacağını gösterdi. İsrail’in savunmasının aciliyetini gündeme getiren saldırı, Temsilciler Meclisi’nde bir süredir sürüncemede kalan İsrail, Ukrayna ve Tayvan’a yardım paketini oylamaya sunulmasını sağlayacak görünüyor. Amerikan dış yardımının İsrail’e saldırı sayesinde onaylanma aşamasına gelebilmesi, Cumhuriyetçilerle Demokratları bir araya getiren meselelerin ne kadar azaldığını gösteriyor.

İran ve İsrail arasında 1979 İslam Devrimi sonrasında ortaya çıkan düşmanlık, 45 yıldan fazla bir süredir devam etmekte ve her iki ülke birbirini varoluşsal düşman olarak tanımlamaktadır. Bu düşmanlık zaman zaman yüksek gerilimli dönemlere yol açarak dolaylı çatışmalara neden olmuştur. Bu noktada ABD'nin rolünü de göz önünde bulundurmak gerekir. ABD'nin İran'a yönelik tavrı, olumsuz bir şekilde daha sert bir pozisyona dönüştüğünde, İsrail de bu durumdan güç alarak İran'a karşı daha sert bir politika izlemiştir. Ancak ABD, İran ile daha yumuşak bir ilişki benimsediğinde, İsrail de ABD'den beklediği desteği alamadığı için daha dikkatli bir politika izlemiştir.

Şam saldırısına İran’ın İsrail’i doğrudan hedef alarak verdiği cevap, Ortadoğu’daki uzun süredir devam eden bölgesel savaşın yeni bir aşamasını temsil ediyor. Hafta sonunda gerçekleşen saldırı öncesinde, bu ülkeler bölgedeki müttefikleri veya gizli operasyonlarla ‘kontrollü’ bir vekalet savaşı yürütüyorlardı. İsrail’in Suriye’de İranlı general ve Devrim Muhafızlarını vurması halihazırda devam etmekte olan bu savaşın devamından ibaretti. Ancak İran’ın bu sefer İsrail’i doğrudan hedef alma kararı vermesi, stratejik caydırıcılık açısından yeni bir denge oluşturulmasını kaçınılmaz hale getirecek. İran’ın cevap vereceğini önceden ilan etmesi üzerine Amerika’nın yoğun bir diplomasi trafiği üzerinden saldırının adeta koreograflığına soyunması, Biden’ın seçim senesinde Ortadoğu’da yeni bir sıcak savaşın içine çekilmek istemediğini gösteriyordu. Ancak Washington’ın iki tarafı da kontrollü bir çatışmayla yetinmeye ikna etmesi çok zor, zira Ortadoğu’da stratejik dengenin ister istemez değişeceği ve çatışmanın artacağı yeni bir döneme giriyoruz.