Türk-Amerikan İlişkilerinde Yeni Kritik Dönemeç

Türk-Amerikan ilişkilerinde son dönemde yaşanan krizlere ve bu krizler sırasında her iki taraftaki aktörlerin nasıl davrandığına biraz yakından bakalım..

Devamı
Türk-Amerikan İlişkilerinde Yeni Kritik Dönemeç
S-400 Meselesinin Ön Plana Çıkarılması ABD liler Açısından da Çok

S-400 Meselesinin Ön Plana Çıkarılması ABD’liler Açısından da Çok Gerçekçi Bir Tutum Değil

SETA Güvenlik Araştırmacısı Murat Aslan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump arasındaki görüşmede gündeme gelen konular üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Devamı

ABD ile ilişkilerde yaşanan sorunlar ve çok sayıdaki temel anlaşmazlık konusu artık hem Türk kamuoyunu hem de karar alıcıları yormuş durumda. ABD'nin PYD ve FETÖ'ye vermekte olduğu destek; Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemi almasına karşıtlığı ve bu doğrultuda gündeme gelen yaptırımlar; Halkbank Davasını Türkiye aleyhinde sopa olarak kullanılmaya devam edilmesi; Ermeni iddialarının kongre gündeminde kullanılması, Türkiye'nin proje ortağı olduğu F-35 uçaklarının çeşitli bahanelerle teslim edilmemesi; ABD'nin Doğu Akdeniz denkleminde Türkiye'nin karşısından yer alması gibi birçok zorlu dosya iki ülke ilişkilerini son derece olumsuz etkilemekte.

Türk askerleri şehit edildiği andan itibaren Türk toplumunun üzerine çok korkunç algı operasyonları başlatıldı. Şehit sayısının bilinçli biçimde abartılmasından başlayın da Türkiye'nin İdlib'den çekilmek zorunda kalacağına kadar haberler belli merkezler tarafından üretildi. Hemen hava sahası tartışmaları başlatıldı. Konu dönüp dolaşıp S-400, Patriot, F-35 meselesine getirildi. Bunlar hiç tartışmasız psikolojik operasyondu.

SETA Washington D.C. Koordinatörü Üstün, soğuk savaştan beri dünyayı dizayn eden ABD'nin yeni tip koronavirüs kriziyle beraber bu gücünü kaybettiğini dolayısıyla nüfuz sahibi olduğu bölgelerde askeri gücünde köklü değişikliklere gidebileceğini savundu.

Doğu Akdeniz'in önümüzdeki dönemin yeni ekseni olacağı açık. Türkiye'nin hem savaşabilen hem de anlaşabilen bir ülke olmayı sürdürmesi ve gerilim diplomasisini yürütecek bir zihinsel hazırlığa sahip olması çok önemli. Geride bıraktığımız ve halen devam eden krizler Türkiye'nin hazır davranma kapasitesini geliştirmişti. Şimdi bunu hayata geçirme zamanı.

Türkiye - ABD İlişkileri Nereye Gider?

SETA Güvenlik Araştırmacısı Ferhat Pirinççi, 3 Kasım 2020 ABD Başkanlık Seçimleri özerlinde Türkiye – ABD ilişkilerini değerlendirdi.

Devamı
Türkiye - ABD İlişkileri Nereye Gider
İsrail-BAE Ekseninin Yönü

İsrail-BAE Ekseninin Yönü

Dubai Ports World’ün elinde tuttuğu limanların yanı sıra Abu Dabi yönetiminin Yemen ve Afrika boynuzunda askerî üsler kurarak önemli boğazları kontrol altına almaya çalışması, İsrail ve BAE’nin müşterek hedeflerinin bir yansıması.

Devamı

Net olan şu ki, Ankara ve Washington arasındaki ilişkiler müttefiklik düzleminin dışına çıkıyor. Hasımlık, rekabet ve iş birliğini aynı anda götüren yeni bir denkleme oturuyor.

ABD, Afganistan'da 'hiper güç' olma rüştünü ispatlamak isterken Sovyetlerin 1979 yılında düştüğü hatayı tekrar etti.

Bu ayın dış politika gündemi hayli yoğun. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Haziran'da NATO Zirvesi'nde ABD Başkanı Biden ile görüşecek. Haziran sonu da AB Liderler Zirvesi Türkiye ile 'pozitif' ajandayı değerlendirecek.

Ankara bir yandan son yıllardaki hamlelerini tahkim eden diplomasiye devam edecek. Diğer yandan ise nüfuzunu genişletecek yeni hamlelerde bulunacak. Bugünün dünyasında milli menfaati temin etmenin yolu bu.

Küresel yönetişim açısından önem arz eden G20 ve COP26 toplantıları, etkileri itibari ile de önümüzdeki aylarda tartışılmaya devam edecek.

Batı medyasında Yunanistan'ın Türkiye'ye 'alternatif' haline geldiği yorumlarını yapanlar, ne değişen dünyanın dengelerini ne de iki komşunun uzun vadeli birbirine duyduğu ihtiyacı doğru değerlendirebiliyor.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Kalın, 'ABD'den temel beklentilerimiz Suriye'de PKK'nın kolu olan PYD ve YPG'ye desteğini kesmesi, S-400'ler konusunda gerçekçi ve yapıcı bir tutum alması ve FETÖ'ye karşı kararlı ve sonuç alıcı adımlar atması.' dedi.

Bu çalışmada alanında önde gelen uzmanlar NATO olağanüstü zirvesinden neler beklenebileceği konusunda fikir vermektedir.

Yunanistan ve Türkiye seçimlere çok yakın iken Washington'un Atina'yı, halk tabiriyle şımartması, NATO müttefikleri arasında riskli bir sürece işaret ediyor. Ankara, güvenlik taleplerinin karşılanması konusunda ısrarlı olacak. İsveç ve Finlandiya'nın üyeliği vetosunda da Suriye'de operasyon konusunda da milli çıkarlarının gerektirdiği adımları atacak.

Türkiye'nin bu gerginliği yönetirken 1990'ların psikolojik atmosferine kapılmaması ise hayati derecede önemli. Bölgesel aktörlük ve güç statüsü anlamında 1990'ların çok ilerisinde olan bir Türkiye'nin, Yunanistan ayrıntısının-arızasının ötesinde bir dış politika ufkuyla meselelere yaklaşması uluslararası sistemin kapsamlı bir dönüşümle karşı karşıya olduğu bir dönemde bir zorunluluktur.

Uluslararası sistemde yaşanan sarsıntıların şiddeti bu iki güçlü NATO müttefikinin mevcut sorunları aşarak bölgesel ve küresel meydan okumalara karşı ortak politika geliştirmeye çalışmalarını gerekli kılıyor. Ancak Türkiye’de yaklaşan seçimler dikkate alındığında Washington’un şimdilik bekle gör politikasına devam ederek fark yaratacak stratejik diyalogdan uzak duracağını tahmin edebiliriz.

Mayıs seçimlerine doğru giderken Batı medyası 'muhalefeti birleştirerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan kurtulma' kampanyasını başlattı.

Stratejik Mekanizma’nın iki ülke arasındaki perspektiflerin paylaşılması, politika farklarının netleştirilmesi, iş birliği alanlarının belirlenmesi ve kriz alanlarının yönetilmesi anlamında değerli olduğu yadsınamaz.