Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bir yıl sonra ilk kez aynı masaya oturan Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed 7 saat süren bir zirve diplomasisi gerçekleştirdi. Bu kapsamda gerçekleşen görüşmede Afrika Boynuzu’nda süregelen bir krizin çözüldüğü duyuruldu.
Devamı
Bu sayı, Türkiye'nin Afrika'ya yönelik değişen politikasını, bölgesel bağlarına, Afrika örgütleriyle ilişkilerine ve ikili ortaklıkların dinamiklerine odaklanarak kapsamlı bir şekilde incelemektedir. Ayrıca, 7 Ekim'den bu yana Gazze'de devam eden savaşı analiz ediyor ve çatışmayı çevreleyen karmaşıklıklara dair derinlemesine tartışmalar sunuyor.
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 93. sayısı raflarda yerini aldı.
Türkiye’nin Somali ve Etiyopya arasındaki anlaşmazlığın çözümünde üstlendiği arabuluculuk rolü iki ülke arasındaki gerilimin diplomatik yollarla hafifletilmesine önemli bir katkı sunuyor. Peki, Ankara Süreci, bölgede barışı getirecek mi? SETA Araştırmacısı Dr. Tunç Demirtaş ile konuştuk.
Türkiye, Somali ve Etiyopya'nın da yer aldığı Afrika Boynuzu bölgesinde barış ve istikrara katkı sağlama çabalarının bir parçası olarak önemli bir rol üstlenmiştir. Bunu yapabilmek için taraflar arasında yeterli düzeyde güvenilirliğe ve olumlu imaja sahip olmak gerekiyor. Bu girişim bağlamında Ankara Süreci'nde Türkiye'nin sadece kendi ulusal çıkarları bağlamında bir amacı bulunmuyor. Elbette Somali ve Etiyopya'nın aralarındaki sorunu çözmesi durumunda Türkiye'nin de bölgesel çıkarlarını ilgilendiren gelişmeler ve bölgesel barıştan dolayı elde edeceği kazanımlar olacaktır. Bu bağlamda Türkiye'nin Etiyopya'da ekonomik ve Somali'de stratejik çıkarları öne çıkıyor.
Etiyopya ve Somali birlikte çalışma konusunda çeşitli zorluklarla karşı karşıya. Somali’nin 3 bin 333 kilometre uzunluğunda bir sahil şeridi varken komşusu Etiyopya ise denize kıyısı olmayan bir ülke konumunda. İki ülke arasındaki tarihsel sorunların yanı sıra Etiyopya’nın Somali’den bağımsızlık isteyen Somaliland ile 1 Ocak 2024’te Somali Federal Hükümetini görmezden gelerek mutabakat zaptı (MoU) imzalamasının ardından iki ülke arasında gerilimler artmıştı.
Dünyada denize kıyısı olmayan 44 ülke bulunuyor. Bu ülkelerin 16'sı Afrika kıtasında yer almakta. Söz konusu ülkelerin hepsinin ortak özelliği ise denize erişime ihtiyaç duymaları olarak öne çıkıyor. Kısacası bu ülkelerin denize doğrudan erişimi yok ve denize/okyanusa erişmek için komşu ülkelerin topraklarından geçmek zorundalar. Dolayısıyla bu anlamda komşu ülkelere bağımlıdırlar. Denize kıyısı olan devletler ise birçok açıdan karayla çevrili (landlocked) ülkelere kıyasla daha avantajlı durumdadır.
Devamı
2024'ün henüz ilk haftasında Afrika'da yaşanan gelişmeler kıtanın bu yıl hareketli geçeceğinin sinyallerini veriyor. Kızıldeniz jeopolitiğinin 2024 yılında önem kazanması beklenmekte. Bu kapsamda Etiyopya ve Mısır'ın BRICS'e dahil olması Afrika'da Kızıldeniz ve Nil Havzasının adından sıkça söz ettirmesi muhtemel. Ancak 54 ülkenin yer aldığı Afrika'da tek önemli bölge buralar olmayacaktır.
Devamı
SETA Dış Politika Araştırmacısı Tunç Demirtaş, TV Net ekranlarında yayınlanan 19. Saat programında, Etiyopya ve Somaliland arasında yapılan anlaşma ve Kızıldeniz bölgesindeki son gelişmeleri değerlendirdi.
2024 yılı Afrika için oldukça hızlı başladı. Etiyopya, kıtada bu anlamda en öne çıkan ülke. Denize çıkışı bulunmayan ve uzun zamandır denize çıkış yolları arayan Etiyopya, 1 Ocak 2024’te Somali’den bağımsızlık isteyen Somaliland ile bir mutabakat zaptı imzaladı. Bu mutabakat zaptı bağlamında Etiyopya, Somaliland’da 20 kilometrelik bir kıyı şeridi kiralayacak. Etiyopya’nın, Somaliland’daki Berbera Limanı ya da Awdal’da bir limandan faydalanması muhtemel. Ancak Awdal’da altyapı ve yollar yeterince gelişmiş değil.
İsrail, her ne kadar geleneksel tehditlerin güç ve kapasitesinin azaldığını düşünse de 7 Ekim’de Hamas’ın hava, deniz ve karadan profesyonelce hazırlanan saldırısıyla İsrail açısından bu tehditlerin geçerliliğini koruduğu ortaya çıkmıştır. Söz konusu tehdit unsurlarına bakıldığında yerel düzeyde Hamas’ın ve bölgesel düzeyde İran’ın İsrail için varoluşsal bir tehdit oluşturduğu görülmektedir. Bununla birlikte İsrail açısından terör tehditlerinin varlığı her zaman güvenlik riski oluştursa da Afrika’da son dönemde yaşanan darbe süreçlerinin istikrarsızlıklar oluşturması, El-Kaide ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin güçlenmesi ile fraksiyonlarının varlığı dolaylı olarak İsrail açısından yeni güvenlik tehditlerini ortaya çıkarmıştır. Bu bağlamda İsrail’in Afrika’daki güvenlik politikası özellikle terör tehditleri ve radikalleşmenin etkisini genişletmesine karşı etkili önlemler üzerine odaklanmaktadır.
Sudan’da meydana gelen çatışmanın arka planını oluşturan faktörler nelerdir? Ülkedeki çatışma, bölge ülkelerini hangi açılardan etkileme potansiyeli taşımaktadır? Sudan’da yaşanan mücadelenin bölgesel ve küresel siyasete yansımaları nasıl olacaktır?
Sudan’da siyasi krizin tarafları ve sorunun temel sebepleri oldukça karmaşık ve çeşitlidir. 2019’da ülkede özellikle ekonomik kriz, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik gibi sorunlar artarak devam etti. Bu nedenlerden kaynaklı Aralık 2018’de başlayan protestolar sonucunda ise 11 Nisan 2019’da ülkenin uzun süredir iktidarda olan Cumhurbaşkanı Ömer Beşir devrildi. Devrim sonrası ülke içerisindeki siyasi kutuplaşma devam ederken askeri yönetim altında geçici bir hükümet kuruldu. 2021’de yapılan anayasa değişikliği ile birlikte sivil yönetim oluşturulsa da halen askeri güçler etkili şekilde ülke yönetiminde yer almayı sürdürmektedir. Bu durum ise siyasi istikrarsızlığın ve protestoların devam etmesine neden olmaktadır.