Fransa, Yitirdiği Zemini Kazanmaya Çalışıyor

Fransa, Ermenilerin acıları ve hatıraları üzerinden politikalar inşa etmeye ve Türkiye'yi itibarsızlaştırmaya çalışıyor.

Devamı
Fransa Yitirdiği Zemini Kazanmaya Çalışıyor
Dış Politikada Örtüşen Gündemler ve Özerklik Sorunu

Dış Politikada Örtüşen Gündemler ve Özerklik Sorunu

Ortadoğu'daki düzeninin bizzat bölge ülkeleri tarafından kurulmasını isteyen Türkiye, kendi özerkliğini artıracak yeni bir dengenin peşinde.

Devamı

Mavi Marmara saldırısının İsrail kamuoyundaki patolojik algısı da İsrail’in değişime olan ihtiyacını ortaya koymaktadır.

Ortadoğu'da demokratik değişim talepleri artarken, Türkiye Irak ile ekonomik entegrasyon sürecine devam ederken; PKK, BDP için fırsattan maliyete doğru dönüşebilir.

Bölgedeki huzursuzlukların son bulması için bölge halklarını birbirine bağlayan tarihi, kültürel ve ekonomik bağların güçlü bir şekilde yeniden tesisi gerekiyor.

Yaşanan değişim akamete uğramadan devam ederse önümüzdeki aylar ve yıllar bölgemiz için yeni bir toplumsal sözleşme yazımı dönemi olarak geçecek.

Ortadoğu'da Post-Davos Süreci

Krizin kökeni 1. Dünya Savaşı sonrasında tasfiye edilen Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasının halen paylaştırılmamış olması, yani 1. Dünya Savaşı’nın bitmemiş olmasıdır.

Devamı
Ortadoğu'da Post-Davos Süreci
Eksene Sığmama Krizi Yaşanıyor

Eksene Sığmama Krizi Yaşanıyor

Yaşanan ve şu an eksen kayması olarak tartışılan şey aslında Türkiye'nin fiziki sınırlarının, siyasi ve sosyolojik sınırlarına dar gelmesi meselesi...

Devamı

Referandum sonrasında bugün MHP, Orta Anadolu'daki seçmeni tamamen kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.

İki ülke arasında hükümet ve devlet başkanları düzeyinde geçekleştirilen ziyaretler öncesinde, konuk ve ev sahibi liderler ile özel röportajlar yapılması ve bunların yayınlanması nerdeyse gelenek olmuştur. Bir tür kamu diplomasisi eksersizi sayılabilecek bu tür röportajların amacı ziyaretin siyasi içeriği hakkında kamuoyunu önceden bilgilendirmek, bazen sürprizlere hazırlamak, bazen de bazı müzakere konularında gerektiğinde toplumun göstereceği tepkileri destek olarak gündeme getirmektir.

Son yıllarda Batı ülkelerinin demografik yapısını ve kültürel dokusunu değiştiren Müslüman nüfusun artışı, Avrupa ülkelerinin vatandaşı olan Müslümanların kamusal alandaki görünürlüğünün daha belirgin oluşu, taleplerini katılımcı bir dille ifade etmeleri yeni tartışmalara yol açmaya başladı. Siyasi rekabetin yoğun olduğu dönemlerde Batı-İslam ilişkilerinde çoğunlukla gerilimli ve çatışmacı bir yaklaşımın hakim olduğu, kültürel ilişkilerin ön plana çıktığı dönemlerde ise daha dostça bir dilin iki dünya arasındaki ilişkileri etkilediği görülür. Ancak 11 Eylül Batı-İslam ilişkilerinde bir kırılma noktası olmuş, Batılıların ve özellikle de Avrupa’nın çoğulculuk, çok kültürlülük ve hoşgörü anlayışı Müslüman topluluklar ile testten geçmeye başlamıştır. Batılı ülkelerin hepsini aynı kefeye koymak doğru olmamakla beraber Pew Research Center, European Union Agency for Fundamental Rights ve Human Rights First gibi güvenilir kuruluşların araştırmaları, Batı’daki Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve hoşgörüsüzlüğün arttığını göstermektedir.

Türk dış politikasında Mayıs 2010 ile yeni bir dönem başladı. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri bakanı olmasıyla birlikte dış politika ve iç politika arasında yeni bir denge kuruldu. Dış politika içerideki kısır çekişmelerin prangasından kurtularak, hareket alanını genişletti. Dış politika yapıcılar Türkiye’nin son on yıldaki müspet gelişmelerinden aldığı enerjiyi, pozitif bir gerilimle mücavir bölgelerle entegrasyon ve barış çabaları şeklinde dışarıya yansıtıyor. Türkiye’nin dış politika hamleleri komşularla sorunların çözümüne, bölgenin güvenliği ve istikrarına ve ülkenin uluslararası prestijinin artmasına katkıda bulunuyor.

Kafkasya'daki yeni düzende yer almak isteyen ülkeler arasında Rusya ve ABD'nin yanı sıra İsrail'den Fransa'ya, İran'dan Hindistan'a birçok ülkenin hesabı var. Bu hesabın da basitçe 'bölgede istikrar' olmadığını söylemeye gerek dahi yok. Böyle bakıldığında Ermenistan'ın Türkiye üzerinden Batı ile entegrasyonu ABD için olumlu bir gelişme.

Afganistan'da Taliban sonrası dönemi kuran Bonn Konferansı'ndan günümüze kadar geçen 8 yıl, hayal kırıklığı dışında sonuç üretmeyen bir dizi uluslararası girişime şahit oldu. Ancak kesin olan Afganistan'ın geleceğinin artık bir uluslararası proje olduğu ve bu projenin daha özenli bir şekilde yürütülmesi gerektiği. Uluslararası toplumun son girişimi 28 Ocak'ta Londra'da toplanan zirve oldu. Londra zirvesinin hedefi Afganistan'da askeri tedbirlerin yanı sıra yönetim, yeniden inşa ve kalkınma hedefli yeni bir hamle ile ülkeyi düzlüğe çıkarmak. Bu amaçla toplanan zirveden ana hatlarıyla üç sonucun çıktığı söylenebilir. Zirvede işgal güçlerine karşı savaşan gruplarla görüşmelerin gerçekleşmesi için net bir irade oluştu.

Kürt sorunu, Alevilik, asker-sivil ilişkileri ve laiklik gibi konularda işlerin daha da karmaşıklaştığına yönelik algı bu alanlardaki sorunların görünürlük kazanmasından kaynaklanmaktadır.Türkiye sancılı bir dönemden geçiyor.

SETA PANEL Oturum Başkanı:     Talip Küçükcan     SETA Konuşmacılar:     Hüseyin Yayman     Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fak. Öğretim Üyesi     Mümtaz'er Türköne     Zaman Gazetesi Yazarı     Nurettin Güz     Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Tarih: 3 Mart 2009 Salı Saat: 16.00 – 18.00 Yer: SETA, Ankara

SETA KONFERANS Konuşmacı:     Dr. Hasan Yavuz     Başbakan Danışmanı / Marc Bloch Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih: 14 Mayıs 2007 Pazartesi Saat: 15.00 Yer: SETA, Ankara

SETA PANEL Oturum Başkanı:     Dr. İbrahim Kalın      SETA Konuşmacılar:     Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne     Gazi Üniversitesi; Başlık: "Türkiye'de Üç Milliyetçilik: Ankara, Diyarbakır ve İstanbul"     Doç. Dr. Mesut Yeğen     ODTÜ, Başlık: “Türk Milliyetçiliğinin Kürt Meselesini Algılama Biçimleri”     Dr. Abdülhamit Kırmızı     SETA, Başlık: “Türkiye’de Milliyetçiliğin Yeni Halleri” Tarih: 19 Nisan 2006 Çarşamba Saat: 18.00 - 20.00 Yer: SETA, Ankara