FETÖ'nün Yabancı Basındaki Çırpınışları

Türkiye’yi yakından takip eden bütün yabancılar, FET֒nün dış basındaki çırpınışının gerçek amacını görüyordur. Aynı şekilde ABD de girişimin arkasında FETÖ olduğunu belki de bizden iyi biliyordur.

Devamı
FETÖ'nün Yabancı Basındaki Çırpınışları
Darbe Fırsatçıları

Darbe Fırsatçıları

Orduyu FETÖ benzeri yapılanmalardan temizlemenin yolu, kapıları tekrar milletin yüzüne kapamak değil, Türk toplumunda ne varsa orduda da onun olması için sonuna kadar açmaktır.

Devamı

OHAL kapsamında yayınlanan KHK ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapısında önemli değişiklikler yapıldı. Normal bir ülkede olması gerektiği şekilde diğer herkes gibi askerler de bu karara uyacak.

Türkiye’yi yakından takip eden bütün yabancılar, FETÖ’nün dış basındaki çırpınışının gerçek amacını görüyordur. Aynı şekilde ABD de girişimin arkasında FETÖ olduğunu belki de bizden iyi biliyordur.

Üstüne basa basa söyleme gereği duyuyorum. AK Parti, bir "Erdoğan hareketi"dir. AK Parti de, "2002 ruhu" da "Erdoğan hareketi"nin birer ürünüdür.

Türkiye için ekonomik büyümenin 25 çeyrektir dönemde pozitif olmasına rağmen, başlıca soru ekonominin “orta gelir grubunda” ne kadar kalacağı.

Obama Gidici, Türkiye-ABD İlişkileri Kalıcı

Cumhurbaşkanı’nın kısa bir süre sonra koltuğu bırakacak olan Obama ile görüşmesinin sembolizmi, ziyaret trafiğinin diğer ayaklarının reel getirilerinden kat be kat daha önemsiz. Sembolizmi aşıp reel getirilere yoğunlaşmalıyız.

Devamı
Obama Gidici Türkiye-ABD İlişkileri Kalıcı
Kaybedenler Takipleşiyor

Kaybedenler Takipleşiyor

ABD'nin iki eski büyükelçisi Abramowitz ve Edelman, oturmuş Washington Post'a bir yazı yazmışlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "ya reform yap, ya istifa et" çağrısında bulunmuşlar. Tam bir had bilmezlik!

Devamı

Amerika’nın dünyaya yaklaşımında yaşadığı kafa karışıklığı ve strateji belirlemede yaşadığı mütereddit durumu, aslında tam da Süpermen IV’te ünlü kahramanın yaşadığı kimlik krizini hatırlatıyor.

Laik rejimi koruma iddiaları ile oluşturulan sis perdesi altında bol miktarda banka lisansı tahsis edildi ve siyaset-sermaye ilişkilerinin girdabında finansal denetim ile düzenleme mimarisi çökertildi.

Analizde Halife Haftar’ın darbe girişimine giden süreçte MGK içindeki siyasal kutuplaşmalar ele alınacak.

Mısır halkı daha fazla demokrasi için çıktığı yolda Mübarek dönemine göre daha baskıcı bir rejimle karşı karşıya kaldı.

Küresel krizden bu yana, alışıldık bir kalıp haline geldi: Bahardaki iyimser beklentiler, yıl ilerledikçe büyüme tahminlerinin aşağı çekilmesiyle sonuçlanıyor. 2015 de, böyle oldu.

ABD siyasi sistemini biraz yakından tanıyanlar, Brookings Enstitü’nin Obama’nın gölge yönetimi olduğu tezinin çok da abartılı olmadığını takdir edeceklerdir. ABD’nin 44. başkanı olarak göreve başlayan Barack Hüseyin Obama’nın, Beyaz Saray ekibini ve kabinesini kurarken kullandığı insan havuzlarının biri eğer kendi seçim bölgesi Chicago’nun yerli siyasetçileri ise diğeri de Washington’un en eski, en zengin ve en itibarlı düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü’dür. Bunda hiç de şaşılacak bir durum yok aslında.

DÜN, 28 Şubat müdahalesinin 12. yıldönümüydü. Üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen, devlet-toplum dinamiklerini, bürokratik vesayetle millet iradesini, hukukun üstünlüğü ile hukuksuzluğu aynı cümle içinde kullanarak tartıştığımız her meseleyi, 28 Şubat süreciyle ilişkilendirmek zorunda kaldığımıza bakılırsa, Türkiye devleti ve toplumuyla bu sürecin yol açtığı tahribatla boğuşmaktan hala kurtulamadı.

TÜRKİYE, 22 Temmuz 2007 seçimlerinden 29 Mart 2009 seçimlerine doğru yaklaştıkça siyasetin gündemi hareketlenmeye başladı. Bu iki tarih arasında Türkiye siyasetinde “kayda değer bir şeyler” olduğunu söylemek mümkün değil. Öyle ki son on yedi ay içerisinde hayata geçirilmiş, dişe dokunur siyasi bir proje, manevra veya adımı hatırlamakta zorlanıyoruz. Oysaki 22 Temmuz sonrası siyasetin alanı rahatlamış ve iktidar partisine harcayabilmesi için müthiş bir “siyasi sermaye” sağlanmıştı.

ABD’nin yeni başkanı Barack Obama, 20 Ocak 2009’da yönetimi devralacak. “Değişim” mesajıyla Amerikan siyasetine yeni bir soluk getiren, tarzı, üslubu, yenilikçi taban örgütleme kabiliyetiyle Obama, ABD Başkanı’ndan beklentileri de oldukça yükseltmiş oldu. Şimdi ise Obama’nın bu vaatlerini nasıl yerine getireceği, yarattığı ivmeyi koruyarak nasıl bir çizgi izleyeceği en önemli tartışma konularından.

“Daimi savaş ekonomisi” kavramsallaştırması ilk kez 1944 yılında Walter J. Oakes tarafından kullanıldı. Daha sonraları savaş ekonomisi teorileri “Askeri-Endüstriyel-Kompleks (AEK)” analizleriyle geliştirildi. ABD’nin 1940’ların başında ilan ettiği “ileri savunma doktrini” de benzer savaş ekonomisi analizlerinden doğdu. Bu doktrin, köklerini Amerikan sosyal muhayyilesine kadar izleyebileceğimiz deniz-aşırı Amerikan müdahaleciğidir. Bu tarz askeri müdahalecilik ise “yeni sömürgeciğinin” ya da kapitalizmin çağımıza özgü tabiatının bir sonucudur

SİYASAL sistemin normal işlediği dönemlerde, ordunun siyasetle ilişkisi, siyaset-üstü kalmak ve siyasal eğilimler arasında tarafsızlığını korumak ilkesine göre biçimlenir. Bu nedenle TSK’nın kurumsal geleneği, komuta kademesinin gündelik siyasete müdahil olma meşruiyetini ara rejim süresi ile sınırlandırmıştır.

Kürt sorununun -özellikle demokratikleşme, terör ve bölgesel kalkınma bağlamlarıyla- Türkiye’nin 2006 yılında başını ağrıtacak ve yüzleşmek zorunda kalacağı başlıca konulardan biri olduğu çokça dile getirildi. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar krizlerden kaçınma arzusuyla halı altına süpürülen ve bir şiddet olayı yaşanıncaya kadar da bahsi açılmayan Kürt sorunu, ülkenin derin gündemi olarak neşter atılmadığı için ur gibi büyümeye devam ediyor. Kürt sorunu hakkında bu dönemde adamakıllı düşünmekten ve konuşmaktan sakınmanın vebali büyük olacaktır. Toplumsal barışı sürdürmeye ve tarafların tansiyonlarını düşürmeye yönelik somut faaliyetler gözle görülür hale getirilmezse, 2007 seçimleri Güneydoğu’da Kürtçü, kalan yurtta Türkçü partilerin oylarını arttıracağı muhakkaktır. Mart ayı sonlarında, özellikle Nevruz ile birlikte Türk ve Kürt ulusalcılıklarının kapışma noktasına geleceğine dair senaryo iddialarında bulunmuş olmaları dikkate alınacak olursa,1  medya camiasının çözüme katkı sağlayacak bir dil geliştirmek yerine, yangını seyretmeyi tercih ettiğini söylemek abartı olmayacaktır. Hatta, beklenen şiddet olaylarının çıkmamış olmasından duyulan gizli bir üzüntüyü Nevruz günlerinde çıkan gazete başlıklarından sezinlemek de mümkündür.

Hamas'a yakın militanların İsrailli asker kaçırması üzerine alevlenen olaylar Ortadoğu'yu içinden çıkılması güç bir karmaşanın içine sokmuş durumda. Krizin sebeplerini bölgesel dengelerde arayan yorumlar bir yana, İsrail siyasetindeki verileri doğru okumak, bize aslında bugün yaşanan olayların ne kadar öngörülebilir olduğunu ortaya koyuyor. Her şeyden önce, şu çok açık ki Kadima ve yeni lideri Ehud Olmert'in merkezi ve sağduyuyu temsil ettiğini düşünenler yanıldılarFilistin'de Hamas'ın seçimleri kazanmasından itibaren Ortadoğu'da gerilimin bu noktalara gelebileceği tahmin ediliyordu. Ama bu yorumlardaki vurgu özellikle Hamas'ın geçmişine işaret ediyordu. Nitekim Hamas'ın iktidarda olduğu bir hükümet ile barışın mümkün olmadığını savunanlar, bu perspektiften Ortadoğu'nun son krizini kolaylıkla açıkladıklarını düşünüyorlar. Oysa bu, Lübnan'daki savaşı "askerleri kurtarma operasyonu" olarak sunmak kadar yüzeysel bir bakış açısı.