Hem Milli Güvenlik Strateji belgesinden hem de yeni taslaktan anlaşılan, Obama Yönetimi Suriye'de Esed'in gitmesi hedefinden fiilen büyük ölçüde vazgeçmiş durumda.
Devamı
Müslüman Kardeşler'in önünde iki seçenek var: İlki, Sisi yönetiminin terörize etme stratejisine yenilerek mücadelesini silahlı boyuta taşıması. İkincisi, bölgesel denklemlerdeki değişimi gözleyerek mücadelesini demokratik siyasetin alanına taşıma becerisini gösterebilmek.
Devamı
Dünyanın birçok ülkesinden ve özellikle Avrupa'dan Suriye'ye gelen yabancı savaşçıların küçük hücreler (yalnız kurtlar) olarak ülkelerine geri döndüklerinde ne kadar tehlikeli oldukları artık tüm dünyanın malumu.
Hanedan içi iktidar kapışması ihtimali S. Arabistan siyasetinin en kritik konusudur. Tahta kimin çıkacağı Kral Abdullah döneminde oluşturulan ve 35 prensten oluşan Biat Konseyi sayesinde şimdilik sorunsuzca belirlenmektedir.
Suudi Arabistan'ın ve çırağı Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) temsil ettiği Körfez monarşileri mezkur İslamcıfobi'nin en pervasız sahiplenicilerinden.
Radikal Selefi örgütlerin Türkiye karşıtı bir söylem kurabilecekleri, ama ancak “sınırlı hedef” veya “sınırlı düşmanlık” üretme kapasitesine sahip olabileceklerini söyleyebiliriz.
Aslında "fikir ve ifade özgürlüğü" ile "kutsala saygı" ikilemi arasındaki tartışma evrenselin ne olduğu ve farklılık ile nasıl ilişkileneceği hakkında... Batı dünyası fikir ve ifade özgürlüğünü kendi "evrensel" tanımlamasıyla ve çifte standartla birlikte dayatıyor.
Devamı
Paris saldırısını değerlendiren SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, “İslam dünyasında sivil siyaset alanının yok edilmesinin yanında yer alan Batılı ülkeler, şimdi sadece şiddeti araçsallaştıran mücadele yöntemleri ile karşı karşıya gelmek durumunda kaldı.” yorumunda bulundu.
Devamı
2004 ve 2005'te Madrid ve Londra'da Paris'tekinden daha büyük terör saldırıları oldu. Bu nedenle Paris saldırısı için Avrupa'nın 11 Eylül'ü denemez. Ancak Fransa'nın 11 Eylül'ü olarak tanımlanabilir.
Artık İslam, çok daha fazla Batı uygarlığının karşıtı olarak konumlandırılıyor. Medeniyetler çatışması ve tarihin sonu tezleri bile yeniden tartışılmaya başlandı.
Siyasal şiddete maruz kalan devlet elitinin “sağlıksız tepkisi” güvenlik toplumuna kaymaktır. Devlet eylemi yapan kişilerin içinden geldiği toplumsal kesimlere baskı ve karşı şiddet geliştirirse, eylemciler yeni sempatizanlar kazanmış olur.
Saldırıya maruz kalmış Fransa toplumu ile empati kurmak yolunda varılması gereken nokta Charlie Hebdo'nun hakaret üzerine kurulu yayın politikasını savunmak olmamalıdır.
Yeni Türkiye'nin hesabı, kirli tezgâh başındakilerle sınırlı kalmamalı. Bu hesap, o tezgâhın mülkiyetini elinde bulunduranlarla da görülmeli.
Grup çıkarlarına ve başarısına odaklanan asabiyenin, ümmetin maslahatını yok ettiğine Irak'ta ve Suriye'de birçok örnekle şahit olduk.
Afganistan'ı Sovyetlere kaybetmek istemeyen Washington yönetimi bu ülkeye yönelik politikalarını Pakistan üzerinden yürütmüş, Sovyet işgaline karşı direnen İslamcı grupları Pakistan ordusu ve istihbaratı üzerinden silahlandırıp desteklemiştir.
Kendinizi ayrıştırdınız, Müslümanların arasına karışmadınız. İçinden konuştuğunuzu iddia ettiğiniz Sünni İslam'ın kodlarıyla oynadınız. Kendinizi "seçilmiş" gördünüz. Siyaset oyununa dâhil olmadınız, siyaseti emrinize amade kılmaya çalıştınız.
2005 yılında CIA'in özellikle Doğu Avrupa'da gizli hapishaneler işlettiğinin ortaya çıkmasıyla birlikte bu hapishanelerdeki sorgulama kayıtlarının yok edilmesi çalışmaları başladı.
“Ne zaman AKP'ye yönelik eleştiriler çoğaltılsa hemen 'öyleyse süreç bitecek mi?' diye soruluyor. Hayır, kesinlikle barış sürecini bitirmekten söz etmiyorum. Ama açıkça belirtmek gerekiyor ki, AKP kesin bir şekilde partner olmaktan çıkmıştır.” Bu sözlerin sahibi HDP milletvekili Aysel Tuğluk. Tuğluk bir İnternet sitesine yazdığı yazıda bir yandan “barış süreci”nin bitmediğini ima ediyor. Diğer yandan müzakere sürecinin ana aktörünün devre dışı kaldığını iddia ediyor. Tuğluk'a göre bunun başlıca gerekçesi, AK Parti'nin “IŞİD kartı ile sürece karşı en büyük komployu kurmuş olması”.
Obama yönetiminin IŞİD'le mücadele stratejisinin hava saldırıları dışındaki en önemli parçası bu örgüte karşı savaşan yerel gruplara silah yardımı yapmaktı. Kendi kara birliklerini sahaya sürmeyeceğini ilan eden ABD böylece Yemen ve Somali'de başarılı olmayan bir yöntemi IŞİD'e karşı da uygulamaya koyuldu. IŞİD karşıtı koalisyonun savaş stratejisinin zayıf olduğuna işaret eden bütün analizlerin dikkat çektiği şey yerel gruplara verilen silah desteği ile hedefin gerçekleştirilemeyeceği idi. Koalisyon içinde yer almakla birlikte, Obama yönetiminin IŞİD stratejisinden hoşnut olmayan ülkelerinde başında Türkiye geliyor. Bu hoşnutsuzluğun birkaç sebebi var. Öncelikle, ABD'nin stratejisinde Esed rejiminin yıkılmasını hedeflememesi. Bu yüzden en azından şimdilik güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge oluşturulmasına sıcak bakılmaması. İkinci olarak ise, IŞİD'in tasfiye edilmesini müteakip Suriye'de ne olacağı konusunda netliğin olmaması. Bunlardan daha önemlisi ise kara harekâtı yapmayan ABD'nin IŞİD ile savaşan gruplara silah yardımının PYD'yi de içermesi.