Ortadoğu’da geçiş dönemi: Stratejik mevzilenme

Bundan sonraki süreçte Türkiye’nin önündeki en ciddi konu Fırat’ın doğusudur. Kısa ve orta vadede angajmanlarını bu tehdide göre ayarlaması ve seçeneklerini bu tehdide göre planlaması elzemdir. Bu açıdan müttefiklerinin Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alması ilişkilerin geleceği açısından önemli bir gösterge olacaktır.

Devamı
Ortadoğu da geçiş dönemi Stratejik mevzilenme
Amerika nın Ekseni Mi Kaydı

Amerika’nın Ekseni Mi Kaydı?

Türkiye'nin Rusya ve İran'la müzakere edecek esnekliği gösterebilmesi Amerika'yı masa dışı bıraktı..

Devamı

FETÖ’nün Türkiye içindeki tehdit kapasitesi, mücadelenin bu kararlılıkla sürdürülmesi durumunda yok edilecektir. Fakat devam eden Reza Zarrab davasında da görüldüğü gibi, örgüt artık tüm dünyada temel motivasyonunu Türkiye’ye verebileceği zararlara odakladı.

Üç ülkeyi "garantör" haline getiren bu uzlaşma Astana Süreci'nin somut bir başarısı... İç-dış muhalefeti ve her etnik-dini grubu kapsaması öngörülen Kongre, yeni anayasa, kurumların yapılandırılması ve adil-özgür seçimler gibi konuları belirleyecek.

Soçi zirvesinde alınan kararların çatışmasızlık durumu üzerinde temellendiği görülüyor. Başka bir deyişle, çatışmasızlık artık verili bir durum olarak ele alınıyor.

Gerek AB ve gerekse NATO, Türkiye'nin stratejik menfaatlerini maksimize etmeye çabaladığı uluslararası örgütler. Ve Türkiye'nin bu örgütlerdeki üyeliği kampanyalara feda edilebilecek, duygusal bir konu değil. Hele hele, kapıy ı Türkiye'ye kapattırmak isteyenlerin gazına gelinecek bir husus hiç değil.

Çetin Sınamalar

Belirsizlik ve kaos her geçen gün Türkiye’yi derinden etkileyecek şekilde artıyor. Bölgesel ve küresel güçlerin Orta Doğu’nun geleceğine yönelik planları çatışmaların çözümüne yönelik değil. Bölgesel istikrarsızlığı artırıcı ve sıcak bir savaşı tetikleyici mahiyette...

Devamı
Çetin Sınamalar
İsrail Ne Yapmak İstiyor

İsrail Ne Yapmak İstiyor?

İsrail, temelde Suudi Arabistan’ın İran endişesini paylaşmakla birlikte Suud kadar geniş coğrafyaya yayılmış bir İran’la mücadele yürütmeyi planlamamakta.

Devamı

ABD politika yapıcıları 15 Temmuz'un Türkiye siyaseti için ne ifade ettiğini hiç anlamadılar. Hiç olmazsa bu darbe girişiminin suçunu kendi elleriyle üstlenmeyebilirlerdi. Nafile, Washington'daki dağınıklık ve Türkiye karşıtı lobilere açılan geniş alan Türkiye'nin kaybedilmesi sürecini hızlandırıyor.

Bundan sonrası için önem arz eden soru şudur: ABD, PKK ve DEAŞ ile geliştirdiği çarpık ilişkilerle Türkiye başta olmak üzere tüm dünyaya terör ihracına devam mı edecektir yoksa Suriye krizinin başından beri kapıldığı stratejik hatalar zincirine PKK ile bağını kopararak bir son mu verecektir?

Yöneticiye her şartta itaatı emreden apolitik Selefiliğin İsrail ile birlikte savaşmayı meşrulaştırması bizi şaşırtmamalı. Aynı kafa, "ılımlı İslam" kodlu seküler Arap milliyetçiliğini de aynı kolaylıkla meşrulaştırabilir.

SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, ABD’nin Ortadoğu politikası bağlamında müttefikleri ile ilişkilerini değerlendirdi.

Bu coğrafyanın ortalama insanı bugün İsrail, ABD ya da Suud eliyle İran'a yönelik bir müdahale beklentisi içine girmiş durumda. Bu beklentinin doğruluğu, yanlışlığı bir yana ama bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran DEAŞ’tan sonra Dünya’da oluşan kaos ortamı hakkında değerlendirmede bulundu.

Almanya Başbakanı Merkel’in, Amerikan Başkanı Trump ile gerçekleştirdiği sayısız başarısız görüşmeden sonra yaptığı “Avrupalılar olarak kendi başımızın çaresine bakmalıyız” açıklamasının ve yeni Fransız Cumhurbaşkanı Macron’un savunma alanında iş birliğinin artırılmasını da kapsayan AB’nin reforme edilmesi yönündeki çağrılarının ardından böyle bir gelişme bekleniyordu.

Bugün İran'ın Ortadoğu'daki etkisi bir nüfuzdan çok daha öteye geçmiştir. Son bir kaç yıl içinde Şii nüfusun silahlı milis kuvvetlere dönüşüne tanık olduk.

Normalde beklenen şey Amerikan hükümetinin bir ulusal güvenlik stratejisi belirlemesi ve her kuruma bu stratejiye uygun roller biçmesidir. Bu olmadığında kurumlar kendilerince bir noktaya kadar hedef belirleyebilir. Daha fazla yol alamaz. Veya aldıkları pozisyon bir başka kurumla uyumsuz hale gelir..

Körfez bölgesinde ve Ortadoğu’da artan gerginliğin bölgedeki hiçbir aktör açısından fayda getirmeyeceği unutulmamalıdır. Bu noktada Türkiye’nin artan tansiyonu düşürme ve taraflar arasında uzlaşı sağlanması konusunda önemli bir sorumluluğu bulunmaktadır.

ABD'nin ekonomik çıkarlarını korumak için yöneldiği agresif ve tutarsız politikalar belirsizliği yoğunlaştırıyor...

Aslında epeydir stratejik farklılıklar ve hukuki süreçlerin yarattığı krizlerin negatif etkisinden muzdarip olan Türk-ABD ilişkilerinde sınırlı da olsa oluşan fırsat alanları değerlendirilerek pozitif bir ivme kazanılabilir.

Röportaj: Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Insight Turkey Dergisi Editörü Prof. Muhittin Ataman: "Körfez ülkeleri ciddi bir şekilde ABD ve İngiltere'ye bağımlı hareket ediyor. Sadece siyaset alanı değil, ekonomi ve eğitim alanı da bu iki ülkenin kontrolünde... ABD yönetimi ve Bin Selman elbirliğiyle bölgeyi bir bilinmeze sürüklüyor"