Türkiye, Türk halkının son 20 yılda verdiği eşsiz demokrasi mücadelesi ile zincirlerini birer birer kırmış; Filistin ve İslam dünyasının gerçek manada umudu haline gelmiştir.
Devamı
Eğer İİT bugün güçlü bir varlık gösterir, kararlı bir tutum sergilerse o takdirde Kudüs üzerinden İslam dünyasına yönelen bu saldırının püskürtülmesine büyük bir katkı sunmuş olur. Aksi bu coğrafya için, dünya için zarar, ziyan.
Devamı
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran Kudüs kararına tepkileri ve çözüm sürecinde gelinen son noktayı değerlendirdi.
SETA İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun, Kudüs meselesinin İslam dünyasına etkisi hakkında değerlendirmede bulundu.
SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş Filistin meselesine bölgedeki ülkelerin yaklaşımını değerlendirdi.
SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, Filistinlilerin ABD’nin aldığı Kudüs kararına karşı gösterdiği direnç hakkında değerlendirmede bulundu.
ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti kabul ettiğini ve büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyacağını açıklaması basit biçimde "fiili durumun resmiyet kazanması" olarak değerlendirilemez. Bu karar, yeni bir kaos dalgası yaratmak ve bunun üzerinden bölgede İsrail'in tahakküm alanını genişletmek için alınmış bir karar.
Devamı
Kudüs meselesi bir Türkiye meselesidir. Tarihi, kültürel ve dini kodlarımızda dünyadaki tüm ülkelerden daha güçlü bir şekilde yer alan bir meseledir. Salt bir zulme karşı gelme ve mazluma sahip çıkma meselesi de değildir; Filistin meselesinin özü Türkiye’nin öz meselesidir.
Devamı
Donald Trump Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak kabul edilen kararın uygulanacağını ilan ettiği konuşması yüzyıllık bu hikaye çağrıştırdı. Yüz yıl sonra yine bir devlet bir başkasının sahibi olduğu bir toprağı –üstelik kutsal bir toprağı- bir başkasına vermektedir.
İsrail savaşa hazırlanıyor..
ABD ve İsrail’in ne yapmak istediği belli. Peki, İslam dünyası Kudüs için ne yapıyor? İsrail işgalinden beri İslam dünyasının Kudüs için ne yaptığına bakarsak, şimdi de pek fazla bir şey yapamayacağını görürüz. Bunun iki önemli nedeni var:
Batıya bağımlı ve halktan kopuk bu rejimler Doğu Kudüs'süz bir barış (!) planını Filistinlilere kabul ettirmeye, böylece Filistin toprakları gibi siyasetini de İsrail'in kontrolüne almaya çalışacaklar.
Trump yaptığı konuşmada kararın ABD'nin çıkarlarına en uygun davranış olduğunun altını çizmiş olsa da gerçekten bu kararın ülkenin çıkarına ne şekilde hizmet edeceği meselesi tam olarak anlaşılmış değil.
Bölgede Türkiye hariç sesini yükseltebilecek, diplomasiyi yürütecek ve en nihayetinde Filistin halkının haklarını etkili bir şekilde savunacak aktör kalmadı.
Trump'ın bu kararının arka planında şüphesiz iç siyaset ve ideolojik hesaplar rol oynamaktadır. Başkanlık koltuğuna oturduğundan beri başı soruşturmalar ile belada olan Trump'ın İsrail ve Kudüs konusunda fanatik görüşlere sahip olan Evanjelikleri ve Siyonistleri memnun ederek iç siyasette bir nebze olsun rahatlamak istediği açıktır.
Kudüs’ün statüsünü belirleme yetkisi Allah’tan Trump’ta veya herhangi bir ülkenin başkanında değil. Trump bu kararıyla BM kararlarını çiğnedi, zaten ilerlemeyen “barış sürecini” dinamitledi ama Kudüs’ün statüsünü tayin etmedi.
SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Ufuk Ulutaş ABD’nin Kudüs hakkında aldığı kararın İran’a yansımasını değerlendirdi.
SETA Strateji Araştırmacısı Talha Köse Trump ve Netanyahu’nun Kudüs kararının arkasındaki çıkarları hakkında değerlendirmede bulundu.
Trump ülkesini dünyada yalnız bırakacak bir karara imza atmakla kalmadı. Barış sürecindeki sözde tarafsız rolünü de tümüyle kaybetti.
Trump'ın açıklaması bütünüyle okunduğunda bu kararın yalnızca Kudüs'ün statüsü ile ilgili olmadığı, Filistin-İsrail barışı ve hatta Ortadoğu'nun yeniden dizaynının ilk adımı olduğu görülür.
Trump’un bu kararının radikalizmin önünü açacağına değinen Altun , İslam ülkelerinin bir araya gelerek bu meseleye ABD ve Batı ülkelerinin dayatmalarının ötesinde kendi akılları ve çıkarları çerçevesinde bakması gerektiğine değindi: