Türkiye ittifakları çeşitlendirme ve dostları artırma amacıyla geniş coğrafyada diplomasi trafiği yürütürken, Türkiye’nin en eski müttefiki/rakibi Avrupa’yla ilişkilerini yeni bir rasyonalite üzerinde ilerletmesinin sadece AB ve Türkiye’ye değil dünyanın birçok meselesine faydası olur.
Devamı
Gelinen noktada uluslararası sistemde yaşanan bazı gelişmelerden dolayı bu ülkelerin frene basmak ihtiyacı hissettikleri görülmektedir.
Devamı
Türkiye, sırtını dayayabileceği tek bir dış güç olmadığını, ancak realist bir perspektifle iyi ikili ilişkiler geliştirir ve içerideki siyasi istikrarını, güçlü siyasi liderliğini korursa ayakta durabileceğini çok iyi biliyor.
SETA İstanbul Genel Koordinatörü Altun, dış politikada 2017'nin Türkiye açısından kazanımlarla dolu bir yıl olduğunu belirterek "Fırat Kalkanı harekatı, Kudüs krizinin çözümüne dair adımlar atılması Türkiye'nin somut başarıları oldu" dedi.
ABD'nin ekonomik refahı, iç güvenliği ve değerlerinin kurulması ilk halkayı oluşturmaktadır. Dışarıda kalan ikinci halka ise terörle mücadele, güç dengesi, NATO ve stratejik silahlara odaklanmaktadır.
Kudüs konusunda ABD'yi bile karşısına alan Türkiye asıl Körfez'i sıkıştırmış oldu. Meşruiyetleri çatırdayan Arap yöneticilerinin bazıları, Erdoğan'a yeni sözlü saldırılarda bulunabilirler.
Türkiye artık parmak şaklatarak dizayn edilecek ya da iktidarın değişeceği bir ülke değil. Daha önce oldu hala deneniyor.
Devamı
İbni Haldun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Köroğlu, "Bugün Ortadoğu'da yaşanmakta olan şeyin yine bu büyük güçlerin politikalarından bağımsız olmadığını görmek zorundayız." dedi.
Devamı
Türkiye'nin siyasi istikrarı, ekonomik büyüme hızı, beşeri sermayesi ve bölgesel etkinliğinin günden güne artıyor oluşu onu hedef tahtasına oturtuyor.
Avusturya seçimlerinde de muhafazakâr- aşırı sağ partilerin öne çıkması AB'deki içe kapanma eğilimini güçlendiriyor. Ve Türkiye tartışmasının da "sertleşeceğini" gösteriyor.
Fransa ve Almanya’nın yeni nesil savaş uçağı programını başlatma kararı, gerek Avrupa siyaseti gerekse Avrupa savunması açısından önemli etkiler ve sonuçlar yaratacak nitelikte görülüyor.
Merkel ve Schulz, seçim dönemi "popülizmine" yenilerek Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin "geleceği" tartışmasını başlattılar.
Alman tarihi bir yayılma ve daralma tarihi gibidir. Tekrar yayılmaya başlayan Almanya zayıf bir Türk devleti değil kendi başına karar almaya çalışan bir aktör ile karşılaştı.
Soğuk Savaş'tan bu yana artık geride bırakıldığı düşünülen devletler arası gerginlikler her yeni örnekte kendini hissettiriyor.
Görünen şu: AB ya da AP fark etmez, Türkiye’ye karşı dün olduğu gibi bugün de önyargılı, politik tavırları devam ediyor.
İçeriye yatırım çekme isteğimiz mütemadiyen sürerken, sınırların dışına taşma girişimlerimiz de şüphesiz yerinde durmuyor.
Avrupa'nın öne çıkan yükselen ekonomilerinin kalkınma serüvenlerinde AB fonları kayda değer bir rol oynuyor.
G.Afrika'da gözler, enflasyondan ayrılamıyor. Hafif mi hafif bir 2016 büyüme ortamında %6,3 enflasyon yapan tüketici fiyatları, bu yıl da öyle belirgin bir zayıflama vaat etmiyor.
Türkiye'nin merkezi rolü giderek artıyor, Çin'in, Rusya'nın, ABD'nin küresel sistemdeki rolleri de yeniden tanımlanıyor. Peki ya Avrupa? Avrupa ortada yok!
Halkoylaması bitti, EVET kazandı, hem Türkiye hem de dış dünya Türkiye’nin yeni gerçekliğine adapte olmaya çalışmaya başladı. Ya bundan sonrası?
Almanya, Türkiye halkının üzerinde birleştiği iki düşmanı (PKK ve FETÖ) Türkiye'ye karşı kullanırken, 15 Temmuz gecesi verilen demokratik direniş yeni Türkiye'nin kimliğinin kurucu harcı oldu.