5 Soru: Rusya ile Olası Bir Enerji Krizinde Türkiye'nin B Planı

Sınırı ihlal eden Rus uçağının düşürülmesinin ardından Türkiye-Rusya ilişkileri yeni bir döneme girdi. SETA’dan Erdal Tanas Karagöl ilişkilerin enerji boyutunu değerlendirdi.

Devamı
5 Soru Rusya ile Olası Bir Enerji Krizinde Türkiye'nin B
Perspektif Enerjide Yeni Aktör Irak Bölgesel Kürt Yönetimi

Perspektif: Enerjide Yeni Aktör | Irak Bölgesel Kürt Yönetimi

SETA Ekonomi Direktörü Erdal Tanas Karagöl imzalı Perspektif çalışmasında, “Türkiye'nin enerji görünümünde Kuzey Irak'ın rolü nedir? Irak Bölgesel Kürt Yönetimi enerjide yeni aktör olabilir mi? Türkiye enerji üssü olabilir mi?” sorularına cevap aranıyor.

Devamı

Mısır darbesine desteğin Suudi dış politikası açısından anlamı aslında çok açık: Bölgenin Amerika müttefiki krallar ve diktatörler tarafından yönetilmesi, zenginlik ve iktidarın elitler arasında paylaşımı ve Amerikan ile İsrail çıkarlarının korunmasından müteşekkil olan statükonun devamını sağlamak.

SETA tarafından yayımlanan "Türkiye'de Enerji Borsası” başlıklı raporun tanıtımı amacıyla düzenlenen panel Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın da katılımıyla gerçekleşti.

Çin'in Doğu Türkistan'da her muhalif sesi ortadan kaldırma ve her farklılığı asimile etmeye çalışmasının altında hiç de barışçıl görünmeyen bölgesel plan ve stratejiler ve bunları hayata geçirmeye kararlı kasası dolmuş, gözü kararmış bir rejim bulunuyor.

Son yıllarda özellikle Ortadoğu'da adından en çok söz edilen ülkelerin başında şüphesiz Katar geliyor. Bilhassa Suriye krizinin çözümünde öne çıkması ve Mısır'ın toparlanmasına ekonomik ve diplomatik açıdan önemli bir destek vermesi bakımından Katar, masadaki baş aktörlerden birisi olmayı başardı. Dış politikada bu ivme yakalanmışken geçtiğimiz hafta Katar'da ülkeyi yöneten ‘Emir'in görevi oğluna devretmesi gündeme geldi.

Mısır'ın Nükleer Güç Olma Arayışı

Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin Nisan ayında yaptığı Rusya gezisi sonrasında ortaya çıkan bilgiler, devrim sonrası süreçte bir süredir dondurulmuş olan nükleer enerjiden yararlanma çalışmalarının Rusya'nın yardımı ile tekrardan başlatılmak istediğini ortaya koydu. Bu durum, bölgedeki gücünü tanzim etmek isteyen Mısır için nükleer güç olma arzusunun dönemsel olmadığını, bir devlet politikası niteliği taşıdığını gösteriyor. Mısır, 1986 yılında yaşanan Çernobil felaketinden sonra nükleer programını askıya almıştı. 2006 yılında ise Hüsnü Mübarek döneminde yeniden çalışmalara başlandığı düşünülüyor. Şubat 2011'de hükümet, Akdeniz sahilindeki Deba bölgesinde ilk nükleer santralin kurulmasının planladığını kamuoyuna açıklanmıştı. Ancak bu konuda her hangi bir adım atılamamıştı.

Devamı
Mısır'ın Nükleer Güç Olma Arayışı
Amerikan Eksen Kayması

Amerikan Eksen Kayması

Obama'nın, 2016 ABD seçimlerine daha fazla dünya gündemli bir miras bırakması için de gerçekçi bir siyasi zemin bulunmamaktır.

Devamı

Cezayir seçimleri, sadece Cezayir'de değil, başta Suriye olmak üzere birçok değişim sancısı çeken ülkede, göstermelik seçimlerin "değişim direnci"nin bir aracı olabileceğini gösteriyor.

Obama, İran'ın üzerinde büyük bir baskı bulunduğu ve sorunun diplomasi yoluyla hala çözülebileceği yönünde İsraillileri ikna etme çabasında.

Türkiye'nin aktif dış politikası, iç politika gelişmelerini sadece iç dinamiklerle sınırlayan analizleri yetersiz kılmıştır.

Bölgeyle ilgili geliştirilen uluslararası projelerde belirleyici bir tutumla rol alan Türkiye, ken­disini enerji alanında bir aktör olarak kabul ettirmiş durumdadır.

İki ülke arasında hükümet ve devlet başkanları düzeyinde geçekleştirilen ziyaretler öncesinde, konuk ve ev sahibi liderler ile özel röportajlar yapılması ve bunların yayınlanması nerdeyse gelenek olmuştur. Bir tür kamu diplomasisi eksersizi sayılabilecek bu tür röportajların amacı ziyaretin siyasi içeriği hakkında kamuoyunu önceden bilgilendirmek, bazen sürprizlere hazırlamak, bazen de bazı müzakere konularında gerektiğinde toplumun göstereceği tepkileri destek olarak gündeme getirmektir.

Türk dış politikasında Mayıs 2010 ile yeni bir dönem başladı. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri bakanı olmasıyla birlikte dış politika ve iç politika arasında yeni bir denge kuruldu. Dış politika içerideki kısır çekişmelerin prangasından kurtularak, hareket alanını genişletti. Dış politika yapıcılar Türkiye’nin son on yıldaki müspet gelişmelerinden aldığı enerjiyi, pozitif bir gerilimle mücavir bölgelerle entegrasyon ve barış çabaları şeklinde dışarıya yansıtıyor. Türkiye’nin dış politika hamleleri komşularla sorunların çözümüne, bölgenin güvenliği ve istikrarına ve ülkenin uluslararası prestijinin artmasına katkıda bulunuyor.

Başbakan Erdoğan'ın Yunan meslektaşı Papandreu'ya yazdığı mektup iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açmayı hedefliyor. Erdoğan mektubunda iki ülke arasındaki sorunların samimiyetle ele alınması ve çözüm yönünde ortak irade geliştirilmesi teklifini sunuyor. Bu girişim, Türkiye'nin komşularla sıfır problem ve maksimum işbirliği hedefleriyle uyum içinde.

SETA Vakfı, 25–27 Haziran 2009 tarihlerinde İstanbul'da Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çalıştayını gerçekleştirdi. Türkiye'nin Ermenistan ile yürüttüğü normalleşme sürecinin nisan ayında medyaya yansıyan şekliyle Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde bir krize neden olduğu iddiaları, iki ülke ilişkilerinin tekrar masaya yatırılmasını gerektirmişti. Çalıştayda iki ülke ilişkilerindeki temel meseleler ve özellikle "Bir millet-iki devlet" sloganı, Ermenistan ile yürütülen normalleşme sürecinin Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine etkileri ve ilişkilerin siyasî, ekonomik-enerji ve güvenlik boyutları ele alındı.  

George Mitchell ve Hillary Clinton'ın Türkiye ziyaretleri, ardından Obama'nın Türkiye'ye gelmesi, ilişkilerde daha yoğun işbirliğinin önünün açıldığı şeklinde yorumlanmakta. Türkiye özellikle son dönemlerde izlediği çok boyutlu ve kuşatıcı dış politika ile bölgesinde çeşitli sorunların çözümüne pozitif katkı sağlamayı başarmıştır.   

RUSYA-Gürcistan savaşı, Kafkaslardaki stratejik dengelerin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Kafkaslardaki kriz bir başka hususu daha teyid etti: Bugünkü küresel güç savaşları dünyanın en küçük ülkeleri, en küçük toprak parçaları ve aktörleri üzerinden yürüyor.

Gürcistan’ın G. Osatya’ya girmesiyle başlayan Rusya ve Gürcistan arasındaki sıcak bir çatışmayla gözler Kafkaslar’a çevrildi. Ama kazan uzun zamandır kaynıyor. Öyle anlaşılıyor ki İslam dünyasında dondurulmaya çalışılan çatışmaların yerini Avrasya’da etnik ve dini temelli sıcak çatışmalar alacak. Ufak etnik çatışmalar dahi giderek jeopolitik mücadelelerin fay hatlarına dönüşecektir ve taraflar büyük güçler veya koalisyonlar olacak.

İran ile ABD arasındaki nükleer kriz tırmandıkça, Türkiye’nin muhtemel gelişmeler karşısında izleye(bile)ceği politikalar ve karşı karşıya kalabileceği açmazlar hakkındaki yorumlar da her geçen gün artıyor. Son 20-25 yılda siyasi ve askeri elitlerimizin Türk-İran ilişkileri konusunda verdikleri demeçlere baktığımızda birbiriyle zıt iki temel söylemle karşılaşırız. Bir kesim ‘son 400 yıldır’ devam eden ‘ebedi’ Türk-İran dostluğundan bahsederek, 1639 Kasr-ı Şirin antlaşmasından bu yana sınırımızın hiç değişmediğini,