Laf Sahibi, Gaf Sahibi; Hani Bu İşin İlk Sahibi?

Türkiye hızlı bir dönüşüm yaşıyor. Bir devrim değil belki; ama büyük bir tezekkür! Maalesef bu tezekkür, tefekkür halinin sonucu değil. Ama tezekkürün neticesinde, tefekkür haline rücu edebilme umudu var. Sosyal muhayyilemiz her gün farklı siyasi açılımlar, dış politika gelişmeleri, adli kovuşturmalar veya son günlerde şahit olduğumuz üzere siyasi gaflar üzerinden hem zenginleşiyor hem de ezberlerinden kurtuluyor. İmparatorluğu kaybedişimizin üzerinden neredeyse bir asır geçmişken travmalarımızla yeni yeni yüzleşiyoruz. İsmini koymaya cesaret edemediğimiz için, her fail-i malum sorunumuzu fail-i meçhul addedip, etrafında dolaşıp, farklı isimler takıp, kimini kırk yıl kimini seksen yıl inkar veya tehir ettikten sonra onunla yüzleşiyoruz.

Devamı

Yunanistan'la İlişkiler

Başbakan Erdoğan'ın Yunan meslektaşı Papandreu'ya yazdığı mektup iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açmayı hedefliyor. Erdoğan mektubunda iki ülke arasındaki sorunların samimiyetle ele alınması ve çözüm yönünde ortak irade geliştirilmesi teklifini sunuyor. Bu girişim, Türkiye'nin komşularla sıfır problem ve maksimum işbirliği hedefleriyle uyum içinde.

Devamı

Milliyetçi hareketler ironik olarak düşmanlar üreterek iç bütünlüğünü ve sürekliliğini bu düşmanlar üzerinden sağlar. Türkiye'de milliyetçi ideolojiyi benimseyen Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) bu gerilimleri yaşayan ve yansıtan bir oluşum. Öncelikle MHP ve Türk milliyetçiliği arasında tam bir örtüşme yaşanmaması, bu partinin siyasal reflekslerini sınırlamakta. MHP bazen Türk milliyetçiliğinin sınırlarını zorlayan Anadolu coğrafyası dışına taşan daha geniş bir Türk kimliği savunusu ile ortaya çıkarken, bazı durumlarda ülkenin sınırlarının çok ötesine ulaşan siyasal ve ekonomik etki alanını anlamakta zorlanıyor.

İran'ın Sistan-Belucistan bölgesinde, Cundullah terör örgütünün 18 Ekim intihar saldırısı sonucunda, aralarında İran Devrim Muhafızları üst düzey komutanlarının da bulunduğu 40 kişi öldü. Örgütün beyin takımının Pakistan'da yerleşik olduğuna ve teröristlerin eylemlerini Pakistan'dan sızarak gerçekleştirdiğine dair bir inanış var. İran'da en üst seviyeden siyasiler saldırıdan Pakistan'ı sorumlu tuttu. İran-Pakistan gerilimi son yılların en üst düzeyine erişti.

Türkiye'nin yoğun gündemi arasında Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, geçtiğimiz hafta Türkiye'ye gelerek bir dizi üst düzey görüşme gerçekleştirdi. Kıbrıs sorunu, AB ile ilişkileri yavaşlatan, Türkiye-NATO-AB ilişkilerini geren nitelikleriyle Türk dış politikasının öncelikleri arasında yerini korumakta. Bu sorun aynı zamanda Türkiye'nin bölgesinde geliştirdiği sivil / ekonomik güç imajına zarar veriyor. Öte yandan sorunla en fazla yüzleşenler, doğrudan sonuçlarına maruz kalanlar ise Kuzey Kıbrıs Türk toplumu.

Afganistan’da 7 Kasım Cumartesi günü yapılması planlanan başkanlık seçimlerinin ikinci turu, iki adaydan Kuzey İttifakı’na yakın Abdullah Abdullah’ın seçimlerden çekilmesi üzerine iptal edildi. 20 Ağustos’ta yapılan ve halen başkanlık koltuğunda oturan Hamit Karzai’nin yüzde 54 oy ile önde gittiği seçimlerde en az yüzde 10 oranında sahte oy olduğu tespit edilince seçimler için ikinci turun yapılacağı açıklanmıştı. İkinci turda Abdullah Abdullah ve Hamit Karzai’nin karşı karşıya gelmesi beklenirken Abdullah, başkanı ve üyeleri Karzai tarafından atanan Bağımsız Seçim Komisyonu üyelerinin Karzai’ye çalıştığını, bu kişilerin görevden alınması ve yerlerine tarafsız isimlerin atanması durumunda seçimlere devam edebileceğini açıkladı.

Değer Eksenli Realist Dış Politika ve Eksen Kayması

Türkiye ile ilgili yerli ve yabancı basın-yayın organları ve akademik yayınlarda, Türk dış politikasındaki eksen kayması tartışması ve Türkiye-İsrail ilişkilerindeki kriz son zamanlarda en öne çıkan konular. Birbirinden ayrı gibi dursa da bu iki konunun birlikte ele alınması hem analitik hem siyasi hem de pratik bir zorunluluk. Tartışmanın asıl sebebi ise Türkiye’nin dış politikada artan ağırlığının nedeni ve mahiyetinin idrak edilememesi ve bu değişimden dolayı mağdur olduğunu düşünen imtiyazlı çevrelerin, durumu kendi lehlerine çevirmek için ülkenin en temel fay hattına oynayarak iç siyasete müdahil olma arzusu.

Devamı

Türkiye-Ermenistan Nereden Nereye...

Ankara ve Erivan, statüko ve normalleşme arasında, sonuca ulaşmak için önemli bir fırsatın eşiğinde. Hem kendileri hem de yer aldıkları coğrafyanın yarınları adına tarihi bir dönemeçteler. Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerde birbiri ardına önemli gelişmeler yaşanıyor. Son olarak, 31 Ağustos 2009 tarihinde İsviçre’nin gözetiminde Türkiye ile Ermenistan arasında normalleşmeyi öngören “İlişkilerin Geliştirilmesi Hakkında Protokol” ve “Diplomatik İlişkilerin Kurulması Protokol”leri parafe edildi. Protokoller 10 Ekim 2009 tarihinde Türkiye ve Ermenistan Dışişleri Bakanları tarafından Zürih’te imzalandı. İmza töreni zorlu diplomatik sürecin habercisi olacak şekilde tarafların birbirlerinin törendeki konuşma metinlerine itirazlarıyla gecikmeli imzalandı. Protokollerin hemen sürecin başında farklı algı ve beklentiler oluşturduğu ortaya çıktı.

Devamı

Türkiye ve Ermenistan dışişleri bakanları küçük çaplı bir krizden sonra 10 Ekim akşamı protokolleri imzaladı. Krizin küçük çaplı olması nefeslerimizi tutup beklememizi engellemedi. Protokollerin imzalanmasıyla kökeni bir önceki yüzyıla uzanan bir sorunu geçmişte bırakacak sürecin ilk adımı atıldı. Ancak kimse Türkiye ve Ermenistan arasındaki sorunun geceden sabaha çözülmesini beklemiyor. Aynı şekilde imza krizi dolayısıyla, sürecin zorluğu daha başlangıçta gözler önüne serildi.

1 Ekim 2009, İran nükleer sorununda bir dönüm noktası oldu. Birleşmiş Milletler'in 5 daimi üyesi ve Almanya'nın oluşturduğu P5+1 grubu ile İran'ın gerçekleştirdiği bir günlük görüşme, nükleer sorununa bakışı değiştirdi. Bu tarihten yaklaşık bir hafta önce BM ve G-20 gibi dünya siyasetinin şekillendiği zeminlerde, İran'ın gizli santrallerde uranyum zenginleştirmeye ve uluslararası toplumu kandırmaya devam ettiği konuşuluyordu. Çare olarak ise oldukça sert ekonomik yaptırımlar öneriliyordu.

Amerika Başkanı Obama, hem içeride, hem de dışarıda geçmişe sünger çekmek ve yeni bir dönem başlatmak için olağanüstü çaba harcıyor. Değişim vaat eden Obama'nın misyonu, evine çeki düzen vermek ve içeride bir restorasyon gerçekleştirmek olarak tanımlanmıştı. Ancak Obama yönetimi kısa süre içinde, uluslararası sistemin başat rolünü üstlenmiş bir ülkenin uluslararası ilişkilerde ölçek küçültmesi ve içine kapanmasının sınırları olduğunu fark etti.

SETA Vakfı, 25–27 Haziran 2009 tarihlerinde İstanbul'da Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çalıştayını gerçekleştirdi. Türkiye'nin Ermenistan ile yürüttüğü normalleşme sürecinin nisan ayında medyaya yansıyan şekliyle Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde bir krize neden olduğu iddiaları, iki ülke ilişkilerinin tekrar masaya yatırılmasını gerektirmişti. Çalıştayda iki ülke ilişkilerindeki temel meseleler ve özellikle "Bir millet-iki devlet" sloganı, Ermenistan ile yürütülen normalleşme sürecinin Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine etkileri ve ilişkilerin siyasî, ekonomik-enerji ve güvenlik boyutları ele alındı.  

İran'da seçimlerin son dönemeci hep önemli oldu. Seçime 24 saat kala seçim yasakları başladı. Büyük şehirlerin bir gün önce renkli, gürültülü sokakları yerini meraklı bir sessizliğe bıraktı. Çarşamba gecesi Tahran'da binlerce insan sokaklarda sabah saatlerine kadar propaganda yaptı.  

Türkiye’nin yıllardır çözemediği Ermeni Sorunu, hükümetin Ermenistan’la diyalog girişimleri ve ABD Başkanı Barack Obama’nın 24 Nisan’daki konuşmasıyla yeniden gündeme geldi. Türkiye bir yandan Ermenistan ile diyalog zemini oluşturmaya çalışırken diğer yandan Azerbaycan’ı da memnun etmeye çalışıyor. Bunları yaparken Ermeni diasporası ve büyük devletlerinin onlara verdiği destekle de mücadele etmek zorunda kalıyor. Ermeni meselesinin çözümü için Türkiye’nin daha fazla enerji harcaması gerekiyor.

ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye ziyareti, 2003’te 1 Mart Tezkeresi’yle tam anlamıyla kopma noktasına gelen Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor. Kanada hariç tutulursa ilk resmî dış ziyareti için Türkiye’yi seçen ABD’nin yeni başkanı, böylelikle Türkiye ile ilişkilere verdiği önemi gösterdi ve ziyareti süresince verdiği mesajlarla da bu tavrını destekledi. Ziyaretin Avrupa bağlamına oturtulması ise Obama yönetiminin Türkiye algısının ipuçlarını ortaya koydu.

HER yerde olduğu gibi Türkiye’de de sihirli bir hava estirdi ‘dijital başkan’ Barack Hüseyin Obama.

George Mitchell ve Hillary Clinton'ın Türkiye ziyaretleri, ardından Obama'nın Türkiye'ye gelmesi, ilişkilerde daha yoğun işbirliğinin önünün açıldığı şeklinde yorumlanmakta. Türkiye özellikle son dönemlerde izlediği çok boyutlu ve kuşatıcı dış politika ile bölgesinde çeşitli sorunların çözümüne pozitif katkı sağlamayı başarmıştır.   

OLDUKÇA çalkantılı geçen sekiz yıllık George W. Bush döneminin ardından, Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönemin kapısının açıldığını söylemek yanlış olmaz.