Demokratik hukuk devletinin bir koruma refleksi olarak yürüyen olağanüstü hal ilanını Batı medyası "İslamcı otoriterleşme", "Erdoğan'ın radikal yetkilerle güçlenmesi" ve hatta "Erdoğan'ın intikamı" olarak mahkûm etmekte gecikmedi.
Devamı
Suriye'de söndürülmeyen ateş bugün nasıl ki Avrupa'yı yakıyorsa, Türkiye'de yakılmaya çalışılan ateş sonucu meydana gelecek olan olası bir yangın da Avrupa'yı kasıp kavuracaktır.
Devamı
Terörün doğrudan ya da dolaylı sorumlularını aradığımızda karşımıza ilk çıkan kesim kendi ülkelerindeki terörist faaliyetlere karşı gerekli tedbirleri almayan ve hatta göz yuman siyasetçilerdir.
Ülkemizin geleceğine "zenginlik" katacak bir hususu 2013 sonrası derinleşen fay hatlarını patlatacak kibrit ateşine çevirmek isteyenlere karşı dikkatli olunmalı.
Uluslararası sistemin anarşik ortamında güvenliği garanti edecek asıl faktör güçlü bir ekonomik ve askerî yapıya sahip olmaktır ve bunu sağlamak için de önce içeride ve dışarıda istikrara ihtiyaç vardır.
Türk dış politikası gerçekten değişiyor mu? Bu bir üslûp değişikliği mi yoksa prensipler mi değişen? Bu değişim nereye varabilir? Suriye'yi de kapsar mı?
Obama Ortadoğu’yu bir yangın yerine çevirdiği gibi ülkesinde de belki de en hassas olması beklenen konuda büyük yaralar açarak görevi bırakmaya hazırlanıyor.
Devamı
Son dönemde AK Parti, İsrail ve Rusya ile eşzamanlı normalleşmeye girdikten sonra muhalefet "Kemalist ayarlara dönülmedikçe rahat yok" söylemini yeniden ısıttı. Bu söylemin üç boyutu var. İlki dış politikada "barışı" öncelemek.
Devamı
Saygın dergilerinden birisi olduğunu zannettiğimiz Foreign Policy'de 30 Haziran tarihinde “Atatürk Havalimanı saldırısı için Erdoğan'ı suçlayın” başlıklı bir yazı çıktı. Leela Jacinto imzalı yazı, Türkiye üzerine yazan yabancı basının zavallılığını göstermesi açısından bir ibret vesikası niteliğinde.
Akdeniz'deki oyunun aktörleri arasında, İsrail'in enerji işbirlikleri tesis etmeye çalıştığı Mısır ve GKRY de var. Her ikisi de, civarlarında keşfettikleri gazı önce kendi çaplarında tüketmek, sonra da ihraç etmek istiyor.
Türkiye kendi namına dış politikada yaşadığı sıkıntıları, Suriye’de tıkanan dünya sistemini ve bu tıkanıklıktan kendi namına düşeni, sayfanın bir kenarına koydu.
AK Parti iktidarı dış politikada vizyonunu sunarken retoriği öne çıkarmak zorunda kaldı. Bu retorik sadece milli duygulara hitap etmekle kalmadı. Uluslararası sisteme adalet eleştirisinden gelişmekte olan ülkelerin sorunlarına kadar uzandı.
Sadece Türkiye’nin selameti için değil aynı zamanda Filistin’in de selameti için gereksiz tartışmaları bir kenara bırakıp İsrail’le diplomatik normalleşmeye rasyonel bir zeminde yaklaşmalıyız.
Evet, mesaj net olmasına net. Ancak, artık bu mesajı anlayan, bu mesajı anlayıp da ‘aman kendi başımıza iş yapmayalım, küresel aktörleri kızdırmayalım, dikkatleri üzerimize çekmeyelim’ diye köşesine çekilen yok. Mesaj net ama alan yok!
Türkiye'nin manevra alanı genişliyor, ittifak imkânları giderek artıyor. Bu da Türkiye düşmanlarını harekete geçiriyor. Evet, bu kadar yalın, bu kadar gerçek!
Ne kadar iyi plan yaparsanız yapın tek başına sizin diplomatik manevralarınız meseleleri çözmez. Uluslararası sistemin şartlarına odaklı ve onun içindeki kabiliyetlerinizi sürekli hesap eden bir strateji geliştirmenizi mecburi kılar.
Britanya halkı hem AB'yi hem de kendi krallığını parçalamaya giden yolun taşlarını döşeyerek bilinmeyene yolculuk için kararını verdi. Öte yandan, koca Britanya'nın bir gün içinde kendi elleriyle düştüğü şu halden endişe duyan pişmanlar var.
Politikanın ama özellikle de dış politikanın romantizm ve maksimalist taleplerle yürütülecek bir alan olmadığı açıktır.
Avrupalı siyasetçilerin önünde hâlâ iki seçenek var. Ya "Müslüman göçmen" ve "Türkiye" korkusuna dayalı yeni bir AB projesi ile içe kapanmak. Ya da çoğulcu, çok kültürlü bir "ortak ev" olarak AB'yi yeniden icat etmek.
Bazı ülkelerde “siyasetin başkanlıklaşma” dönemlerinde, siyasal istikrarın arttığı, ekonomik gelişmelerin canlandığı ve iktidar süresinin uzadığına yönelik bulguların ardından, Avrupa’da bazı ülkeler önemli yasal ve anayasal değişikliklere gitmişlerdir.
Sorun, Kılıçdaroğlu'nun Hükümet'i suçlamasıyla ve partisinin gençlik kolları üzerinde güvenliklerini kendilerinin sağlayacağını söylemesi ile yönetilecek gibi değil.