Bugüne kadar dünya genelinde 4 milyona yakın insanı etkileyen koronavirüs (Covid-19) Afrika Kıtası’nda da 66 binden fazla kişiyi enfekte ederek etkisini giderek arttırıyor. Afrika’da sayıları giderek artan pozitif vakalar başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere Dünya Sağlık Örgütü’nü (DSÖ) de harekete geçirdi.
Devamı
Son birkaç yıldır doların 'hareketlendiği' dönemlerde dış borçlardan bahsetmek adet oldu. Hatırlayınız, tık avcıları, kronik muhalifler ve etki ajanları Ağustos 2018'de yaşadığımız kur krizinin hemen akabinde kur 6 TL civarında seyrederken doların 8-9-10 TL düzeylerine çıkacağını söylüyordu.
Devamı
İtalya’daki koronavirüs bilançosu ne durumda? İtalya nasıl bir karantinadan çıkış stratejisi izleyecek? Karantinanın yumuşatılması kararı alınmasının arkasında ne var? Başbakan Conte’nin “koronavirüsle yaşamayı öğrenme” açıklaması ne anlama geliyor? İkinci aşamaya geçiş sürecinde ortaya çıkan siyasi tartışmalar nelerdir?
Milyonlarca insan kendisini izole edip evlerine çekilirken Koronavirüs salgını tam anlamıyla küresel bir soruna dönüştü. Ocak ayında Çin'in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan ve üç ay gibi kısa bir zamanda bütün dünyaya yayılan yeni tip Koronavirüs salgını küresel sistemi derinden sarsan jeopolitik bir olgu haline geldi. Şimdiden ortaya çıkardığı etkilere bakılırsa Koronavirüs salgını bildiğimiz küresel düzenin sonunu getirebilir.
21. yüzyılın getirdiği yeni fırsatlarla birlikte Afrika'nın sorunlarına çözüm üretebilecek farklı güçler ortaya çıktı. Bu güçlerin arasında Çin ve Türkiye, kıtanın gelecek yüzyılında etkili olacak aktörler olarak kendilerini gösteriyorlar.
1978’de başlayan ekonomik reformlardan sonra ekonomisini yaklaşık 100 kat artıran Çin, günümüzde hem yatırımlar hem de finansman açısından dünyanın önemli ülkelerinden biri haline gelmiştir. Dünya ekonomisinden aldığı yüzde 22’lik paya ilave olarak dünya ticaretinin yüzde 12’sini gerçekleştiren Çin küresel ekonomideki istikrar için önemli bir partner haline gelmiştir.
TİM Genel Sekreteri Alkin 'Yıl sonu itibarıyla hizmet ihracatımız yeni bir Cumhuriyet tarihi rekoru olarak 52 milyar dolara yürüyor. Diğer yandan mal ihracatımız da eylülde yıllık bazda 180 milyar doları aştı, orada da rekor var.' dedi.
Devamı
Haziranda enflasyon yıllık bazda yüzde 15.72'ye geriledi. Gıda ve giyimin başını çektiği ürün gruplarındaki fiyat gerilemeleriyle birlikte enflasyondaki düşüş trendi daha belirgin hale geldi.
Devamı
Görünen o ki ABD, Türkiye ile ilgili siyasi hedeflerini gerçekleştirebilme noktasında finansı ve doları bir silah olarak kullanmaya çalışıyor ve artık bunu gizleme gereği de duymuyor.
ABD düzeni yıkarken çok tehlikeli bir kapıyı açıyor. Ekonomiyi birinci öncelikli güvenlik konusu haline getiriyor. Fon yöneticilerinin, spekülatörlerin ekonomik normların dışına çıkan anarşist dünyasını meşrulaştırıyor. Bu yeni dönemde Avrupa ile Türkiye'nin birbirlerine daha çok ihtiyacı olacak.
Ekonomi yönetiminin ve kurumlarının piyasalarla iletişim kanallarını etkin bir şekilde kullanması durumunda bu tür manipülatif haberlerin önüne ciddi ölçüde geçilebilir.
Türkiye ekonomisi 2000'lerde gerçekte nasıl bir performans sergiledi? Borçluluk düzeyleri aslında nasıl bir seyir izledi? Bugün Türkiye ne kadar sağlıklı bir mali/finansal karneye sahip?
Irak’ın yeniden inşası için gerekli finansal imkanlar sağlandı mı? Seçim sonrası siyasi tabloda Irak’ı inşa için gerekli ortam oluşacak mı? ABD-İran rekabetinin Irak’ın inşasına etkileri ne olur?
Türkiye şu anda çok şiddetli bir finansal saldırıyla karşı karşıya. Türkiye'nin makroekonomik görünümünün oldukça sağlıklı olduğu net bir şekilde ortada iken, dolar kurunun bu kadar hızlı ve bu kadar şiddetli bir şekilde yükselmesi artık sözün bittiği yerdir.
Cari denge ihracattan dahi destek almadan yılların rekorunu kırarak ekonomimizi memnun etti ancak bu eğilimin sürebilmesi için yapısal düzelmeleri güçlendirmek şart.
Yunanistan hükümetinin büyük ortağı Syriza tam anlamıyla çıkmaz sokakta.
2023'deki Yeni Türkiye'nin hedeflerinden biri de kentler ve bölgeler arasındaki gelir düzeyi, yaşam ve hizmet kalitesi, üretime katılım ve sosyal şartlar açısından farkların ortadan kaldırılması.
Dış borçların yapısı, borç krizleri ve stand-by anlaşmaları, borçlanmayı azaltmak ve sürdürülebilir bir borç yönetimi için öneriler... Dış borç Türkiye gibi yükselen piyasalar ve azgelişmiş ülkeler için en önemli problemlerden birisi olmuştur. Artan borçlar hem borç yükünü artırmış hem de dış borç anapara ve faiz ödemelerini ağırlaştırmıştır. Bu da borç ile finanse edilen yeni yatırımların üretim hacminde sağladığı artışların giderek azalmasına ve bir noktada üretimdeki artışların, dış borçların ödenmesi için gereken anapara ve faizlerin altına düşmesine neden olmuştur. Dolayısıyla, makroekonomik istikrarın sağlanması için gereken en temel unsurların başında, borcun sürdürülebilirliğinin sağlanması ve borç yükünün makul seviyelere indirilerek bu seviyelerde tutulması gelmektedir. Dış borç sorununun başladığı 1950- 1960’lı yıllar, yüksek borçlanma nedeniyle hem IMF ile stand-by anlaşmaların yapıldığı hem de borç ötelemelerinin yoğun olduğu bir dönem olmuştur.
SETA PANEL Oturum Başkanı: İbrahım Kalın SETA Konuşmacılar: Haluk Özdalga AK Parti Ankara 1. Bölge Milletvekili Adayı Doç. Dr. Vedat Bilgin Gazi Üniversitesi İİBF, MHP MKYK Üyesi ve Ankara 2. Bölge Milletvekili Adayı Ahmet Özcan Araştırmacı - Yazar Tarih: 3 Temmuz 2007 Salı Saat: 11.00 Yer: SETA, Ankara