İsyanların üzerinden 8 yıl geçti. Rejim değişimine yönelik taleplerle isyanların ortaya çıktığı ülkeler oldukça farklı noktalara evrildi.
Devamı
Siyasetin gündemi giderek ısınıyor. Bir yandan ittifaklarda işbirliğinin kesinleşmesi ve muhtemel adaylar konuşuluyor. Diğer yanda ise Fırat'ın doğusuna operasyon, "sokaklara çağrı, Yeni Gezi ve diktatörlük" polemikleri öne çıkıyor.
Devamı
Kendini iktidar alternatifi olarak gören bir ana muhalefet partisinin liderinin, her yurt dışı gezisinde ya da uluslararası medyaya yazdığı her yazıda, ülkesini Batılılara şikâyet etmesi problemlidir. Seçilmiş iktidarı değiştirmek için batılılardan destek istemek ve beklemek ise hepten sorunludur.
Türkiye’nin Batı karşısındaki hiyerarşiyi reddeden arayışına yönelik tepki, kuşkusuz en açık şekilde medya bağlamında görünür olmaktadır.
Yemen Türkiye Büyükelçisi Abdullah Ali Fadhel Al Saadi: “Resmi hükümetin önünde izleyebileceği iki yol var. İlki barışçıl ve siyasi yol. Diğeriyse askeri yol. Husiler askeri olarak kaybettiklerini hissederlerse görüşme masasına dönecek, uzlaşı ve tavizlere yanaşacaklardır. Hudeyde’deki askeri operasyon da Husileri görüşmelere zorlamak ve artık donma noktasına gelen görüşmelerde bir yere varmak için önemli ve etkin bir adımdır.”
CHP hiçbir şeyden ders almamış ve siyaseti eski tas eski hamam götürmek konusunda ısrarcı..
Mesut Özil'e yönelik eleştirilerle, göçmenlerin, Alman ana akımı tarafından belirlenen bazı 'kırmızı çizgileri aşamayacakları' ve bu noktada uyumlu olmalarının beklendiği mesajı verilmek istenmiştir.
Devamı
24 Haziran seçimlerinin kampanyası her gün yeni polemik, vaat ve icraat fırtınası ile renkleniyor..
Devamı
Geçen hafta başında Alman milli takım oyuncuları Mesut Özil ve İlkay Gündoğan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a imzalı forma hediye etmeleri ve akabinde yaşanan olaylar her iki ülkede de gündemi meşgul etti.
Dışarıdaki aktörlerin, AK Parti’nin cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin her ikisini de kazanması durumunda, “ne yapalım halk böyle istedi” demeyeceklerini şimdiye kadarki tutumlarından biliyoruz.
Aslında Erdoğan karşıtlığının büyük ölçüde Türkiye karşıtlığını örtmenin yöntemlerinden biri olarak kullanıldığını belirtmek gerekir. 24 Haziran seçimlerine verilen ilk tepkilerde böylesi yoğun bir eleştirel dilin kullanılması, Batı medyasının seçim yaklaştıkça giderek daha hırçın ve saldırgan bir aşamaya geçeceğinin işaretidir.
Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı olmuyor ama asgari ücretten dış politikaya kadar her alanda vaatte bulunuyor. Yoksa seçilen cumhurbaşkanını tek adam gibi yönetmeyi mi planlıyor?
24 Haziran seçimlerine giderken halen cumhurbaşkanı adaylarına odaklanmış durumdayız.
Erken seçim kararı alındığından beri CHP ve onun peşine takılan Erdoğan karşıtları siyaset hariç her şeyi yapıyorlar...
En sıradan icraatın bile partisi tarafından ölüm kalım meselesi olarak sunulması CHP seçmenini hırçınlaştırıyor.
Batıcıların ellerinde iki önerme var. Bir, baskı. İki, maddi kalkınma...
Nihai hedef ABD'yi bütün kurumlarıyla birlikte Türkiye karşıtı bir noktaya getirmek, Türkiye'ye uluslararası bir müdahalenin önünü açmaktı. 15 Temmuz'da büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar...
Değişim böyle böyle olur. Önce halktan talep gelir. Taban fokur fokur kaynamaya başlar. Rahatsızlığını çeşitli vesilelerle dile getirir...
28 Şubat sürecinde Batılı hükûmetlerin ve medyanın açık bir şekilde darbeden yana tavır alarak demokrasinin katledilmesini kendi halklarına meşru göstermek için Türkiye’deki iktidarı karalayan politikalarını unutmamak gerek.
Yoğun ekonomik ve kültürel ilişkilere sahip olan Türkiye ile Almanya arasında gerginliği uzun süre devam ettirmenin iki taraf açısından da rasyonel hiçbir yanı yoktur. İki ülke de sürekli gerginlik hâlinden zarar görürler.
CHP kurultayı bitti. Beklendiği gibi sönük, heyecansız bir kurultay oldu. Kurultaydan önce Kılıçdaroğlu dahil tam dört tane genel başkan adayı vardı.