Almanya Bu Riski Neden Alıyor?

Türkiye’nin mülteci meselesi konusunda Avrupa’nın düştüğü acziyeti siyasi baskı aracı olarak kullandığını düşünen Merkel hükümeti Ankara’ya karşı bir güç gösterisinde bulunmak istiyordu.

Devamı
Almanya Bu Riski Neden Alıyor
Almanya Ne Yapmak Ä°stiyor

Almanya Ne Yapmak Ä°stiyor?

Alman Federal Meclisinin almış olduğu kararın Türkiye üzerinde kurmak istediği baskıya karşı dik durulmalı, diplomatik alanda gerekli tepkiler verilmeli, ancak bu meselenin Türkiye'nin ekonomik çıkarlarına zarar verecek boyutlara taşınmaması gereklidir.

Devamı

Ankara ve Erivan, statüko ve normalleÅŸme arasında, sonuca ulaÅŸmak için önemli bir fırsatın eÅŸiÄŸinde. Hem kendileri hem de yer aldıkları coÄŸrafyanın yarınları adına tarihi bir dönemeçteler. Türkiye-Ermenistan arasındaki iliÅŸkilerde birbiri ardına önemli geliÅŸmeler yaÅŸanıyor. Son olarak, 31 AÄŸustos 2009 tarihinde Ä°sviçre’nin gözetiminde Türkiye ile Ermenistan arasında normalleÅŸmeyi öngören “Ä°liÅŸkilerin GeliÅŸtirilmesi Hakkında Protokol” ve “Diplomatik Ä°liÅŸkilerin Kurulması Protokol”leri parafe edildi. Protokoller 10 Ekim 2009 tarihinde Türkiye ve Ermenistan DışiÅŸleri Bakanları tarafından Zürih’te imzalandı. Ä°mza töreni zorlu diplomatik sürecin habercisi olacak ÅŸekilde tarafların birbirlerinin törendeki konuÅŸma metinlerine itirazlarıyla gecikmeli imzalandı. Protokollerin hemen sürecin başında farklı algı ve beklentiler oluÅŸturduÄŸu ortaya çıktı.

SETA Vakfı, 25–27 Haziran 2009 tarihlerinde Ä°stanbul'da Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkileri çalıştayını gerçekleÅŸtirdi. Türkiye'nin Ermenistan ile yürüttüÄŸü normalleÅŸme sürecinin nisan ayında medyaya yansıyan ÅŸekliyle Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkilerinde bir krize neden olduÄŸu iddiaları, iki ülke iliÅŸkilerinin tekrar masaya yatırılmasını gerektirmiÅŸti. Çalıştayda iki ülke iliÅŸkilerindeki temel meseleler ve özellikle "Bir millet-iki devlet" sloganı, Ermenistan ile yürütülen normalleÅŸme sürecinin Türkiye-Azerbaycan iliÅŸkilerine etkileri ve iliÅŸkilerin siyasî, ekonomik-enerji ve güvenlik boyutları ele alındı.  

Türkiye’nin yıllardır çözemediÄŸi Ermeni Sorunu, hükümetin Ermenistan’la diyalog giriÅŸimleri ve ABD BaÅŸkanı Barack Obama’nın 24 Nisan’daki konuÅŸmasıyla yeniden gündeme geldi. Türkiye bir yandan Ermenistan ile diyalog zemini oluÅŸturmaya çalışırken diÄŸer yandan Azerbaycan’ı da memnun etmeye çalışıyor. Bunları yaparken Ermeni diasporası ve büyük devletlerinin onlara verdiÄŸi destekle de mücadele etmek zorunda kalıyor. Ermeni meselesinin çözümü için Türkiye’nin daha fazla enerji harcaması gerekiyor.

George Mitchell ve Hillary Clinton'ın Türkiye ziyaretleri, ardından Obama'nın Türkiye'ye gelmesi, iliÅŸkilerde daha yoÄŸun iÅŸbirliÄŸinin önünün açıldığı ÅŸeklinde yorumlanmakta. Türkiye özellikle son dönemlerde izlediÄŸi çok boyutlu ve kuÅŸatıcı dış politika ile bölgesinde çeÅŸitli sorunların çözümüne pozitif katkı saÄŸlamayı baÅŸarmıştır.   

Türkiye ve Ermenistan: Statüko ve Normalleşme Arasında Kafkasya Siyaseti

Türkiye ile Ermenistan arasında 31 AÄŸustos 2009 tarihinde parafe edilen iliÅŸkilerde normalleÅŸmeyi öngören protokoller 10 Ekim 2009 tarihinde iki ülke dışiÅŸleri bakanları tarafından imzalandı. Bundan sonraki süreçte protokoller her iki ülke parlamentolarında onaya sunulacak.

Devamı
Türkiye ve Ermenistan Statüko ve Normalleşme Arasında Kafkasya Siyaseti

Ermenistan'da Durum Nedir?

CumhurbaÅŸkanı Gül'ün Erivan'a maç izlemeye gitmesi, Nisan ayı yol haritası ve geçtiÄŸimiz hafta iki ülke arasında normalleÅŸmeyi öngören protokoller, Ermenistan'da akılları karıştıran hızlı geliÅŸmeler oldu. Türkiye ile ilgili hemen her konunun Ermenistan'da ilgi uyandırdığı ve farklı tepkiler doÄŸurduÄŸu biliniyor.

Devamı

Yurtdışında yaÅŸayan Türkler’in bugüne kadar ihmal edildiÄŸi, hatta bir kambur olarak görüldüÄŸü söylenebilir. Oysa Dış Türkler, Türk Dış Politikası’na çoÄŸu ülkenin sahip olmak istediÄŸi ama olamadığı birçok imkân sunuyor.

AÄžUSTOS 2008’de meydana gelen Rus-Gürcü çatışması ile uluslararası politikanın gündemi Kafkasya’ya kilitlendi. Kafkasya’daki çatışmalar, ABD ve Rusya gibi büyük güçleri karşı karşıya getirerek yeni bir soÄŸuk savaÅŸ retoriÄŸine neden oldu.

RUSYA-Gürcistan savaşı, Kafkaslardaki stratejik dengelerin ne kadar kırılgan olduÄŸunu bir kez daha ortaya koydu. Kafkaslardaki kriz bir baÅŸka hususu daha teyid etti: Bugünkü küresel güç savaÅŸları dünyanın en küçük ülkeleri, en küçük toprak parçaları ve aktörleri üzerinden yürüyor.

Fransa Meclisinin onayladığı sözde Ermeni soykırım yasası, gündemimizi uzun bir süre meÅŸgul edecek. Fakat yasa Türkiye’den çok Avrupa ve AB için bir imtihan. Çünkü Avrupa’nın düÅŸünce ve ifade özgürlüÄŸü ilkesine sadık kalıp kalmayacağını, bu yasaya iliÅŸkin tavrı belirleyecek.Öncelikle ÅŸunu belirtelim: Fransa’nın bu kararı siyasi bir provokasyon niteliÄŸi taşıyor. Batının kışkırtıcı hatalarına Ä°slam dünyasından gelen her ölçüsüz tepki, Avrupa’daki muhafazakar ve ideolojik siyasi çevrelerin elini güçlendiriyor.

ERMENÄ°STAN’LA futbol diplomasisi ile gündeme gelen açılım süreci, diplomatik iliÅŸkilerin kurulmasını ve ikili iliÅŸkilerin güçlendirilmesini öngören normalleÅŸme protokolü üzerinde uzlaÅŸmaya varılması ile devam ediyor. Her iki ülke kamuoyunda tartışmalara ve eleÅŸtirilere neden olan protokoller, Ekim ayı ortası itibarıyla iki ülkenin parlamentolarında onaylanmak için gündeme alınacak. Ä°ki ülke iliÅŸkileri bugüne kadar korku, nefret, maÄŸduriyet ve ihanet söylemlerinin ağır bastığı negatif bir duygusallıkla ÅŸekillendi. Birbirine taban tabana zıt ve karşılıklı suçlamalara dayanan bu duygusal söylemler, ortak bir iletiÅŸim dilinin oluÅŸmasını engelliyordu. Ortak tarih komisyonu kurulması, sınırların tanınması ve açılması ve diplomatik iliÅŸkilerin tesisi gibi daha somut konuların müzakere edilmeye baÅŸlanması, taraflar arasında ortak bir dilin oluÅŸabilmesine kapı araladı.

Türkiye’de İsrail’e ilişkin meseleler gündemin aceleciliğine kurban ediliyor ve konunun arka planı çoklukla es geçiliyor. Bu bakımdan “İsrail’i Anlama Kılavuzu” İsrail’in genel siyasi yapısını anlamaya dönük bütünlüklü bir İsrail çalışması niteliğinde.

Yeni Türkiye'de Kürt meselesi kısır döngünün yaslandığı bir sanal, bir de reel iki dinamiği bulunmaktadır. Birincisi, ‘kaybedecek hiç bir şeyimiz yok' şeklinde özetlenebilecek anakronik sol pesimizmidir. Bu kötümser ruh hali ve siyasal dili yapılabilir olanı ideal olanla, yapılanı yapılmayanlarla, tartışmayı usul sorunlarıyla sürekli makasa alarak mağduriyet algısına yaslanmayı şahsiyet kazanmaya tercih etmektedir. İkincisi ise PKK'nın varlığını ilânihaye sürdüreceği algısıdır. Bugün Kürt meselesi adına tekrara giren söylemlerin inanarak dile getiremedikleri tek husus PKK'nın silahsızlanmasıdır. Irak işgali sonrası bambaşka bir denkleme oturan ve ciddi anlamda silahsızlanma veya teröre başlama kararlarının salahiyeti bile elinden alınmış tarifi zor bir örgütle karşı karşıyayız. Kürt meselesi-PKK ilişkisini nesh eden bir ‘PKK'nın sorunu olarak PKK' önümüzdeki dönemin en yakıcı başlığı olmaya devam edecektir.

Devlet ya da sivil toplum kuruluşları arasındaki koordinasyon eksikliğimiz, Kosova'nın bağımsızlığının 5. yıldönümünde Balkan politikamıza bir kez daha bakmayı zorunlu hale getiriyor.

Nobel Edebiyat Ödülü bu sene sürpriz bir kararla az bilinen ve “Nobel dedikodularında” lafı pek geçmeyen Çinli yazar Mo Yan'a verildi.

Kılıç Kanat: Ekonomik anlamda uğranılan olumsuz durum, Çin'in bölgede artan siyasi baskı ve dini kısıtlamalarıyla bir olunca, özellikle Uygur gençleri arasında geleceğe dair artan umutsuzluk ve rejime yabancılaşma kendini gösteriyor.

İran'ın içeride ve bölgede karşı karşıya olduğu sorunlar, salt halkla ilişkiler kampanyasıyla çözülebilecek türden değil. Batı'nın İran algısı da sadece olumlu mesajlar ve gülen bir yüzle değişebilecekmiş gibi durmuyor.

Üst Düzey İşbirliği Konseyi,Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkileri hep söylenen çok boyutlu ortaklık seviyesine yükseltmek için çok faydalı bir platform görevi görüyor.

Türkiye'nin dış politika aktivizmi dünyanın uzak ve farklı coğrafyalarında da devam ediyor. Somali buna en iyi örnek.