Bir Beşar Esed Analizi: Göz Doktoru Nasıl Diktatöre Dönüştü?

Babası hakkı olmayan bir şeyi gasp etmişti. Esed aile alışkanlığını devam ettirerek hayatta kalmaya çalıştı. İşkence sisteminin yürümesine, kimyasala, varil bombalarına izin verdi.

Devamı
Bir Beşar Esed Analizi Göz Doktoru Nasıl Diktatöre Dönüştü
Türkiye-AB İlişkilerinin Rasyonel Boyutu

Türkiye-AB İlişkilerinin Rasyonel Boyutu

Türkiye'nin, başta komşuları olmak üzere bütün ülkelerle ekonomik ve siyasi alanda işbirliğini temel alan bir ilişki içerisinde olması rasyonel politikanın gereğidir.

Devamı

Taha Özhan imzalı "Normalleşme Sancısı", Cumhuriyet'in kuruluşundan beri var olan Kürt Meselesi'ni geçmişi, bugünü ve geleceğiyle odağına alıyor.

Mısır'daki referandum, Müslüman Kardeşler'in halk nezdinde bir karşılığı olduğunu göstermesi açısından önemli. Asıl önemlisi, liberal-sol-laik-İslamcı-Nasırist her kesimden gençlerin yeni anayasayı boykot etmesi.

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, 22 Ocak'ta gerçekleşecek Cenevre 2 Konferansı öncesi Suriye ve gündemdeki Gülen Cemaati merkezli son tartışmalarla ilgili olarak Sabah gazetesine değerlendirmelerde bulundu.

Analizde, Körfez ülkelerinin Mısır'daki Selefi hareketlerle ilişkileri, bu hareketlere hangi amaçlarla destek verdikleri, İhvan'a yönelik tehdit algısının sebepleri irdeleniyor.

Analiz: 2013'te Eğitim

Türkiye'de 2013 yılında eğitimin konu edildiği analizde, Milli Eğitim'de müfredat düzenlemesi, öğretmen yetiştirme stratejisi ve atamalar, dershanelerin dönüşümü, Yükseköğretim Yasa Taslağı başta olmak üzere pek çok konu yer alıyor.

Devamı
Analiz 2013'te Eğitim
2013'te Eğitim Çalıştayı

2013'te Eğitim Çalıştayı

STK temsilcileri, akademisyen ve gazetecilerin katılımıyla gerçekleştirilen “2013'te Eğitim” çalıştayında, 2013'te eğitimle ilgili yaşanan gelişmeler ve 2014 beklentileri ele alındı.

Devamı

SETA Genel Koordinatörü Taha Özhan gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Eğer ki bir çadır devletinde yaşamıyorsak, siyaset kurumu dışındaki hiçbir erk karar verme etkinliğinin merkezinde yer alamaz. Her siyasal düzen, ait olduğu toplumsal hayatı düzenler ve kendisinden başka hiçbir erkin bu alana müdahale etmesine izin vermez. Bugün yargı eliyle yürütülen operasyonlarda aleni bir şekilde bu müdahale meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Peki, bir ülkede yargı neden vardır? Daha açık bir şekilde sorarsak; ülke yönetiminde yargının işlevi nedir? Sadece ve sadece millete ait olan iradenin (egemenliğin) usullere ve prosedürlere uygun bir şekilde kullanılmasını sağlar. Yargının bu durumda demokratik yasaların oluşturduğu çerçevenin içinde kalması gerekir, bu demokratik yasalardan müteşekkil temel mantığa aykırı bir yöntemi ise asla belirleyemez. Hepsinden de öte, sahip olmadığı bir hakkı ülkenin gidişatına bakarak hukuki normun temel mantığının dışına çıkıp görevi haline getiremez. Bu açıkça yargının kendi içindeki hiyerarşiyi bozarak, adalete ulaşma üst normunu ayaklar altına almasıdır.

Cemaat'e en güçlü güvence, emniyet ve yargıdaki örgütlenme değil, bürokrasiden özgürleşip topluma yaslanmak ve hizmetlerin milletin gönlündeki yeridir.

Gülen Cemaati topluma hizmet etmek istiyorsa, kendini sivil toplum faaliyetleriyle sınırlamalı, bürokrasideki kazanımlarıyla siyaseti etkileme hevesinden vazgeçmelidir.

Gülen Cemaati, 'hizmet hareketi' kalıbına sığdırılamayacak ölçüde siyasi bir özneye dönüşmüş durumda.

Diyarbakır ziyaretinde ortaya konan siyasal performans, Kürt hareketinin siyasal zemine ve Erdoğan'ın siyasal etkinliğine ilişkin erken şüphelerini izale edici bir etkiye yol açacaktır.

Başbakan Erdoğan ve Barzani'nin tarihi Diyarbakır ziyaretinin anlamını dört farklı bileşen üzerinden okumak mümkün. Bu buluşmayı tarihi kılan en önemli nokta,ziyaretin bu dört farklı bileşen için de dönüştürücü bir anlam taşımasıdır. Birinci ve en önemli nokta, ziyaretin çözüm sürecindeki tıkanma için bir cankurtaran görevi üstlenmesidir. İkinci nokta, bu ziyaretin Ortadoğu için ne anlam ifade ettiğidir. Diğer iki nokta ise ziyaretin yaklaşan yerel seçim ve Diyarbakır özelinde Türkiye halkları içinnasıl bir dönüştürücü rolü olduğudur.

30 Eylül'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ‘Demokratikleşme Paketi'nde başörtülü kadınların kamu kurumlarında herhangi bir yasak ve sınırlamaya maruz kalmaksızın çalışabileceği açıklandı. Her ne kadar bazı meslek gruplarının kararın dışında tutulması bu konudaki ayrımcılığı tam olarak ortadan kaldırmasa da, şüphesiz yaklaşık elli yıldır kadınlara yönelik süren bir keyfi uygulamaya son verilmiş olması demokratikleşme adına ve Türkiye'de kadınların sosyal hayatta aktif bir şekilde yer alabilmesi açısından önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. Açıklamanın ardından Meclis'e beş başörtülü vekilin girmesi ve giriş esnasında 1999'da yaşananların aksine partilerin daha sağduyulu bir tavır sergilemesi normalleşme konusunda önemli bir işaret olarak görülebilir. Başbakan tarafından atılan bu önemli adımın Türkiye'nin sosyal ve siyasal hayatında pek çok olumlu gelişmeyi beraberinde getireceği kesin.

Üç aylık İngilizce hakemli dergi Insight Turkey'nin ‘2013 Güz' sayısı AK Parti'nin 10 yıllık iktidarını ekonomi, eğitim, Anayasa çalışmaları ve demokratikleşme bağlamında ele alıyor.

“Başı-örtülü” ve “başı-açık” kategorileri üzerinden oluşturulan dikotomi sosyolojik değil ideolojik bir zemine dayanıyor. Söz konusu zeminin buharlaşması siyasetin önünü açacak bir gelişme olacaktır.

AK Parti siyaset yapımında daha da yalnızlaşabilir. Tedrici demokratikleşme yükünü tek başına taşımaya devam ettikçe, AK Parti'nin siyasi hegemonyasını sürdürmemesi için bir sebep bulunmuyor.

Yabancı serbest gazetecilerin Türkiye'yi bir cenah üzerinden anlamaya çalışmaları Türkiye hakkındaki cehaletle birleşince, karşımıza gazetecilik ve aktivizm arasına sıkışmış siyasi bildiriler çıkıyor.