2016’da Türkiye

Bu çalışmada 2016 yılında Türkiye’de Siyaset, Dış Politika, Güvenlik ve Terörle Mücadele, Hukuk ve İnsan Hakları, Ekonomi, Enerji, Eğitim ve Medya alanlarında yaşanan gelişmeler detaylı bir şekilde betimlenmiş kapsamlı bir analize tabi tutulmuştur.

Devamı
2016 da Türkiye
Analiz 2016 da Siyaset

Analiz: 2016’da Siyaset

Bu bölümde Siyasi partilerin 2016’daki genel Türkiye siyasetine yönelik tutumlarının yanı sıra bazı özel gelişmeler de ilgili siyasi partiler özelinde ele alındı.

Devamı

Avrupa bir krizde. Hem de derin bir krizde. Kuruluşta kâğıda döktükleri tüm idealler ayaklar altında. Önlerinde çözmeleri gereken derin ekonomik, sosyolojik ve siyasal sorunlar var. İliklerine işlemiş bir ırkçılıkları var.

SETA Hukuk ve İnsan Hakları Araştırmaları Cem Duran Uzun başkanlık sistemi tartışmaları üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Kitap, Ankara, İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Trabzon, Adana, Van, Sakarya ve Eskişehir illerinde demokrasi nöbetlerine katılan 176 kişiyle gerçekleştirilen saha araştırmasının bulgularını içeriyor.

Güncelin sıcak karmaşasında aktörlerin yürümeye çalıştığı uzun yolun sonunda kritik bir soru duruyor: Ortadoğu'nun geleceği nasıl şekillenecek?

Insight Turkey Dergisinin Son Sayısı Suriye Dosyasıyla Yayında!

SETA tarafından yayınlanan ve alanında dünyanın en itibarlı dergileri arasında bulunan Insight Turkey yeni sayısı, Suriye Krizi kapak dosyasıyla, alanlarında saygın uzmanların kaleme aldığı yorum, makale ve kitap değerlendirmeleriyle okuyucuların ilgisine sunulmuştur.

Devamı
Insight Turkey Dergisinin Son Sayısı Suriye Dosyasıyla Yayında
quot Yenikapı Ruhu quot Bitti mi

"Yenikapı Ruhu" Bitti mi?

Siyasetçiler siyasetçi oldukları, Yenikapı’da platforma çıktıkları, konuşma yaptıkları, göz önünde oldukları için değil; “biz”e dâhil oldukları için Yenikapı Ruhu’nun bir parçası veya dekoru oldular.

Devamı

Birkaç yıldır etkisini pek hissetmiyorduk bu İslamofobi rüzgârının. Fakat ne olduysa şimdi yeniden varlık gösteriyor, aramızda dolaşıyor.

Türkiye, son birkaç aydır, yoğun bir şekilde yeni Anayasa değişiklik paketini tartışmaktadır. Siyasi partiler, siyasal kimlikler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları ve toplumun örgütsüz kesimleri, 12 Eylül 2010 tarihinde oylanacak pakete ilişkin tutum almış ve bu tutumlarını ilan etmiş durumdadırlar. Mevcut tartışmalar, çoğu zaman, paketin içeriğinden öte, paketin siyasal sisteme muhtemel etkileri üzerinden yürütülmektedir. Böyle olunca da, paketin içeriği, insan hakları ve demokrasi açısından anlamı, uluslararası belgeler karşısındaki konumu gibi önemli ve hayati noktalar ihmal edilmektedir. Elinizdeki analiz, böyle bir boşluğu doldurmak amacıyla, yeni Anayasa paketini, insan hakları ve demokratikleşme bağlamında ve uluslararası belgeler ışığında bir incelemeye tabi tutmaktadır.

Üniversite sayılarını artırmak başarı hanesine yazılabilir ancak asıl başarı sayıyı artırırken kaliteyi de artırmakla yakalanabilir.

Seçmeli derslerin üzerinden bir yıl gibi kısa bir süre sonra, dün (30 Eylül 2013) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan demokratikleşme paketiyle artık özel okullarda farklı dillerde eğitimi tartışıyoruz.

Tartışma ve ayrışma paket üzerinden yaşansa da, aslında, Erdoğan'a yönelik tutumdan besleniyor. 12 Eylül 2010 referandumundan beri, Erdoğan'a ilişkin tutum alışlar, siyasal mevzilenmenin temel göstereni haline dönmüş durumda.

Çözüm sürecinin 2013 Nevruzu ile fiilen başlamasıyla birlikte ilk aşamada en temel soru(n) "Öcalan'ın Nevruz mesajının" PKKBDP çizgisi tarafından taşınıp taşınamayacağı meselesiydi. Mart 2013'ün üzerinden altı ay geçmeden 'Öcalan sancısının' ne kadar derin olduğuna işaret eden bir çok sorun ortaya çıkmakta gecikmedi. Bugün geldiğiniz noktada, Öcalan'ın Nevruz'da verdiği yeni mesaja adapte olanlarla, mesajla açıktan yüzleşemeyenlerin geriliminden ortaya çıkan marazlara şahitlik ediyoruz. Bu hastalığın iki temel özelliği bulunuyor.

Uludere konusunda açıklamalarda bulunan SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, helalleşme olursa olayın siyasi anlamını yitireceğini dolayısıyla çözüm karşıtları tarafından kullanılamayacağını belirtti.

Akil İnsanlar Heyeti Güneydoğu Grubu'nun başkanlığını yapan Yılmaz Ensaroğlu, "Silahsızlanmanın, eylemsizliğin ve silahlı unsurların yurt dışına çekilmesinin sorunun çözümünün demokratik yöntemlerle konuşulduğu bir dönemde eğer silahlı mücadelenin, silahlı örgütün kuruluş gününü bayram ilan ediyorsanız, doğal olarak toplum sizin barıştan, çözümden yana samimiyetinizi sorgulamaya başlar" dedi.

Anayasa'da devlet "...insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti" olarak tanımlanır. Yani demokrasi, laiklik, hukuk devleti gibi temel nitelikler, Atatürk milliyetçiliği ve Anayasa'nın en sorunlu bölümü olan "Başlangıç" ilkeleriyle kuşatılarak sınırlandırılmıştır. Daha doğrusu, bu temel nitelikler, kendilerini devletin sahibi olarak gören bürokratik elitin keyfi tasarruf ve yorumlarına açık hale getirilmişlerdir.

Çözüm sürecinin geldiği aşama ve bundan sonrasına dair değerlendirmelerde bulunan SETA Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Yılmaz Ensaroğlu, sürecin sağlıklı yürümesi için siyaset malzemesi yapılmaması gerektiğini belirtti.

Devam eden çözüm süreci ile Suriye'de yaşanan son gelişmeler üstüne değerlendirmelerde bulunan SETA Siyaset Direktörü Hatem Ete, Suriye'de yaşananların çözüm sürecine yansımalarının olmamasının mümkün olmadığını ve PYD'nin PKK'dan ayrı düşünülemeyeceği belirtti.

Yıllarca Kürt sorununa dair müesses nizamın ezberlerinden birisi de "bölünme" fobisiyle yarışan "PKK'nın siyasallaşması" tehlikesiydi. Oldukça derin bir tehdit şeklinde dillere pelesenk olmuş "fobinin" tek sahibinin Kemalist dünya olmadığı bugün daha rahat anlaşılıyor. PKK, "siyasallaşmadan", düşmanı farz ettiği ama politik teolojisine öykündüğü Kemalizm kadar ürküyor. Karşımızda aşamaları olan barış süreci içinde, liderinin belli bir mutabakat üzerinden yürüdüğü yol haritasında ilk aşama olan "çekilme" safhasında olmadık provokasyonlar yapıp duran bir yapı var. Çekilme sürecinde bile tutarlı bir siyaset izleyemeyen PKK'nın "silahsızlanması" ve nihayet "siyasallaşması" mümkün mü? Ya da böyle bir kapasitesi ve kabiliyeti olacak mı?