Türk toplumu uzun bir aradan sonra kendisiyle ve devletiyle ayrışmasına son vererek "kendine gelmiş" ve bir siyasi özne olarak tarih sahnesine yeniden çıkmıştır.
Devamı
Önümüzdeki dönemde FETÖ'nün tasfiyesinde iki kritik husus var: Lider tasfiyesi ile örgütün parçalanması ve mensuplarının deradikalizasyonu.
Devamı
Olağanüstü yönetim usulleri demokrasi dışı, hukuksuz ve keyfi yönetimler anlamına gelmemektedir. Anayasal haklar, hukuk düzeni ve devletin tüm organlarının yargısal denetimi bu usullerde de yürürlüktedir.
Olağanüstü yönetim usulleri hukuk dışı yahut demokrasi dışı yönetim usulleri değildir. OHAL’de değişen tek şey devletin terörle mücadele sürecinde yetkilerinin artmasıdır.
Önümüzdeki dönem için iki temel ders çıkarmak mümkün. Birincisi, millet iradesine yönelik bir cuntacı teşebbüs her zaman ve her yerde mevcut. İkincisi, bu cunta teşebbüsünü engellemek de mümkün.
Sanırım, akademik camiayı tebrik etmek gerekiyor. Tarım müdürlüklerinde bile kadrolaşan FETÖ, bütün çabalarına rağmen üniversitelerde kadrolaşamamış.
Darbenin ikinci aşamasını üstlenen Türkiye’ye karşı medya çevreleri bu kirli operasyon kapsamında ne yapıyorlar?
Devamı
Analiz 15 Temmuz cuntacı darbe girişiminin harekât planı ve bu harekât planını üreten zihniyeti inceleyip, kısa ve uzun vadeli tedbirler tavsiye ediyor.
Devamı
Batı medyasında 15 Temmuz Darbe Girişimi ile ilgili öne çıkan temaları başlıca dört ana başlıkta değerlendirebiliriz: odak dağıtma, marjinalleştirme, okuru güncelliğini yitirmiş söylemlere inandırma, açık manipülasyonlar yürütme.
Demokratik hukuk devletinin bir koruma refleksi olarak yürüyen olağanüstü hal ilanını Batı medyası "İslamcı otoriterleşme", "Erdoğan'ın radikal yetkilerle güçlenmesi" ve hatta "Erdoğan'ın intikamı" olarak mahkûm etmekte gecikmedi.
Türkiye tarihinin en kanlı darbe girişiminin şokunu yaşarken ABD’nin darbecilerin hukukunu koruma telaşına düşmesi de en basit ifadeyle bir anormalliğe işaret etmekte.
S&P, Türkiye’yi yatırım yapılabilir hale getirmekte kaplumbağa hızı dahi sergileyemezken, not kırpma konusunda ne kadar da seri davranabilmişti. Üstelik not zaten yatırım yapılabilir değilken, bu neyin telaşıydı?
FETÖ tehlikesinin zaten farkında olanlar olarak ne özür istiyoruz ne de iade-i itibar. Özrü istiyorlarsa milletten dilesinler; itibarımız da zaten Hak ve halk nezdinde yüksektir diye ümid ediyoruz.
Darbe girişimi karşısında sessiz kalmayan, tepkisini ortaya koyan, korkutmalara boyun eğmeyen millet, siyasi iradeye sahip çıktığı gibi milli ekonomisine de sahip çıkacaktır.
Erdoğan'ın Türkiye'deki sahici liderliğinin sadece "otorite"siyle değil, her şeyden önce "hasbiliği", "adanmışlığı" ve bunların yanında "kabiliyetleri"yle ilgili olduğu artık herkes tarafından net biçimde görülmeli.
Türkiye'nin istiklal mücadelesi devam ediyor. Bu bilinçle halk sokakları, meydanları bırakmıyor. Bu ülkenin düşmanlarına fırsat vermeyeceğini gösteriyor.
Erdoğan’ın ve AK Parti’nin hâlâ iktidarda kalmasından dolayı yaşadıkları hüsran içerisinde ne diyeceklerini şaşırmış durumda darbe sürecini yorumlamaya çalışıyorlar.
Türkiye “15 Temmuz 2016” gecesi zulmün ve adaletin en yoğun hâlini peş peşe yaşadı. Devlet içinde örgütlenen paralel terör çetesi, haşhaşi sıfatının hakkını verircesine bir gözüdönmüşlükle, millete silah doğrulttu.
Artık “darbe oldu” dendiğinde tepkisiz kalacak, kendi geleceğine silah sıkanlar karşısında susacak bir millet yok.
Cuma günü Fetullahçı Terör Örgütü ordudaki hücrelerini harekete geçirdi ve bir askeri darbe yapmaya kalkıştı. Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği, milletin feraseti ve dirayetiyle bu darbe girişimi bastırıldı.
Cumhurbaşkanının liderliği darbenin püskürtülmesinin en önemli ayaklarından birisiydi. “Dik dur eğilme, bu millet seninle” sloganları vücut buldu, ete-kemiğe büründü.