Değişim Ama Nasıl?

Türkiye'deki bütün siyasi partiler bir değişim sürecinde. Son iki seçimin en güçlü mesajı toplumun taleplerine cevap verecek değişimin gerçekleştirilmesi. Hayatın değişmeyen kuralı değişim. Kritik soru değişimin nerede, nereye kadar ve hangi aktörlerle yapılması gerektiği. Yine yumuşama, normalleşme ve yeni Anayasa tartışmaları da partilerin değişimi nasıl ve hangi ortamda gerçekleştireceği konusuna işaret ediyor. Yeni Anayasa tartışması kimlik, siyasal sistem ve güvenlik gibi konuları gündeme getireceğinden partilerin toplumun gündelik sorunlarını, birikmiş meselelerini gözden kaçırmaması gerekiyor. İki düzlemde de değişim gerekli.

Devamı
Değişim Ama Nasıl
Yeni Anayasa Tartışması Neden Kaçınılmaz

Yeni Anayasa Tartışması Neden Kaçınılmaz?

"Yumuşama" veya "normalleşme" diye adlandırılan mevcut siyasi süreç aslında bir geçiş dönemi. Mayıs 2023 ve 31 Mart 2024 seçimlerinde seçmen siyasi partilere bir mesaj verdi. Seçmen, kaosu ve riskleri artan yeni uluslararası ortamda hem mevcut sorunları çözmesi hem de Cumhuriyetimizi yeni yüzyıla taşımaları için partilerin yeni siyasalar geliştirmesini bekliyor. Bu kritik mesaj muhataplarına ulaşmış görünüyor. Parti liderlerinin diyaloğu, görüşmesi ve fikir alışverişi başlı başına değerli ancak yumuşama/normalleşme arayışının yeni bir siyasi iklime dönüşmesi, yani içinin siyasetle doldurulması gerekiyor.

Devamı

31 Mart yerel seçimleri sonrasında çok da öngörülmeyen bir şekilde siyasi parti liderleri arasında bir görüşme trafiği başladı ve bu görüşmelerden olumlu mesajlar öne çıktı. Siyasette yumuşama olarak tanımlanan bu ziyaretler ve açıklamalar yeni anayasa konusundaki beklentileri yeniden canlandırdı. Aynı günlerde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, seçimden önce açıkladığı üzere, partilere yeni anayasa girişimi amacıyla ziyaretler yaptı. Bu gelişmeler üzerine hemen her platformda yoğun bir şekilde yeni anayasa konuşulmaya başlandı. Görüldüğü kadarıyla önümüzdeki aylarda uzun bir süre yeni anayasa meselesi, siyasetin önemli gündem başlıklarından biri olacak.

Son haftaların gündemi olan genel başkan görüşmeleri siyaseti bütün boyutlarıyla canlandırma imkânı taşıyor. Bu canlanma Türkiye'nin bugünü ve yarını üzerine çok sayıda konuyu kıyasıya tartışmak anlamına geliyor. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "siyasette yumuşama", CHP Genel Başkanı Özel'in ise "normalleşme" dediği bu dönemi değerli bulduğumu ancak ihtiyatlı iyimserlikle karşıladığımı daha önce bu köşede yazdım. İhtiyatlı yaklaşmamın sebebi, siyasetin doğasındaki rekabet olgusunun yönetilmesinin zor olması ve kolaylıkla kutuplaşmaya gidebilmesi.

Siyasette yumuşama tabiri Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ait. Dün cuma namazı çıkışında CHP Genel Başkanı Özel ile görüşmesine dair değerlendirmede bulunan Erdoğan, kendisinin CHP'yi ziyaret edeceğini belirterek şu cümleleri kullandı: "Türkiye'nin, Türk siyasetinin buna ihtiyacı var. Ve ilk fırsatta da bu ziyareti gerçekleştirerek, Türkiye'de siyasetin yumuşama sürecini başlatalım istiyorum. Bu adımı da atacağız." Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP'ye olası ziyareti Özel'in AK Parti ziyaretinden daha sembolik anlamlar taşıyor. Bu da "yumuşama dönemi" konusundaki kararlılığa işaret ediyor. 2 Mayıs'ta AK Parti Genel Merkezi'nde gerçekleşen görüşmenin olumlu geçtiğini ve yeni bir döneme işaret ettiğini CHP tarafı da teyit ediyor. Özel gündemdeki her şeyin konuşulduğunu belirterek görüşmeyi Türk siyasetinin kilometre taşı olarak niteledi: "Türkiye'de ana muhalefet ve iktidarın tartışabilen bir çizgide kalmasını önemli buluyoruz."

FETÖ’nün Siyasi Ayağı ve Askeri Vesayet

FETÖ'yü ve PDY'yi doğuran siyasal ortam işte bu bürokratik vesayet sistemidir. Halkın iradesini değersizleştiren ve demokratik siyaseti anlamsızlaştıran vesayet sistemi, FETÖ'nün devletin kritik kurumlarına yerleşmesinin toplumsal meşruiyetini temin edici bir rol üstlenmiştir.

Devamı
FETÖ nün Siyasi Ayağı ve Askeri Vesayet
Post-Liberal Dönemde AK Parti Nasıl Bir Siyaset İzlemeli

Post-Liberal Dönemde AK Parti Nasıl Bir Siyaset İzlemeli?

Muhalefet AK Parti'yi sanki 'ülkenin elitlerinin partisi'ymiş gibi lanse ederek tüm toplumsal kesimleri AK Parti karşıtı bloka istiflemeye çalışmaya başladı.

Devamı

Ankara, 27 Kasım'da iki mutabakat imzaladığı UMH'nin Hafter güçleri tarafından yıkılmasını hem Libya ve çevresinin istikrarsızlaşması hem de kendi milli çıkarları açılarından tehdit olarak görüyor.Yani Libya'nın geleceği, jeopolitik anlamda güvenliğimizin merkezinde bulunuyor.

Tezkerenin arka planı nedir? Tezkerenin içeriği ve gerekçesi nedir? Tezkere Türkiye’nin hedefleri bağlamında nasıl değerlendirilebilir? Tezkere uluslararası hukuka uygun mudur? Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesinin Libya krizini nasıl etkiler?

Batı başkentleri ile uzun süredir her tür müzakereyi yürüten ve yeni kaotik dönemde güçlü bir profil sergileyen lidere "Batı ile entegre olmalıyız" yönünde 'liberal hikayeler' okumanın anlamı yok. Kamuoyu artık dış politikayı yüksek bir siyasi bilinçle ve reel bir düzlemde değerlendiriyor.

Rusya ve ABD ile ilişkilerde her iyileşme hamlesi Erdoğan'ın bu iki liderle yaptığı görüşmelerle sağlandı. Kongre bazı kötü sürprizlerin peşinde olabilir. Ankara, Trump'a ve diplomasiye şans vermeye devam etmeli. Muhalefetin tepkisel tavrı Türkiye'nin menfaatine katkı vermiyor. Bu meselede MHP lideri Bahçeli'nin yaklaşımı CHP ve İP'e örnek olmalı.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, CHP – HDP yakınlaşmasından rahatsız olan İyi Parti ve Millet İttifakı içerisindeki dengeler üzerine değerlendirmelerde bulundu.

AK Parti eski bakanlarından Faruk Çelik cumhurbaşkanı seçiminin revize edilmesine yönelik bir açıklamada bulundu. Bu açıklama ilk turda oyların yüzde 40'ını alan adayın cumhurbaşkanı seçilmesi şeklindeydi.

Etnik taleplerin siyaset yapması ile şiddete destek verme arasına kalın bir çizgi çekmek zorundayız. Hem mevcut muhalefet partileri hem de Kürt oylarına göz diken yeni oluşumlar da bu zorunluluğu görerek siyaset yapmalı. Dağa kaçırılan çocuklarımızın birilerinin taşeronu olarak savaşmaya zorlanmasına karşı çıkmak, insani görevimiz. Anaların "batsın sizin Kürdistan davanız" diye haykırabildiği yerde siyaset kurumu üzerine düşeni yapmazsa tarihi bir vebali üstlenir.

İlk, iki çözüm süreci (2009 ve 2013) gösterdi ki HDP, Kandil'den kendisini ayrıştıramıyor.

Annelerin çığlığı PKK zulmü karşısında Kürtlerin vicdanını temsil ediyor.