19 Temmuz'da yapılacak Tahran görüşmeleri, Türkiye'nin İran ve Rusya ile olan ilişkilerindeki önemli konu başlıklarını Suriye paydasında bir araya getirip müzakere etmeye matuf bir nitelikte olacak.
Devamı
15 Temmuz gecesi iradesine, vatanına ve demokrasisine sahip çıkan yüz binlerin arasında iken sıklıkla 'Bu ülke buna layık değil' dediğimi hatırlıyorum. Hayatımın en mutlu anı da 16 Temmuz sabahı bu milletin evlatlarının darbecileri teslim alarak tankların üstüne çıktığı saatlerdir. Merhum Sezai Karakoç'un deyişiyle milletimin ruhunun dirilişini gördüğüm o uzun gece ve sabahıdır
2023 seçim kampanyalarında Kürt oylar üzerinde ciddi bir rekabet olacağı anlaşılıyor. Bu rekabet şimdiden açılım söylemlerini başlattı ise de bunun somut ve kapsamlı politika önerilerine dönüşüp dönüşmeyeceği henüz belli değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz dört yılda yargı reformu yasaları, infaz düzenlemesi, Covid-19 salgınıyla mücadele tedbirleri, uluslararası antlaşmaların onaylanması, askerlik reformu, vergi düzenlemeleri ve nihayet hükümet bütçeleri gibi en önemli faaliyetlerini Meclisin çıkardığı kanunlarla gerçekleştirebildi. Bu dönemde Meclis toplam 271 yasayı kabul etti. Ayrıca unutulmamalı ki çıkarılan her yeni kanun "kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz" hükmü gereğince Cumhurbaşkanının kararname alanını daha da daraltıyor. Meclis yeni sisteme uyum sağladıkça parlamenter sistem tecrübesinde görülmediği kadar etkili bir yasama organı karşımıza çıkacaktır.
İktidar ve muhalefet arasındaki rekabetin ana iddiası ülkeyi kendisinin yönetebileceğidir. Bu iddianın ikinci yüzü ise rakibinin ya da rakiplerinin yönetemeyeceğidir. 2023 seçimlerine giderken Türkiye'de güncel siyasetin her konusu bu tema etrafında şekilleniyor. En son muhalefet Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın NATO'nun Madrid Zirvesi'nde Türkiye'nin taleplerini Finlandiya ve İsveç'e kabul ettirdiği üçlü mutabakatı eleştirdi.
Muhalefetin belirsizliği uluslararası ortamda ülkeyi yönetemeyeceğine dair mevcut algıyı güçlendirecek konuma düşebilir.
Devamı
Madrid zirvesinde yaşananlar, NATO'nun yeni stratejik konseptinin içeriğiyle birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye'nin ittifak için ne kadar kritik bir üye olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Devamı
Türkiye'nin milli güvenliğine ilişkin endişe ve beklentileri arasında; müttefik ve aday ülkelerin uyguladığı açık ya da örtülü silah ihracatı ambargoları, terör şüphelilerinin iade edilmemesi, FETÖ ve PKK/YPG'ye lojistik ve silah desteği sunulması gibi son derece yakıcı hususlar bulunuyor.
Türk Devletleri Teşkilatına üye ülkelerin ikili ilişkilerinin artması, Teşkilatı daha güçlü hale getirecektir. Türkiye ile Özbekistan arasında yüksek düzeyde devam eden bu ilişkiler halkasına Azerbaycan'ın da katılmış olması bölge güç dengesi açısında da önemli sonuçlar doğuracaktır.
Ankara, bölgede güvenlik ve istikrar sağlayan bir denge unsuru olmayı arzu ediyor.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Türkiye ziyaretinin anlamı nedir? Ziyaret hangi açılardan önem taşımaktadır? Ziyaretin ikili ilişkilere ve Ortadoğu’daki bölgesel denkleme muhtemel yansımaları nelerdir?
Madrid Zirvesi'nde NATO üyelerinin ittifak içi dayanışma için rasyonel kararlar alması gerekiyor.
Türkiye'nin bu gerginliği yönetirken 1990'ların psikolojik atmosferine kapılmaması ise hayati derecede önemli. Bölgesel aktörlük ve güç statüsü anlamında 1990'ların çok ilerisinde olan bir Türkiye'nin, Yunanistan ayrıntısının-arızasının ötesinde bir dış politika ufkuyla meselelere yaklaşması uluslararası sistemin kapsamlı bir dönüşümle karşı karşıya olduğu bir dönemde bir zorunluluktur.
Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin kendisine özgü niteliği bir yana, devletler arasında sıklıkla çeşitli anlaşmalar imzalanır ve ittifaklar kurulur ancak bu anlaşmaların veya ittifakların etkisi, kağıt üstünde kalmayıp, pratiğe döküldüğü zaman anlamlı olur. Bu açıdan Şuşa Beyannamesi'nin bir senelik muhasebesinin yapılması, mevcut durum ve gelecek hakkında bize önemli ipuçları verecektir.