Dünya kamuoyuna anlatırken, kanlı 15 Temmuz darbe girişimini yönetenlerin bu "sivil" görünümlü fanatikler olduğunu vurgulamakta fayda var.
Devamı
Demokrasi ve insan hakları konularında tutarlı olmayan Almanya’nın bu konuda Türkiye’ye yaptığı suçlamalar da ancak müdahalenin bir aracı olarak okunabilir.
Devamı
Türkiye ne NATO ne de Şangay'a tamamıyla bel bağlayarak güvenliğini sağlayacak bir ülke değil.
Türkiye ve ABD’nin, Suriye’de asıl meselenin DEAŞ olmadığı üzerinde uzlaşması ve Rakka sonrası Suriye karmaşasında ilişkilerini rekabetten düşmanlığa dönüştürmemesi, PKK meselesinde düğümlenmiş durumda.
Filistin mücadelesinde daha aktif rol oynamak isteyen Türkiye’nin Filistinlilerin haklarını savunmada müttefikler bulması ve bu ajandayı küresel ölçekte yürütmesi önemlidir.
Körfez’de gelinen noktada taraflardan beklenen karşılıklı adımlar atarak krizi yumuşatmalarıdır. Bu açıdan Erdoğan’ın Suudi Arabistan’a atfettiği rol önemli.
Can Dündar’ın Avrupa’da bir saraydan başka bir saraya koşarak; bir gazeteden başka bir gazeteye geçerek yaptığı dezenformasyon, zihinsel sömürgeleşmenin post modern versiyonudur.
Devamı
Şimdilik örgütün beli kırıldı ise de yakın ve uzak gelecekte tehlike olması ihtimali hâlâ çok güçlü. Bu yüzden FETÖ ile mücadele güncel siyaset üstü bir kamu bilinci ile yapılmak zorunda.
15 Temmuz’da milletin sessiz kalacağını zannedenleri büyük bir hayal kırıklığına uğratan da, “makbul ve asıl kabul edilmeyen” çoğunluğun geleceğine sahip çıkmasıdır.
Devletin temel kurumlarının bu kadar sarsıldığı bir darbe girişiminden sonra, ülke çapına yayılmış on binlerce kişiyi ilgilendiren soruşturmaların ve davaların yürütülmesi başlı başına bir sorun.
Körfez ülkeleri güvenlik travmasını Körfez’in içine taşıdı. Bundan sonraki her aşamada bu güvensizlik algısıyla birbirlerine yaklaşacaklardır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar'a yapacağı ziyaretle Türkiye ne elde edebilir?
Erdoğan'ın muktedir bir siyasetçi olarak Türkiye'nin kurumlarını yeni baştan inşa etmesini kabullenmiyorlar. Ve 2019'da cumhurbaşkanlığı sistemine ülkeyi taşıyan lider olmasını arzu etmiyorlar.
Milyonlarca insanın o gece tekrar meydanlara inmesi, 15 Temmuz’un unutulmayacağı ve unutturulmayacağı gerçeğinin de bir kez daha ilanıydı.
Türkiye ekonomisi de, siyaseti de, toplumu da artık operasyonlar karşısında kırılganlık göstermiyor. Gücünün de, potansiyelinin de, oynanmak istenen oyunun da farkında.
2013'ten sonraki süreç bir yanıyla "darbe görünümlü işgal"e zemin hazırlamaktı. Gezi de onun içindi, 17-25 Aralık kumpası da, 6-8 Ekim ayaklanması da. PKK da bu amaç için işe koşulmuştu, DEAŞ da.
Önceki darbelerde olduğu gibi, bu defa da Türkiye’deki iktidarı devireceğini düşünenler büyük bir şok yaşadılar.
Görünen şu: AB ya da AP fark etmez, Türkiye’ye karşı dün olduğu gibi bugün de önyargılı, politik tavırları devam ediyor.
G20 Zirvesi öncesinde genellikle G20 Zirvesi’nin gündemi ve protestolar konuşulurdu. Ancak bu sefer, küresel siyasetin dinamiklerinin de etkisiyle siyasi meseleler öne çıkıyor.
Katar krizi nereden çıktı? Katar bu ablukaya karşı direnebilecek mi? Bu restleşmeden kim kazançlı çıkacak?